yemeksepeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yemeksepeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haliç'in Lezzet Everest'i : Cibalikapı Balıkçısı


Her şey Asmalımescit’te başladı.

Yemeğin en tatlı yeriydi ama  meze tabağına uzanmak istemedi elim. Neden yemiyorsun diye soranlara ‘ana yemeği bekliyorum’ deyip geçiştiriyordum ki  her seferinde  biri diğerinin aynısı olan mezeleri yediğimizi, balıkçıların ve meyhanelerin gitgide fast food zincirleri gibi standardın dışına pek çıkmadığını, aynı isimdeki mezeler etrafında döndüklerini fark ettim. Belki bizler de alışkanlıktan olsa gerek genelde hep alışılageldik yemekleri ve mezeleri söylüyorduk.

Derken arkadaş grubumla Asmalımescit’ten ve Çiçek Pasajı'ndan sıkılmaya başladığımızı fark ettik  ve yeni yer arayışımız bizi Balat’taki Cibalikapı Balıkçısı’na itti. Biz onlar için yeniydik ama onlar 2001’den beri pek çok misafir ağırlamışlardı, müdavimleri saymakla bitmezdi.

Aman dikkat et, kapıda Cibalikapı Balıkçısı yazacak

Restoranın işletmecisi Behzat Şahin’in her sayfasında emeği olan, 'Cibalikapı Balıkçısı’ndan' isimli kitabının çıktığını öğrenince hem kitabın hikayesini dinlemek hem de lezzet yolculuğuna çıkmak için Haliç’e doğru yola koyuldum.



Benden önce restorana varan arkadaşım kapının önünde olduğumu öğrenince ‘aman dikkat et kapıda Cibalikapı Balıkçısı yazacak, Cibali yazan başka bir yerdeysen hemen  geri yürü’ diye uyarıyor. Meğer aynı isimde birkaç restoran daha açılmış son yıllarda.

Oturdukça otur sohbeti koyulaştır

Yavaş yavaş çıkıyorum merdivenlerden. Rustik tarzda döşenmiş mütevazı, oturdukça otur, sohbeti koyulaştır hissiyatı veren Haliç manzaralı sandalye ve masalarında, akşam yemeğini yiyen küçük gruplar, çiftler, misafirlerini ağırlayanlar..ve en üst katındayım. Her katı 25 metrekare olan restoranın üst katı yazın bu dayanılmaz sıcağında püfür püfür esiyor.

'Herkes Boğaz’da veya Asmalımescit’te restoran açarken siz neden burayı tercih ettiniz' soruma önce gülerek ‘parasızlıktan’ cevabını veren Behzat Şahin sonra hikayesini anlatıyor.

Tam 18 yıl çeşitli kademelerde emek verdiği  gazetecilik mesleğini biraz da 2001 döneminin koşulları dolayısıyla bırakıyor. Tazminatını alıp kendine 6 aylık bir tatil veriyor, ‘ne yapacağıma sonra karar vereceğim’ diyerek geçirdiği süreçte evine gelen arkadaşlarına şahane yemekler hazırladığını fark edip bu fikri geliştiriyor ve yeme içme işine girmeye karar veriyor. 

Dolar, mark, altın kimde ne varsa el koydum

‘Para yoktu, sadece bu işi aklımın yettiğince en iyi şekilde yapacağıma olan inancım vardı. Dolar, mark, altın kimde ne varsa el koydum.’ diye gülümseyerek anlatıyor şimdi.  




Yer aramalar başlıyor, önce Beyazıt’a karar veriyor, yolda giderken  tesadüfen eski Meydan Restoran’ın (şimdiki Cibalikapı Balıkçısı) önünden geçerken kiralık tabelasını görüp binanın içine giriyor ve gezdikçe Şahin’in zihninde kıpırdanmalar başlıyor.

‘Girişteki tuvaletin kapısı mutfağa açılıyordu, zemin kattaki halıların rengi pislikten anlaşılmıyordu.  Neon lambalar, küçüçük alanda saz heyeti  ve ses sanatçısı için sahne yükseltisi vardı.’ diye anlatınca şimdiki haline inanamıyorum. Nihayetinde burayı kiralamaya karar veriyor, arkadaşları ‘kervan yolda düzülür’ deyip eşe dosta haber salıyor.

Bir anda o kadar çok rağbet görüyor ki  keza artık randevusuz içeri girmek nerdeyse imkansız hale geliyor. En önemlisi de  bunu yıllardır istikrarlı şekilde sürdürmeyi başarıyor. 2004’te Moda’daki şubeyi açmak zorunda kalıyor.

İşini doğru yaparsan, insanlar gelip seni bulur

"İşini doğru yaparsan, insanlar gelip seni bulur” düsturuyla Türkiye’nin dört bir yanında hep malzemenin en iyisi, en temizi, en kalitelisini aradım. Zeytinyağını 4 kuşaktır zeytinyağı üreten Müderriszade ailesinden, zeytini Ayvalıklı Hasan Amcayla Nazlı Hanım’dan, tahini Tarsus’tan getirdim diyen Şahin bir anda bu kadar müdavimi olmasını fısıltı gazetesine bağlıyor.




Nitekim İstanbul ve diğer şehirlerden gelen misafirlerin yanısıra pek çok ülkeden restorandaki lezzetleri tatmaya gelen gurmeler var, hatta birkaç uluslararası yayında yer almışlar, şimdilerde gurme turizminin İstanbul’daki ayaklarından biri olmuşlar.

Cibalikapı Balıkçısı’nın mutfağı aslolarak Ege, Akdeniz ve İstanbul yemeklerinden oluşuyor. Otlardan mezelere, balıktan tatlılara 150-200 çeşit Rum, Ermeni, Musevi, Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Balkan lezzetini tadabiliyorsunuz.




Hong Kong’tan Newyork’a kilometreler kat ediyor

Misafirlerimizin aklını karıştırmamak için mevsimine göre 15-20 çeşitle sınırlıyoruz diyen Behzat Şahin, restoranın mutfağını zenginleştirmek, restoranın menüsüne yeni tatlar katabilmek ve değişik tatları restoranın menüsüne adapte edebilmek  için sürekli yemek seyahatlerine çıkıyor, Hong Kong’tan Newyork’a kilometreler kat ediyor.

Cibalikapı Balıkçısı'ndan kitabı için fotoğrafçı arayışı

Behzat Şahin, Cibalikapı Balıkçısı’ndan kitabını hazırlarken yemeklerin fotoğraflarını çekmesi için bir fotoğrafçı arayışına giriyor ancak mezeler ve balıklar mevsimine göre değişiklik gösterdiğinden yaklaşık 1 sene sürecek çekim aşamasına kimse yanaşmıyor. İş başa düşüyor.



Bodrum’da yaşayan fotoğraf sanatçısı arkadaşı Enis Umuler’den iki günlük bir yemek fotoğrafçılığı eğitimi alıyor. Modadaki depoda küçük bir stüdyo oluşturuluyor. 55 TL’ye ayaklı halojen lamba alıp zeytinyağı kolisine oturtuyor. Aydınger kağıdıyla da ışığı yumuşatıyor. Bu tamamen doğal (!) ortamda 1 sene boyunca çıkan yemekleri fotoğraflıyor.

Üniversitede stüdyo fotoğrafçılığı üzerine yaptığımız denemelerde elmayı parlak göstermek için sıvıyağ veya makine yağı, yemeği parlak göstermek için de vernik kullanılırdı. Şahin hiçbir hileye başvurmadan yemekleri olduğu gibi doğal renkleriyle, sipariş sahibinin önüne gelmeden önce çektiğini belirtiyor.

Tedarikçilerle röportajlar


Kitapta görüntülediği yemek fotoğraflarının yanı sıra zeytin, zeytinyağı, balık, ot, peynir, turşu aldığı tedarikçilerin yaşadığı şehirlere giderek tedarikçilerle gerçekleştirdiği röportajlara da yer vermiş.

Bu kadar anlatım yeter J Tattığım birkaç lezzetten bahsetmek istiyorum biraz da. (Bundan sonrasını lütfen toksanız okuyunJ Şimdiden uyarmak isterim.s )

Levrekli Kurutulmuş Domates Dolması:

Kurutulmuş domatesi tek başına bile bayılarak yerim, bana pastırma yiyormuşum hissi verir ve özellikle makarnalara çok yakıştığını düşünürüm ama balıkla yan yana hiç düşünmemiştim.

Çok rağbet gören bu meze Roma’da kurulan bir pazarda keşfediliyor. Kavanozlarda satılan Roma’daki  dolmanın içinde tonbalığı kullanılmış. Behzat Şahin’e içeriği yetersiz gelmiş ancak İstanbul’da Cibalikapı şeflerinin yaratıcılığıyla  birleşince levrek kullanılarak muhteşem bir lezzete dönüştürülmüş. Kürdanlarla servis edilir hale getirilmiş bu mezeden tek başıma koca bir tabak yiyebilirdimJ



Cibalikapı Usulü Girit Ezmesi:

Şimdiye kadar yediğim ‘Girit ezme’ sayısını unuttum, dimağımda ve damağımda sadece Cibalikapı’nın lezzeti yer etmiş. Çünkü bu mezede lezzet dengesi önemli bir nokta. Antepfıstığı Ezine peynirinin, peynir kekiğin önüne geçmemeli. Behzat Şahin, evde kahvaltıda ekmeğin üzerine sürerek de tüketebilirsiniz diyor, en kısa zamanda denemem gerekJ



Topik:

Topik, İstanbul Ermenilerinin perhiz yemeklerinden biri. Yedi hafta süren, bu süre boyunca et ve süt ürünleri tüketilmeyen Büyük Perhiz zamanında daha çok zeytinyağlı yemekler hazırlanıyor. Yıllar geçtikçe unutulan bu tat Yedikuleli yazar Takuhi Tovmasyan’ın ‘Sofranız Şen Olsun’ kitabındaki tarif denenerek geliştiriliyor.



Mezenin içinde karamelize edilmiş soğandan tahine, dolmalık fıstıktan tarçına ve nohuta kadar vücut için gerekli tüm gıdaları barındıran malzemeler kullanılmış. Tarçına bayıldığım için en favori mezem (itiraf ediyorum) topik olduJ

Kayakoruğu:

Zeytinyağı, sarımsak, sirke ve limonsuyu ile lezzetlendirilen Kayakoruğu, en protokol meze desem yanlış ifade etmiş olmam, çünkü zatıalleri öyle çarşıda pazarda satılmıyor. Deniz kıyısında, deniz ile kayanın birleştiği yerde, duvarın yüzünden binbir zahmetle toplanıyor. Çok enteresan bir bitki, kökü yok, toprakta yetişmiyor, sadece kayadan çıkıyor. Kışın dalga nereye vurursa orada yetişebiliyor. Ömrü de oldukça kısa, haziran ve temmuzda toplanmazsa kartlaşıyor.




Dolayısıyla temin etmek oldukça güç. Behzat Şahin Mersin’in Tömük beldesinde yaşayan ve geçimini restoranlara kayakoruğu satarak sağlayan Şuayip Yılmaz’dan salamura halinde toptan alıyor çalı türüne giren bu bitkiyi. Senelik 3-4 ton toplanabiliyor ancak pahalı olduğu için her restoran almaya yanaşmayabiliyor.  Kayakoruğu o kadar hafif ki yediğinizin farkına varamayabiliyorsunuz.
Parmesanlı Midye:
Parmesan peyniri, dereotu, maydonoz, sarımsak,taze soğan, karabiber ve zeytinyağının birlikteliğinden oluşan muhteşem bir aile. Damağınıza şenlik bir tat.



Cibalikapı Tatlısı:

Bana koca bir kuzu çevirseniz bu tatlıya tercih ederdim! Masaya ilk geldiğinde klasik balık sonrası yenen sıcak helva sanmıştım. Fena halde yanılmışım..Tahin ve üzüm pekmezi çömlekte karıştırılıp üzerine  rendelenmiş elma, portakal kabuğu, tarçın ve nar taneleri serpiştirilerek fırına verilmiş. Üzeri kızardıktan sonra bol fıstık ve cevizle taçlandırılıp kaymaklı dondurma konarak damakların Everest’i haline büründürülmüş. Sıcak tahin duyu noktalarınıza eriştikçe ne demek istediğimi anlayacaksınız..




Satsuma (Bodrum Mandalinası) Likörü:

Özünde yeşil bodrum mandalinası var. Meyvenin henüz olgunlaşmadığı temmuz-ağustos aylarında toplanarak yapılıyor. Yapımı hem kolay hem zor. Meyveden çıkan şurubun 3 kez tülbentten geçirilmesi gerekiyor ki mandalina kabuğundan kopan parçalar liköre sızmasın. Bu likörü içmeyi  yediklerimden şiştiğim gerekçesiyle önce reddetmiştim ama şimdi iyi ki denemişim diyorum.




İyi ki denedim diyenlerden biri daha var.. J ABD Başkanı Obama’nın sağlık reformlarının danışmanı Ezekiel J. Emanuel’in Cibalikapı Balıkçısı’nda içerek Atlantic Food Channel internet sitesinde yaptığı yorum şöyle: ‘Homeros’un destanlarında bahsettiği, tanrıların içeceği ambrosia gibi.’



Tüm bu tatları denemek, farklı bir lezzet yolculuğuna çıkmak, şu ana kadar yediğiniz tatlara bir renk daha katmak istiyorsanız bir akşam Cibalikapı Balıkçısı’na uğrayın. Pişman olmayacaksınız..:)

Unutmadan; İş Bankası Yayınları’ndan çıkan Cibalikapı Balıkçısı’ndan kitabının en son sayfasında sürpriz bir Rembetiko CD’si var kiii mutlaka dinlemenizi öneririm.



Yazı: Hülya Meral
Fotoğraflar: Behzat Şahin


twitter.com/hulyameral
Facebook: Hülya'nın Valizi
hulya_meral@hotmail.com

















METROBÜS VE MİNİBÜSTEN SONRA GURMEBÜS

"Metrobüs ve minibüsten sonra İstanbul'un en lezzetli kent etkinliği, yaratıcı ve üretken @s_gurmeler ekibinin İstanbul'a armağanı."

Kendilerine böyle diyorlar...
İstanbul'da 7 tepeli Şehir, 7 Lezzet sloganıyla tarih kokan semtleri keşfetmek için kalkan mavi- pembe 1957 model Mercedes Gurmebüs, semtlerin kendine özgü tatlarını deneyip bizlerle sosyal medya aracılığıyla paylaşıyor.


Ayda bir kez İstanbul’un çeşitli semtlerine gurme turu yapacak olan Gurmebüs, katılımcılarıyla bir “gastronomi şehri” olan İstanbul’un bu yönünü ortaya çıkarmayı amaçlıyor.

2011 sonbaharında başlayan keşif yolculuğunun 2012'deki ilk turu Armada Otel işbirliğiyle Fatih semtine düzenlendi. Twitter'dan kıskançlıkla takip ettiğimi belirtmeliyim. Onlar yedikçe ben yemiş kadar oldum, onlar denedikçe ben de kendime notlar aldım. Ara ara da fırsat bulup fotoğraf paylaştılar takipçileriyle. Instagramdan çekilen fotoğraflar iştah kabarttı.

Karadeniz pidesinden turşusuna, Barbaros yoğurdundan büryan kebabına, satır kebabından perde pilavına, finalde de sarılı burmaya kadar pek çok lezzet denediler.

Gurmebüs proje ekibi bu yeni oluşumu şöyle anlatıyor.

Nilay Tütüncü, “Gurmebüs, İstanbul’da her hafta sonu dostlarımızla amatör olarak yaptığımız lezzet keşiflerini ‘toplu bir şekilde, bir günde gezebilir miyiz?’ fikri üzerinden ortaya çıktı. İstanbul gibi otobüs ve metrobüslerin de popüler olduğu, gastronomik açıdan da son derece önemli bir kentte ‘lezzet keşfetme ideali ile yol alan bir otobüs’ün gerekli olduğunu düşündük. Gurmebüs’ü işte bu heyecan ve idealizm ile gerçekleştirmeye çalışıyoruz."

Bilal Özerol, “Gurmebüs, bir turdan öte, yaşadığımız bu önemli, zenginlik dolu İstanbul şehrini lezzetleri yönünden keşfetme hareketi, keyifli vakit geçirme fırsatı. Tüm lezzet avcılarını ve İstanbul aşıklarını çok büyük hayallerle yola çıkan Gurmebüs’ümüze katılmaya bekliyoruz."

Ömürden Sezgin, “Avrupa’da benzer turlar var. Hem tarih hem de gastronomi turizmi açısından büyük zenginliklere sahip ülkemizde, özellikle İstanbul’da bu amaca göre düzenlenen turların olmaması ve içimizdeki İstanbul’u tanıma ve tanıtma aşkı nedeniyle böylesi bir projeyi başlattık. Armada Otel ile bu projenin çok başarılı noktalara geleceğine inanıyoruz. Başta tüm İstanbulluları ve lezzetseverleri keşiflerimize bekliyoruz."





Elbette tek başınıza da semti keşfe çıkabilirsiniz ama damak tadına güvenen ve özel tatların izini süren bir grupla aynı masada oturup lezzet kritikleri yapmak daha zevkli olsa gerek.


Bir sonraki tur 4 Mart'ta ve otobüsün kapasitesi dolayısıyla 28 kişi ile sınırlı. Siz de katılmak istiyorsanız Gurmebüs'ü twitterdan @gurmebus ismiyle takip edebilirsiniz. Gurmebüs, Taksim’den aldığı yolcularla, başta Fatih olmak üzere, Beyoğlu, Beşiktaş, Galata, Kadıköy, ve Üsküdar gibi semtlerde lezzet noktalarını keşfedecek.











Hülya Meral
https://twitter.com/hulyameral

ORTADOĞU'NUN YILDIZI FALAFEL

Siz de benim gibi nohut hastasıysanız, bir de baharatlı aperatiflere bayılırım diyorsanız Falafel House tam b(s)izlik..

Taksim Meydanı’ndaki Simit Sarayı’nın olduğu sokak yani Talimhane’deki Şehit Muhtar Caddesi’nde bulunan falafel dükkanı oturup uzun sohbet etmelikten ziyade atıştırmalık için ideal.



Hiç denememiş olanlar için falafel’i nohut köftesi diye tanımlayabilirim. Nohut, soğan, fesleğen toplarının yağda kızartılmasıyla oluşmuş falafel, Ortadoğu’nun vazgeçilmez alışkanlığı.

Lübnan mutfağının yıldızı olarak bilinen bu lezzet Filistin, Mısır ve İsrail’de de sık tüketilen bir yiyecek. Keza Falafel House Filistinliler tarafından işletiliyor. 6’lı toplar halinde sunulan falafelin yanına isterseniz yine nohuttan yapılan hummus (bizim humus) ve tabbule alabiliyorunuz. Acelem var derseniz falafel dürüm veya falafel pita da hazırlayabiliyorlar.

Bu lezzeti sadece Ortadoğu’ya özgü diye sınırlamak yanlış olur, nitekim Avrupa’da da cornerlarla yayılan, hazır paketlerde soğuk olarak satılan etnik bir tat falafel.

Canınız Beyoğlu’ndan ayrılırken Kızılkayalar çektiyse bir sefer de Falafel House’u denemenizi tavsiye ederim. Üstelik daha hafif, kalorisi daha düşük.

Afiyet olsun

Hülya Meral

https://twitter.com/hulyameral

SINIRLARI KALDIRAN BİLİŞİM ZİRVESİ

Geçtiğimiz hafta ‘Sınırlar Kalkıyor’ temasıyla 3-5 Ekim arasında düzenlenen ICT SUMMIT EURASIA Bilişim Zirvesi yerli yabancı konukların konuşmacı olarak katıldığı pek çok oturuma sahne oldu. TEDx Amsterdam Kurucusu Jim Stolze’nin yanı sıra pazarlama gurusu olarak bilinen Michael McQeen ile Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitap serisiyle dünya medyası ve iş dünyasına soğuk terler döktüren John Perkins en dikkat çekici konuklar arasındaydı.

İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşen konferansın 4 Ekim’deki ‘Geleceğin Ticaretinin ‘e’- Hali Konferansı ile ‘Sınırları Kaldıran Sosyal Medya’ oturumuna katılabildim.

Paypal Genel Müdürü Jean François Rochet’in açılış konuşmasıyla start verilen ilk oturum ‘e-ticaretin parlak markaları nasıl başardılar?’ sorusuyla ve sektörün önde gelen temsilcilerinin başarı hikayelerinin anlatımıyla başladı.

Ayda 22 milyon ziyaretçi, 2 milyar sayfa sayısı

Yemeksepeti.com Genel Müdürü Nevzat Aydın’ın oturum başkanlığını yürüttüğü konferansta Sahibinden.com Genel Müdürü Burak Ertaş, sitenin son 10 yıllık yol hikayesini anlatarak şimdilerde ayda 22 milyon ziyaretçileri olduğunu ve 2 milyar sayfa sayısına ulaştıklarını söyledi. Kurulduğu günden beri ‘iş portali’ modeline sahip olduklarını ve pazar payında belli bir noktaya geldikten sonra rekabet gücünün arttığını belirten Ertaş, ‘sahibinden.com çok seviliyor. Siteyi kullanan ücretsiz üye oluyor ve ücretsiz ilan vererek arabasını, evini, eşyasını satabiliyor. Ücretsiz olması insanların hoşuna gidiyor. Sahibinden.com artık bir lovemark’ dedi. Başarının anahtarının güvenilir olmaktan geçtiğini hatırlatan Ertaş, iyi bir tasarım ve teknik ekibe sahip olmanın fakat pek çok şeyi de kullanıcıya sormanın öneminden bahsetti.

Biz başlarken internet lojistiği diye bir şey yoktu

Konuşmacılardan Markafoni Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra, firma olarak sektöre girişlerinin modadaki boşluğu fark etmeleriyle başladığını söyleyerek ‘Biz başlarken teknomarketlerin internetten satışı vardı ve teknoloji ürünleri satarak kampanyalarla müşteri çekiyorlardı. İnternet lojistiği denen bir şey yoktu, oturmamıştı. Hiçbirşeyi outsource etmeden bu işe girdik’ dedi. Ölçümlemeye çok önem verdiğini ve gün içinde 1 saatini sayılara bakarak geçirdiğini söyleyen Afra, ‘Ziyaretçi sayısı, satınalma davranışı, geri iade oranı..vs. hepsini önemsiyor ve dikkatle izliyorum. Şu an çok agresif bir pazar içindeyiz.

İki sene sonra bugüne bakıp aslında çok da gelişmiş değilmişiz diyeceğimiz bir süreç yaşayacağız’ dedi.

Sahibinden, hepsiburada ve gittigidiyor gibi sitelerin zaten köşebaşlarına oturduğunu, bu 3 farklı modelin zaten denendiğini dile getiren Afra, siteye telefonla ulaşmanın öneminin altını çizdi.

Müşterileri aradık

Cep telefonundan televizyona petshop malzemelerinden yiyecek içeceğe pek çok ürünün sanal ortamdan satışını gerçekleştiren ve bunu 5 yıldır sürekli yükselen bir çıtayla devam ettiren Ereyon.com’un kurucusu Aziz Ülkü ise müşteri memnuniyetini en üstte tuttuklarının altını çizerek müşteri memnuniyeti aramaları yaptıklarını, geridönüşleri değerlendirdiklerini ve bunun kendilerine iş olarak yansıdığını söyledi.

350 çalışanıyla en büyük sanal mağaza

Sektörde Doğan Grubu gibi büyük bir medya grubunu arkasına alarak yürüyen Hepsiburada.com ise en çok merak edilen e-ticaret sitesiydi. Sektöre ilk giren, 10 yıllık köklü geçmişe sahip, ağır ama emin adımlarla ilerleyen, pek çoğumuzun halen yürüyüş bandından, çocuk bezine, bilgisayardan mobilyaya satınalma yaptığı örnek firmalardan biri hepsiburada.com.

Yakın zamanda tüketici beklentilerine ilişkin bir pazar araştırması yaptıklarını belirten Hepsiburada.com Genel Müdürü Aytuğ İğneli, araştırma sonucunda müşteriler için ‘güven’ unsurunun satınalma davranışında en önemli etken olduğunun altını çizdi.

Sitenin öncesinde çok fazla elektronik ürün satan, maskülen ağırlıklı bir imajı olduğunu ama şimdilerde tüketicinin beklediği sayfa dizaynına göre hareket ettiklerini ve IT altyapılarını esnek seviyeye getirdiklerini ifade eden İğneli, 350 kişilik kadroyla çalıştıklarına ve Araştırma ve CRM tarafına yatırım yaptıklarına dikkat çekerek ‘Şu an ‘kişiselleştirme’ aşamasındayız. Yapılan çalışmalarla satışlarda 2 katı artış oldu. Müşteriyi çok sık dinlemek, anket yapmak en önemli kriterlerden. Elbette çalışanlarımız da çok önemli. Çalışanın müşteri odaklı olması lazım.’ Dedi.

Fırsat sitelerinden fırsat alan da satan da karlı

Son 2 yıldır patlama yapan fırsat sitelerinden hepimiz en az 1 kez alışveriş yapmışızdır. Pek çok kişinin biraraya gelerek toplu satınalım yapıp satılan ürünün fiyatının uygun seviyeye çekilmesine olanak sağlayan sisteme göre fırsatı alan da fırsatı sunan da karlı. Fırsatı alan alacağı ürünü veya hizmeti uygun rakama getirebiliyor, fırsatı satan ise kasasına nakit para koymanın ve esnaf tabiriyle sürümden kazanmanın avantajını yaşıyor.

İşte son zamanlarda oldukça popüler olan sitelerden biri de Yakala.co. Sektöre diğerlerinden geç girmesine rağmen güzel bir ivme kazanan sitenin, kurucu ortağı ve Genel Müdürü Mehmet Keteloğlu, sektörün yeni yeni markalaştığını belirterek toplamda 3 milyon ziyaretçinin çok da önemli olmadığını, verilen veya satılan ürünün yarattığı güvenin çok daha önemli olduğunu söyledi.

Kimi zaman satın alınan 2 kişilik bir kahvaltının 5 kişiye sunulduğu durumlarla karşılaştıklarını söyleyen Keteloğlu, sektörün büyümesi kaliteye bağlı. Tüketicinin bıkkınlığı en büyük risk. Üç sene sonra sektör çok daha farklı bir noktada olacak, herşey oturmuş olacak.’ Dedi.

E-TİCARETTE GELECEĞİN TRENDLERİ

E-ticaret platformları açısından ‘Sosyal Satınalma Davranışları’nın izlenmesi gereken önemli unsur olacağını şimdiden söyleyebiliyoruz.

Sahibinden.com Genel Müdürü Burak Ertaş’a göre; Facebook önemli bir mecra. E-ticaretin kullanım şekli değişebilir. Mobil de gelişen bir mecra. Firmalar ana stratejilerini mobile göre değiştirebilir.

Hepsiburada.com Genel Müdürü Aytuğ İğneli’ye göre; Şimdiye kadar 6 milyon kişi hayatında 1 kez internetten alışveriş yapmış. Spor, anne-bebek- çocuk alışverişi daha uzmanlaşmış sanal mağazalardan yapılabilir. Mobil 2009- 2010 arasında 3,5 katı bir artış gösterdi. 2012- 2013’e doğru İngiltere ve İsveç gibi digital ağırlıklı ülkelere yaklaşabilir Türkiye.

Markafoni Genel Müdürü Sina Afra’ya göre; Ürünün fiyatı ve cazipliğinin yanı sıra servis kalitesi ve tüketicinin siteye telefonla ulaşması önem taşıyacak.


Yemeksepeti.com Genel Müdürü Nevzat Aydın’a göre; Mobilde çok ciddi bir potansiyel var. Iphone ve blackberry telefonların artışıyla biz şimdiden bunu hissetmeye başladık. Mobilden yemek siparişi hızla artıyor. Bunu görerek mobil tarafımızı geliştirmeye başladık.


Yazı: HÜLYA MERAL


http://twitter.com/hulyameral