london eye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
london eye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

THE BEATLES’IN İZİNDEN LİVERPOOL



Bir jenerasyon onların şarkılarıyla yetişti. İngiltere’nin Liverpool şehrinde yerin üç kat altındaki küçük bir barda başladıkları macera, onları kısa sürede tüm dünyaya yayılan baş döndürücü üne kavuşturdu. Ellinci yıl dönümünde ünlü Rock Grubu The Beatles’ın ve yıllardır unutulmayan şarkılarının izini sürmek için Liverpool sokaklarındayım.


1960’lı yıllara damgasını vuran, dansları, kıyafet ve saç stilleriyle bir nesli peşinden sürükleyen The Beatles, şarkılarıyla verdikleri siyasi mesajlarla da ön plana çıkmış, müzik tarihinde ciddi bir akım başlatmıştı.
Grubu kuran John Lennon, daha sonra bir araya geldiği ve onlarca beste ve şarkı sözünü birlikte hazırladığı Paul McCartney, George Harrison, Ringo Starr ve bir milyarı aşkın plak satışının ardından geçen elli yıldan sonra bile grubun rüzgarı Liverpool sokaklarında esmeye devam ediyor.

Rock 'n' Roll’un baş tacı olduğu yıllar
Elvis Presley, Buddy Holly, Bill Haley gibi isimlerin rock 'n' roll müzik sounduyla popüler olmaya başladığı 1950’lerin son yılları. Adeta kültürel ikon haline gelen bu isimler, müzik tarihine yeni bir sayfa açıyor, şarkılarıyla rock 'n' roll’u baş tacı haline getiriyor.

Liverpool’da yetişen, yavaş yavaş şehrin barlarında çalıp söylemeye başlayan dört genç adam da bu akımı takip edip örnek alarak, besteler yapıp şarkı sözleri yazmaya başlıyor.
Grubun doğuşu
Önce farklı grup isimleriyle, sıradan sayılabilecek barlarda sahne alan İngiliz rock grubunun ismi, McCartney’in önerisiyle ritim anlamına gelen "beat" sözcüğünden esinlenilerek The Beatles ismini alıyor.

Ardından yerin 3 kat altına inen Covern Club’ta çalıp söylemeye başlıyorlar ve bu mahzen tarzı bar, grubun kaderini değiştirip baş döndürücü şöhrete giden ilk basamak oluyor.




The Beatles, 1962 yılında, Liverpool şehrinden Londra'ya giderek, meşhur Abbey Road stüdyosunda "Love Me Do" adlı şarkılarını kaydediyor.



İlk single'ları olan ‘Love Me Do’yu 50 yıl önce bu zamanlarda çıkaran grup kısa sürede o kadar tutuluyor ki çıkardıkları plak, Plak Perakendecileri listesinde 17. sıraya kadar yükseliyor. Bu hızlı yükselişte grubun menajeri Brian Epstein ve 5. "Beatle" denilen prodüktör George Martin’in katkılarını yadsımamak gerek.

Grubun ilk albümü ‘Please, Please Me’ Mart 1963'te piyasaya çıkıyor. İngiltere'nin en önemli dört müzik listesinde bir numara olup Plak Perakendecileri listesinde 30 hafta ilk sırada kalıyor.
Kısa süre sonra grup üyelerinden Paul Mc Cartney’in bestesi ‘Yesterday’, aylarca radyolarda en çok çalınan parça oluyor. 1965'te Kraliçe 2. Elizabeth grubun tüm üyelerine Britanya İmparatorluğu Nişanı veriyor.
Beatlemania fenomeni
The Beatles rüzgarı dalga dalga yayılıyor. Dördüncü single'ları 'She Loves You' nun bir aydan kısa bir süre içinde 750 bin adet satmasıyla Şubat ayında The Beatles ilk İngiltere turuna çıkıyor ve 'Beatlemania' fenomeni denilen akım başlıyor.

Torbalar dolusu mektuplar
Her renk ve sınıftan genç, üç yıl boyunca çığlıklarla ve coşkuyla katıldıkları her konserde grubun peşini bırakmıyor, ‘Yeah Yeah’ sesleriyle konserlerde gruba eşlik ediyor.  Fan Kulüp sekreteri Freda Kelly’nin anlattığına göre, The Beatles için torbalar dolusu mektuplar geliyor, günde 2 bin, hatta 3 bin mektup ulaştığı oluyor ve hepsi cevaplandırılıyor.
Beatlemania kısa sürede dünyayı sarıyor ve grubun şarkıları çok kısa bir periyotta dünyanın pek çok ülkesinde, sosyal ve kültürel değişikliğe sebep oluyor. Grubun yükselişi bir bakıma savaş sonrası ortaya çıkan ve tüketim toplumunun cafcafını reddeden gençliğin ortaya çıkışıyla çakışıyor ve etkisi kartopu gibi büyüyor.
Grupta çatırdamalar
Her şey yolunda giderken grupta çıtırdamalar başlıyor. Üzerinde çok kez yorum yapılan John Lennon- Paul Mc Cartney anlaşmazlığı artık saklanamaz hale geliyor.

Artık İsa'dan daha popüleriz
Yıl 1966’ya geldiğinde John Lennon Amerikan dergisi Datebook’a verdiği bir röportajda 'Biz artık İsa'dan daha popüleriz. Hangisi daha önce yok olur, rock 'n' roll mu, Hristiyanlık mı bilemem. İsa iyiydi de havarileri aptal ve sıradandı.' diyerek hem kendi kaderini hem grubun kaderini değiştiriyor.   

Bu sözler önce ABD'de yaygara koparıyor. Ardından diğer ülkelere de yayılan protestolara neden oluyor. Beatles karşıtı gösteriler düzenleniyor, radyolar grubun müziklerini yasaklıyor. Olaylar o kadar tırmanıyor ki albümleri yakılıyor.
Grup 1966’nın Ağustos ayında Revolver'i yayınlayıp son ticari konserlerini San Francisco'daki Candlestick Park'ta veriyor.  Dört yıl gibi kısa bir sürede dünya genelinde verdikleri 1.400 konserle tüm zamanların rekorunu kıran grup 1970’e gelindiğinde artık albüm yapmayacaklarını duyuruyor.

Hala ciddi bir hayran kitlesine sahip olan grubun önemli ismi John Lennon inişli çıkışlı bir hayat yaşıyor ve tam  müzik dünyasına dönüş yapacağı sırada,  akli dengesi yerinde olmadığı iddia edilen Mark David Chapman tarafından 1980 yılında suikaste uğrayıp hayatını kaybediyor. Grubun bir diğer üyesi George Harrison ise 2001 yılında kanserden hayatını kaybediyor.

İşte tüm bu bilgiler zihnimde, buz gibi bir Liverpool sabahında vardım şehre. Güne geç uyanan şehrin ıssız sokaklarının yavaş yavaş hareketlenmesini izledim.

Neoklasik devlet binalarıyla çevrelenmiş Dünya Kültür Mirası listesindeki şehirde ilk durağım Albert Dock. Mersey nehri kenarındaki, eskiden liman olarak kullanılan, şimdilerde The Beatles Story, Tate Liverpool, Slavery Museum, Merseyside Maritime Museum gibi yapıları barındıran  Albert Dock’taki bazı bölümler, özellikle üst katlar konut olarak kullanılıyor.

The Beatles’ın özel eşyaları ve müzik aletleri
İçi küçük bir liman görüntüsündeki sofistike dizayn edilmiş alanın en kalabalık yeri şüphesiz The Beatles grup üyelerinin özel eşyalarının, kült haline gelmiş müzik aletlerinin ve aslında iç dünyalarının sergilendiği The Beatles Story. Bilet fiyatları haklı olarak yüksek ama aileler veya gruplar için paket fiyat oluşturmuşlar.

Albert Dock’ta müze ve galerilerin haricinde dünya mutfağını tadabileceğiniz pub ve restoranlar, hediyelik eşya satın alabileceğiniz dükkanlar, oteller ve şehri yukarıdan görmeyi sağlayan Londra’daki London Eye benzeri dönme dolap gibi -hava güzelse- değerlendirilebilecek pek çok  alan var.




Chagall’ın ‘Modern Master’ sergisi Haziran’da Tate Liverpool’da
Albert Dock’ın bir bölümü modern sanat galerisi Tate Liverpool’a ait. Realist sanatçı Sylvia Sleigh’in İngiltere’deki ilk retrospektif sergisine denk geliyorum. Sanatçının modern ve çağdaş sanat eserlerini inceleme şansım oluyor. Haziran- Ekim ayları arasında Tate Liverpool’da gezilebilecek Marc Chagall’ın Modern Master sergisinin detaylarını öğreniyorum.

Alışverişin ve sanatın kalbi The Bluecoat
Nehirden gelen soğuk içime işliyor, çareyi şehrin içine doğru ilerlemekte buluyorum. 


Liverpool'un simgesi
Liverpool’un en hareketli caddeleri Liverpool One ve Cavern Quarter’ı gezip şehrin ünlü lokasyonu The Bluecoat’a geldiğimde alışverişin kalbi olan alanda dolaştığımı fark etmem güç olmuyor. Sokaklar şık giyinen gençler ve çılgınca alışveriş yapan insanlarla dolu.

The Bluecoat’taki galerilerde sergilenen çağdaş sanat ve eklektik tasarımları, moda ve craft mağazalarını gezip China Town’a geçiyorum. 


Buraya kadar gelmişken Avrupa’daki ilk Çin mahallesindeki küçük, kutu gibi restoranlarda noodle tatmadan gitmek olmaz. 




Hemen yakınında Liverpool Katedral’i var. İçeriye girmek için sıra bekliyorum. Katedral Avrupa’daki diğerleri gibi oldukça ihtişamlı.
The Beatles grubunun ünlendiği Cavern Club

Hava kararmak üzere.  Restoranlar ve publar yavaş yavaş geceye hazırlanıyor. Rotayı The Beatles grubunun ünlendiği Cavern Club’a çeviriyorum. 





Barlar sokağının başından itibaren ışıltılı barlar ve müzik sesleri, barların önünde soğuğa aldırmadan ellerinde kadehleriyle sigara içen kalabalık ve sokağın sonuna geldiğimde üç kat merdiven inerek ulaşabildiğim Cavern Club sahnesi var.

Kiremit duvarlarla kaplı, bugün bile izdihamdan zorla girebildiğim kulüpte yerli halktan insanların yanı sıra benim gibi keşfe gelenler ve barın çeşitli bölümlerinde fotoğraf çektirenler de var. Bazı duvarlara camekanlı bölüm hazırlanmış ve grubun müzik aletleri sergileniyor. İsteyenler için baskılı t-shirtler, kupalar ve John Lennon gözlükleri gibi fenomen haline gelmiş eşyalar satılıyor.




Günü, dolup taşan Cavern Club’ta bitirip kendimizi rock 'n' roll’un sihirli tınılarına bırakıyoruz. Zamanın ruhunu yaşamak ve rock 'n' roll’un büyüsüne kapılmak istiyorsanız The Beatles’ın izini sürüp Liverpool sokaklarında keyifli vakit geçirebilirsiniz.


İyi seyahatler

Hülya Meral

twitter: hulyameral
Facebook: Hülya'nın Valizi