new york etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
new york etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Londra, New York ve Rotterdam’ın RETRO BERBER SALONLARI



Sıcak bir ‘hoş geldiniz’ ve soğuk bir içecek. Güven tazeleyici rahat, sağlam, deri döşeme koltuklar. Ayaklarınızı dinlendirmek için hazırlanmış açılıp kapanabilen portatif deri metal karışımı levha. Saat kavramının olmadığı bu berber koltuklarında, hiçbir şey düşünmeden sadece oturun, soluk alın, soluk  verin, rahatlayın.

Erkeklerin vahası, arka bahçesi berberler..Aslında hiç de küçümsenmeyecek kadar önemli bu özel alanlar, vücudunuzun ve ruhunuzun restorasyona ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz her an kendinizi atabileceğiniz mabet gibi. Sıcak havlular, losyonlar, aftershave’ler, tıraş sonrası masaj ve  ferahlatıcı kokularıyla vücudunuzu yeniden canlandırmak ve tazelemek için  her zaman erkeklerin favorisi berberler.



Berber salonları ve berber koltuğu, oturduğunuz an sadece vücudu yenileme işlevi görmüyor. Bu salonlara aynı zamanda sorunların paylaşıldığı ‘yarı psikiyatrist koçu’, hem de sosyalleşip yeni insanlarla tanışmanın yolunu açtığı için ‘yarı erkekler kulübü’ diyebiliriz. 




Burada tanışan pek çok erkek, çıkışta bir iki kadeh bir şeyler içmek için veya haftasonu golf veya tenis oynamak için sözleşiyor, kulüplerde bir araya geliyor.


Şimdilerde Londra, Newyork ve Rotterdam’daki müşterilerine modern saç kesimi uygulayan bazı berberler, retro koltuklar ve vintage dekorasyonlarıyla The Mad Men etkisi yaratıyor. Etkileyici, davet eden kokular, müzik, içecekler ve retro-cool ortamıyla bu berberler ve salonları çok havalı.

Londra – The Barber at Dunhill
1893’te kurulan Dunhill, mozaik duvarları, ustaca düşenmiş salonu ve ince detaylarıyla berber koltuğunda oturduğunuzu hatırlatan dekorasyonuyla ilgi çekici. Geleneksel old-fashion saç tarzını seven erkeklerin favorisi olan salona, sadece üyeler girebiliyor. Üyeler için sofa, bar ve suit odalar her daim hizmet veriyor. Saça, sürtünme yöntemiyle masaj uygulanıyor. Sıcak tıraş ve ayak masajı ile ünlü. Bir yaşam stili deneyimi sunan Dunhill’de sigaranız cool bir çakmakla yakılıyor.

Londra- Ted Baker Grooming Room & Ottoman Lounge
Türk berber Mustafa yönetimindeki Ted’s’te saça sakala çeki düzen verdirirken Osmanlı havasını yaşıyorsunuz. Duvarlarda Osmanlı mozaiğine yer verilmiş, yerlerde ise Anadolu desenleri taşıyan halı serili. Berberler Türkiye’den geliyor. Dekorasyonunda retro, ağır koltuklar kullanılmış. El masajı ve Türk kahvesi servisi ile ünlü. Şampanya ve craft bira da servis ediliyor. Müşteriler salondan çıkarken sihirli bir halıda uçar gibi hissettiklerini dile getiriyor.



Edinburgh – Ruffians
Dekorasyonunda eski okul masaları kullanılan salon, gizli aynalarıyla ünlü. İçeriye girdiğinizde kendinizi önce bir ofise girmiş gibi hissediyorsunuz ama berber ekipmanlarını usturayı, tıraş fırçasını, tarakları görünce saç- sakal tıraşı için orada olduğunuzu idrak ediyorsunuz. Kullanılan vakum sistemiyle, dökülen tüyler çok kısa sürede müşteriler farkına varmadan temizleniyor. Sıranızı beklerken Ipad kullanabiliyor, kahve veya sezon içeceklerinden yudumlayabiliyorsunuz.



New York – Kiehl’s Spa 1851
Adından da anlaşılacağı gibi New York’un en eskilerinden. Bir duvarı kiremit kaplı, duvarın üzerine sanatçı Paul Cox tarafından motorsikletli kurukafa deseni çizilmiş. Bu eser önce Metropolitan Galery’de sergileniyor, ardından Kiehl’in duvarını süslüyor. Berber koltukları kalın, sağlam deri kaplama. Koltukların üzerinde yine salona özel olarak tasarlanmış kurukafa deseni çalışılmış.

Sheffield - Savills
İşletmecisi Joth Davies, 1930’larda kullanılan köpük makinesini kullanarak tıraş ediyor. Bu makinenin sadece kendisinde bulunduğunu eklemeden geçmiyor. Geçmişte kullanılan geleneksel saç modellerini modernize edip gençlere uyarlayan berber salonu, Sheffield tiyatrosunun Hamlet ve Othello oyunlarında sanatçılara hizmet vermiş.



Rotterdam – Schorem
Pek çok erkek burada tıraş olmak için sıraya giriyor. Salonun işletmecisi Bertus iyi bir saç kesimi için ‘önce unisex bir berbere gitmelisin, yaşlı bir lady’nin yanına oturup saçını kıyaslamalı, sonra 16 yaşındaki bir genç kızın önerilerini dinlemelisin’ diyor. Bertus ekliyor: ‘Playboy okuyun, bira için, sigara için ve kötü şakalar yapın içinizden geldiği gibi’.


Londra – Murdock
Covent Garden’in göbeğindeki bu berber salonunda tıraş, Murdock’ın ‘perfect shave’ mottosuyla başlıyor, tıraş öncesi sıcak havlu ile kullanılan tatlı badem, bergamot veya portakal yağı masajıyla devam ediyor. Sıranızı beklerken viski veya Alman birası yudumlayabiliyor, 1970’lerin Playboy dergilerini karıştırabiliyorsunuz. Retro tıraş aksesuarları ve kremler satın alınabiliyor.




New York Sokaklarinda Bir Golem ve Cin

Elinizde bir büyü kitabi olsaydi ve onunla dunyadaki herseyi degistirebilme, her nesne ve oznenin kaderini istediginiz yone saptirabilme gucunuz olsaydi bunu kullanir miydiniz? 


Valizimde zevkle okudugum ve elimden birakamadigim bir kitap var bu defa. Suriye Çöllerinde 7. yuzyilda dogmus bir Cin ve gozlerini 1899'da buharli bir geminin ambarinda yetiskin bir kadin olarak acan sahibinin talimatiyla kilden 'yapilmis' Golem. Biri ates biri toprak. Kaderleri Yehudah Schaalman isimli yasami kotuluklerle dolu büyücünün ellerindeki, sonradan konulmus isimleriyle Ahmed ile Havva. 



Ahmed büyücünün cetrefilli ugraslari sonucu 1000 yil boyunca bir ibrigin icinde esaret halinde yasadiktan sonra olanlari unutmus halde 1899'un Manhattan'inda buluyor kendini. Havva ise bedenini, benligini, karakterini büyücüye siparis veren sahibini, gemi yolculugu sirasinda kaybediyor. Gemiden indikten sonra New York'un kalabalik sokaklarinda 'Sahipsiz' kalan Golem Havva, kendisine el uzatan eski haham Rabbi'nin yardimiyla yeni hayatina adapte olmaya calisiyor. Golemlerin oniki insan gucunde yapildiklarini ve sinirlenirlerse cevrelerine engellenemeyecek zararlar verebilecegini bilen Rabbi, Havva'ya icgudulerini kontrol edebilmesi ve normal bir insan gibi yasayabilmesi icin nelere dikkat etmesi gerektigiyle ilgili yardimci oluyor. Bakir ibrik icindeki 1000 yiilik esaretin ardindan, kalayci Arbeely'in tesaduf eseri ibrige dokunmasiyla ibrikten cikabilen ve bilegindeki demir pranga ile ozgurlugune kavusan Cin Ahmed ise eskiden sahip oldugu ozelliklerini, 'ozgurlugunu' kaybetmenin ve sehir hayatina bagimli kalip insanlardan aslini gizlemek zorunda olmanin sikintisi icinde. Biri 'sahip', digeri 'ozgurluk' pesinde, arzulari ve karakterleri birbirine zit, onceleri anlasamayan ama sonra birbirlerine omuz olan Cin ve Golem.


Ahmed'in zamani gunduzleri kalayci Arbeely'in Kucuk Suriye Mahallesi'ndeki dukkaninda, bakir ve kalay karisimlarindan once tava tamir ederek sonra ustun yetenegi fark edilince ozel takilar ve tasarimlar hazirlayarak, geceleri ise New York'un sokaklarinda, gettolarin catilarinda, bazen de koyunlarin otladigi 1899'un Central Park'inda geciyor. Yaratilisi itibariyle zihin okuyabilen Golem Havva ise gunduzleri Radzinlerin firininda ekmek yaparken geceleri dort duvar arasinda dikis dikerek zaman gecsin diye oyalaniyor.


Her ikisinin de ortak ozelligi uyku ihtiyaci duymamalari. Sisli bir gecede, Havva sikintidan delirecek gibi oldugu sirada birbirlerini 'Sen nesin?' diye saskinlikla sorarken buluyorlar ve gectikleri yollar, cevrelerindeki insanlar onlari Yehudah Schaalman isimli büyücünüortak hikayesinde bulusturuyor.


Geceleri New York'un kohne mahallelerini, metrolarini, catilarini, parklarini gezerken sabahlara kadar hem yalnizliklarini hem de ahlak, durustluk, varolus, sahiplenme, yasam, olum, evlilik, ask, cinsellikle ilgili fikirlerini paylasan Golem ve Cin, sonunda 'sahipsiz' ve 'ozgur' bir yasamin kapilarini aralamayi basariyor ama bunun icin büyücüye karsi zorlu bir savas vermeleri gerekiyor.


Sizi Suriye Çöllerindeki bir Bedevi cadirindayken birden Manhattan'in sokaklarina, ardindan cesitli karakterlerin dunyalarina goturecek, fantastikle gercegi cok guzel harmanlamis bu surukleyici hikayeyi elinizden birakamayacaksiniz. 


Kitabin kalinligi gozunuzu korkutmasin, yazar Helene Wecker'in yazdigi kitabin, su gibi akip giden sayfalarini merakla cevireceginiz akiskan bir kurgusu var. 640 sayfalik kitabi sadece 4 gunde bitirdim.

Iyi okumalar :)

Hulya Meral