Gazze Filmi Vizyonda !

Birinci Körfez Savaşı'nın başladığı yıl, yani 1990'ın ortaları ve Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan savaşın kumandasını ABD'nin ele alıp BM Koalisyonu olarak Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, İspanya, Mısır, Katar, Suriye ve Suudi Arabistan'ın ve başka 24 ülkenin daha ortak hareket ederek Saddam yönetimindeki Irak'ı bozguna uğratma çabaları.. 


Geniş çaplı harekât sürerken henüz ilkokuldaydım ve tek kanallı dönemde izlediğimiz tek şey CNN International tarafından dünyaya dağıtılan, -Bekir Coşkun'un deyimiyle- akşam yemeğimizi yerken, çorbamıza ekmek doğrarken adetâ film gibi takip ettiğimiz savaş görüntüleri ve gece vuruşu yapıldığı, roket atıldığı saatlerde siyah gökyüzü üzerinde parlayan yeşil ışıkların ekrana yansımasıydı.



Sonra 1992'de Bosna Savaşı başladı. Feci soğuk bir kıştı ya da ben çocuk olduğum için daha çok üşüyordum.. İlkokulda Sovyetler Birliği- SSCB diye öğrendiğim, haritada kocaman yer kaplayan ülke dağılmış, Berlin Duvarı yıkılmış, Batılı ülkeler senaryoda daha iyi bir yer kapma telaşındaydı. Yugoslavya'dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmek isteyen Bosnalı Müslümanlar ve Bosnalı Hırvatlar Sırplar tarafından acımasızca öldürülmeye başlamıştı. Artık tek kanaldan çıkılmıştı ve birkaç kanaldan savaş muhabirlerinin ilettiği görüntüleri izliyor, yorumlarını dinliyorduk. Üç yıl boyunca akşam yemeğimize kaşık çatal sallarken bu sefer de Sırplar'ın yarattığı cehennemi izledik. En son savaşı kaybedeceğini anlayan Sırplar, 1995'te Gorajde ve Srebrenica'da büyük bir katliam yaşattılar. Pek çok yerde toplu mezarlar bulundu, binlerce kadına tecavüz edildi. Yıllar geçtikten sonra halkın yaşadığı travmaları filmlerden, belgesellerden izledik. Sonraki yıllarda başarılı olduklarını bilsem de ülkemize maç yapmaya gelen Sırp basketbolculara karşı hep önyargılı oldum..


Artık daha çok televizyon kanalımız vardı. Hatta 1998'de NTV, 1999'da CNNTürk haber kanalları ve ardından Ufuk Güldemir yönetimindeki Habertürk yayın yapmaya başladı. 

Çok geçmeden 11 Eylül 2001 günü (Türkiye'de akşamüstü 19.00 dolayları) El Kaide Amerika'daki Dünya Ticaret Merkezi kulelerinden birine terör saldırısı düzenledi ve bir helikopter ticaret merkezine çarptı. Kanallar olayı canlı veriyordu, binadan alevler çıkmaya başlamıştı, olayı şok içinde ayakta izliyorduk ki aradan 15 dakika geçmeden diğer kuleye de saldırı düzenlendi. Onlarca kişi, camlardan ölüme atladı. Toplamda 2.000 sivil hayatını kaybetti. Eşi benzeri olmayan bu olay sonrasında halk toplu psikolojik travma yaşadı. Olay anında binaların çöküşünün kaydedildiği, etrafın toz bulutuna gömüldüğü görüntüler aylarca televizyonlardan verildi. Artık ülkeye giren Araplara ve Müslümanlara potansiyel terörist muamelesi yapılacak, havaalanlarında ikinci, üçüncü sınıf insan yerine konacaklardı. Bu büyük travmanın atlatılması ve Amerikan halkının içinin soğuması için rövanş gerekiyordu. 2003 yılında ABD ve Birleşik Krallık öncülüğünde koalisyon gücü oluşturuldu ve Irak işgal edildi ve böylelikle İkinci Körfez Savaşı başladı. 

İlk aşamada Afganistan'a askeri harekat başladı. Ardından ABD, El Kaide'yi ve Usama Bin Ladin'i desteklediğini ve barındırdığını öne sürdüğü Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'ı yerle bir etmeye başladı. İşgalin diğer bir adı Irak'ı Özgürleştirme Operasyonuydu.. Bir ara akıllarına çılgınca bir fikir geldi ve Türkiye'deki tüm üslerin Amerika kullanımına açılmasını istedilerse de AKP hükümetiyle pazarlıklar yapıldı, tezkereler oylamaya sunuldu, nihayetinde kabul edilmedi. Amerika, gemilerini Mersin limanına göndermiş, Türkiye'nin destekleyeceğinden o kadar emin hareket etmişti ki 'olumsuz cevap' karşısında tüm planları altüst oldu.

Aynı dönem, Temmuz ayının başlarında 100 kadar Amerikan askeri Süleymaniye'de Türk timine baskın düzenledi ve bir Türk askerinin başına 'çuval' geçirilerek askerler bu şekilde Bağdat'a götürüldü ve uluslararası krize girecek kadar ileri gittiler. Hilmi Özkök'ün deyimiyle 'İki ülke arasında büyük bir güven bunalımı yaşandı'. Biz yine olanları film izler gibi akşam yemeğimize, salatamıza kaşık, çatal sallarken izlemeye devam ettik. Savaş sonrasında Irak ve Afganistan'da 1 milyon sivilin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Irak'ta hâlâ huzur olduğu söylenemez..

Aradan nerdeyse 10 yıl geçti. Ortadoğu ve Türkiye'nin güneydoğu bölgesi her zaman sıcaktı ama eskisi kadar büyük bir savaş, çatışma pek yaşanmıyordu. Son 20 güne kadar....

İsrail Hamas'ı bahane ederek yine Gazze'ye saldırdı. Yüzlerce masum sivil atılan roketlerle hayatını kaybediyor, insanlar ne yapacağını bilemez halde. 


ABD ve Birleşik Krallık dahil tüm dünya olanları evlerindeki koltuklara gömülmüş, kumanda marifetiyle takip ediyor. Öylesine bir bakıp eğlence kanalına zaplıyor. Bugün Almanya Başbakanı Angela Merkel İsrail'in yanında olduklarına ilişkin demeç verdi. Obama'dan ses yok.. 



Bu arada geçen 10 yılda teknoloji aldı yürüdü. Yüzlerce, binlerce kanal 3G, 4G, GPS teknolojisi sayesinde sıcak bölgelerden (kaçırılıp rehin alınmazlarsa) canlı yayın yapabiliyor. Hatta İsrail sınırından Gazze'deki gelişmeleri aktaran, ellerindeki yiyeceklerle maç havasında, alkışlayarak roket saldırılarını izleyen İsraillileri sosyal medya üzerinden kınadığı için CNN International'ın muhabiri Diana Magnay'ın görev yeri değiştirildi, başka bir sıcak bölge olan Moskova'ya gönderildi. (Ukrayna ve Rusya çatışma halinde, hatta o güzergahın havaüssünü kullanan bir Malezya uçağı düştü ve onlarca kişi hayatını kaybetti)


Türkiye'de oruç rehavetinden ve deniz-kum-tatil psikolojisine girildiğinden olsa gerek sadece sosyal medyada fotoğraf ve birkaç edebi cümle kurarak olaylar kınanıyor. Başbakan İsrail'i kınıyor ama bu sefer öyle 'One Minute' kükremesinden ziyade pek duyulmayan bir fısıltıyla çünkü altından kazıdıkça başka şeyler çıkıyor.. Yıllar, insanlar, olaylar, savaşlar devam ediyor. 'Gazze filmi' vizyona girmiş. 'Yönetmen',  'sahne' dediği an çorbaya kaşık sallamaya başlayıp filmi izlemeye devam ediyoruz. Değişen -vicdanlar dahil- pek birşey yok. 

Hülya Meral

Hiç yorum yok: