iskender kebapçısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iskender kebapçısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ÇINARLAR ALTINDA BURSA


İstanbul- İzmir arasında seyahat ederken sık sık mola verdiğim şehirdir Bursa. Karlı günlerine de, sonbahar yapraklarına da, cemrenin düştüğü anlara da şahitlik etmişliğim vardır. Bu sefer 700 yıllık geçmişe sahip şehrin içine, tarihine, mimarisine, mutfağına yolculuk yapmaya karar verip çıktım yola. Ortalama 250 km’lik yolu Eskihisar- Topçular feribotunun da katkısıyla 2- 2,5 saatte kat ettim.




Hanları, külliyeleri, hamamı, arkeoloji müzesi, kaplıcaları, türbeleri, kaleleri, kış turizmi, termal turizmi ile pek çok seçenek sunan ve her noktası tarih kokan Bursa’yı gezerken asırlık bir çınara rastlamamanız, serininde dinlenmemeniz imkansız. Yemyeşil dokusu ile oksijen sarhoşluğu yaşatan şehirde görülecek çok yer, tadılacak çok şey var.





Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri olan Bursa o kadar düzenli ki hiç trafiğe takılmadan kendimi Tophane Parkı’ndaki Saat Kulesi’nde buluyorum. Şehrin panoramik olarak en iyi izleneceği yerlerden olan parkta çınarların altında demli bir çay içip manzarayı izliyorum.


Yan masada oturan yaşlı bir amcadan 6 katlı saat kulesinin en üst katının yangın gözetleme kulesi olarak kullanıldığını öğreniyorum. Saatin önündeki sıra sıra top arabaları Osmanlı’dan kalma Ramazan’da iftar topu atılması geleneğini devam ettiriyor.




Parkın içinde Osman Gazi ve Orhan Gazi’ye ait pirinç parmaklıkla çevrili görkemli sandukaların yer aldığı 2 türbe bulunuyor. Türbeler sekizgen kubbe şeklinde kesme köfeki taşından yapılmış. Parktan çıkıp sağa döndüğümde devasa surlarla çevrili Bursa Kalesi’ne giriyorum.


Zamanında İbn-i Batuta, Evliya Çelebi, Katip Çelebi, Piyer Loti gibi gezginlerin yazılarına konu olmuş Kale’nin 5 kapısı var. Bazı duvarları yıkılmış, çevresine biçimsiz evler yapılmış olmasına rağmen kale ihtişamından birşey kaybetmemiş.


Balibey Han ikinci baharını yaşıyor


Kalenin içini gezdikten sonra sola kavis yapıp Balibey Han’dan içeriye giriyorum. Öğrendiğime göre Tophane Parkı’nın yamacındaki 500 yıllık bu tarihi han 3 sene önce vasat durumdaymış ancak restore edilerek ikinci baharını yaşamaya başlamış. Üç katlı çarşısı olan Han’da 36 dükkan bulunuyor, manzaralı en üst kat cafe hizmeti veriyor.


Balibey Han’dan çıkıp dümdüz ilerlediğimde Bursa’nın simgelerinden Ulu Camii’nin avlusuna geliyorum. Yıldırım Beyazıt tarafından 1402’de yaptırılmış olan caminin ortasında bir şadırvan bulunuyor. Kubbelerin şekli dolayısıyla günışığını olduğu gibi içine alan caminin 602 yıllık minberi kainatı sembolize ediyor. Güneş ve galaksi sisteminin kabartma formlarla işlendiği cami duvarlarında sarı yaldız ve siyah renkte uygulanmış Allah’ın isimlerini ve hat örneklerini görebiliyorsunuz.


Ulu Camii’de Kabe kapısının örtüsü


Kapalı namaz kılma anlamında Türk tarihinin en büyük camisi olma özelliğini taşıyan Ulu Camii’nin hutbe kısmındaki siyah örtü, Kabe kapısının örtüsü olarak biliniyor. Tarihi kaynaklara göre Yavuz Sultan Selim, Mısır seferini kazanıp hilafeti ve kutsal emanetleri aldığında Mekke'nin onarımını da yaptırmaya koyuluyor. Bugünkü Orta ve Doğu Anadolu'yu kapsayan Dersim’in tüm vergi gelirlerini Mekke’ye vakfediyor ancak Dersim’i diğer vergilerden muaf tutuyor.

Bu gelirlerle yeniden imar edilen Kabe’nin örtüleri değiştiriliyor. Eski örtü İstanbul'a yollanırken Kabe'nin kapısının örtüsü Bursa Ulu Camii'ye hediye ediliyor. Örtü bizzat Sultan Selim tarafından taşınarak Cami’ye asılıyor.


Camii’den çıkıp hemen yanında bulunan, asırlarca yabancı tüccarları ağırlamış Koza Han’a geliyorum. 1491’de II. Beyazıd tarafından yaptırılan Koza Han, geniş diktörtgen avlunun çevresinde sıralanmış 2 katlı 95 odadan oluşuyor. Han’ın ortasında bir mescit ve altında şadırvan bulunuyor.

İpek kozasından ipek şal, fular ve yastıklar


Koza Han eskiden ipek kozalarının satıldığı bir yapı olduğu için bu ismi almış. Her odada ayrı renk ve desende kaşmir ipek kumaşlar, şallar, fularlar, bluzlar, ipek üzerine gravür yastıklar satılıyor. Kaftanlar, oda takımları, nakış işlemeli modernize edilmiş yatak örtüleri de yine handa satılan diğer ürünlerden.



Kozalardan elde edilen ipek kumaşların yüzyıllara dayanan köklü geçmişi Bursa’nın tekstilde bir adım önde olmasını sağlamış. Ünlü pekçok tekstil, özellikle havlu firmasının bu şehirde fabrikalarının olması tesadüf olmasa gerek. Yakın zamanda özelleştirilen pekçoğumuz için nostaljik öneme sahip bir zamanların Sümerbank’ı da 365 bin metrekarelik alanıyla yıllarca Bursa’nın tekstildeki lokomotifi olmuştu.
Han’daki dükkanları dolaştıktan sonra avluda çayımı içip biraz zamana yolculuk yapıyorum. Çağlar, insanlar birbiriyle harmanlanıyor. Bir zamanlar İpek Yolu üzerinde bulunduğu için ticaretle uğraşanların develeriyle konaklayıp soluklandığı, Hindistan’dan yola çıkmış tarçın, zencefil, karanfil, safran, nane yüklü çuvallardan yayılan kokuların burnuma geldiği atmosferi hayal etmeye çalışıyorum.


Her parçası 50 metre kumaştan yapılmış görkemli defile


Çayımı getiren garsonun ‘çaylar’ sesiyle rüyadan uyanıyorum. Genç garson elimdeki fotoğraf makinasından olsa gerek, anlatmaya başlıyor. Geçtiğimiz yıl ünlü modacı Faruk Saraç ve Uğurkan Erez’in Koza Han’da bir defile düzenlediğini aktarıyor.


Defileye Burak Hakkı, Atilla Saral, Merve Büyüksaraç gibi ünlü mankenler katılmış ve 700 parçalık Osmanlı ve Selçuklu koleksiyonu sergilenmiş. Her kıyafet için 50 metre kumaş harcandığını söylersem Muhteşem Sultan olarak bildiğimiz Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan tasarımlarının ihtişamını varın zihninizde canlandırın.


Çayımı yudumlarken gözüme her biri tek fincan ve tabaktan oluşan onlarca kahve fincanının sıralandığı bir dükkan ilişiyor.
Babasından kalan Koza Han Çay Ocağı’nın sahibi Halil Bey’den öğreniyorum ki çayocağının camında sergilenen fincanların her biri asırlık, benim üç- dört katı yaşımda. 2008’deki ziyaretinde Koza Han’da yemek yiyen İngiltere kraliçesi Elizabeth’e de bu fincanlardan bir çift hediye edilmiş.


Bu kadar dolaştıktan sonra sıra Bursa’nın yemeklerinin güzelliğini öve öve bitiremeyen ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin 400 yıl öncesinden gelen çağrısına kulak veriyorum. Şehrin meşhur tadlarını denemek için kendimi kebabın büyülü dünyasına, tescilli Kebapçı İskender’in Botanik Park içersindeki şubesine atıyorum.


Tarık Akan, Bülent İnal, Ertuğrul Günay gibi isimlerin de ziyaret ettiği Kebapçı İskender’in Botanik şubesi’nin iç kısmı 1867’de ilk kuşak tarafından açılan Köy Tesisleri şubesinin aslına uygun olarak açık mavi ve beyaza boyanmış. 2 katlı tarihi İskender Efendi Konağı’nda hizmet veren restoranın mutfağını geziyor, maharetli ellerin döneri usulüne göre çevirerek kıvrakça tabağa dizişini izliyorum.


Üzüm yaprakları ve leylakların sarktığı çardağın altına gizlenmiş geniş bahçesinde sabırsızlıkla beklediğim kebabın yanına ‘şıra’ söylüyorum. Ardından Bursa’ya özgü kaymaklı Kemalpaşa tatlısının kaymakla buluşmasıyla muhteşem tadın damağımda oluşturduğu bayramın üstüne çayımı yudumluyorum. Bursa’ya yolunuz düşerse ve canınız kebap çekerse mutlaka Kebapçı İskender’in bir şubesine uğrayın derim.


Üst katının müze restoran olarak kullanıldığı şubenin mihmandarından konağın süslemeleri, adetleri, gelenekleri, geçmişte misafir ağırlama usulleri ve halkın yaşam tarzına ilişkin bilgiler ediniyorum. Botanik Park içinde yaptığım kısa bir yürüyüş sonrasında Bursa’nın diğer tadlarına yapacağım yolculuk için dolaşmaya devam ediyorum.

Bursa’nın kestanesi okka çeker beş tanesi

Yıllarca mesafeli durduğum, denedikten sonra da müptelası olduğum kestane şekeri aramaya geliyor sıra. Kestane şekeri deyince akla Kafkas Kestaneleri gelir elbette. ‘Bursa’nın kestanesi okka çeker beş tanesi’ diye boşa dememişler. Bursa’nın kestaneleri oldukça iri ve lezzetli. Günümüzde üçüncü kuşak tarafından yönetilen Kafkas, 500 çalışanıyla yılda 3 bin ton kestane işleme kapatisine sahip. Yurtdışına ihraç ettikleri kestane ve yan ürünleri Fransa’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar pek çok ülkede tüketiliyor. Kestane reçeli, kestane unu ve çikolata kaplı kestanelerimi alıp Irgandi Köprüsü’ne doğru yola koyuluyorum.


Türkiye’nin Venedik’i: Irgandi


Türkiye’nin en güzel köprülerinden biri olma sıfatını fazlasıyla hak eden Irgandi, kemerli bir yapının üzerinde yükselen sıra sıra dükkanlarıyla Venedik’teki ünlü Rialto Köprüsü’nü andırıyor. 1442’de inşa edilen, otuza yakın dükkan, bir mescit ve iki ahırıyla zamanının el sanatları merkezi olan köprü,
aynı zamanda çarşı olarak da yıllarca hizmet vermiş. Lonca sistemine uygun olarak yapılmış çarşı, asırlar önce seyyahların ve tüccarların uğrak noktasıymış.



Özgün mimarisiyle dünyadaki dört çarşılı köprüden biri olan Irgandi’nin diğer benzerleri Bulgaristan'ın Lofça kentindeki Osma Köprüsü, İtalya’nın Floransa kentindeki Ponte Vecchio Köprüsü ve Venedik kentindeki Rialto Köprüsü.


Irgandi şimdilerde sarıya boyalı duvarlarının içine saklanmış, çeşitli mumlar, ebru ve yağlıboya tablolar, dekoratif kandiller ve minyatür eserlerin satıldığı dükkanlarıyla hizmet veriyor. Köprünün altından akan suyun dinlendirici sesi eşliğinde çay, kahve içilebilecek nargile kahvehaneleriyle gençlerin buluşma mekanı olan köprü, şehrin kültür merkezi konumunda.


Bursa’nın bir diğer simgesi de Uludağ yolundaki 600 yıllık İnkaya Çınarı. Osmanlı’nın ilk köylerinden İnkaya Köyü’nde bulunan Türkiye’nin en yaşlı çınarının boyu 35, çevresi 9.2 metre (yaklaşık 12 apartman boyunda). Tamamını görebilmek için uzaklaşmam gerekiyor. Altında kendimi güvende, huzur içinde hissediyorum. Baktıkça çınar gibi özgürüm, çınar gibi sonsuz.


Kızık köyü Cumalıkızık


İnkaya’dan sonra son durağım bir diğer Osmanlı Köyü Cumalıkızık. Bursa’ya 10 dakika (9 km) mesafedeki Cumalıkızık Orhan Gazi’nin 7 oğlu için kurduğu 7 ‘kızık’ köyünden biri. Osmanlı Beyliği 1326 yılında Bursa’yı aldıktan sonra bu topraklara yerleşmeye, köyler kurmaya başlamış.
Bir vakıf köyü olarak Uludağ’ın eteklerinde kurulan köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olana Derekızık, fidye verene Fidyekızık, Cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık ismi verilmiş.


Köyün girişinde halkın açtığı bir köy pazarı var. Adım başı reçel, peynir, tarhana, erişte, bal satan tezgahlara rastlıyorum. Arnavut kaldırımlı, çoğu metruk yapıdan oluşan dar sokaklarından yürüdüğümde pek çok evin oturulamaz durumda olduğunu, yaşam belirtisi olan evlerin de turistik ve ticari hareketliliğe bağlı olarak nispeten bakımlı olduğunu gözlemliyorum.


Genellikle üç katlı, taş, ağaç veya kerpiçten yapılmış 200’den fazla tarihi eve sahip köydeki pekçok evin üst katlarındaki pencereler kafesli veya cumbalı. Evlerin çoğunda ‘hayat’ denilen avlular var, dolaşırken bu avlularda sac üzerinde gözleme pişiren kadınlara da denk geliyorum.


Kapı tokmaklarını, çeşmelerini ve söylentiye göre dünyanın en dar sokağı olan Cin Aralığı Sokağı’nı fotoğraflıyorum. Osmanlı Tarihi Fırını’ndan ekmek almayı ihmal etmiyorum. Birkaç yıl önce Kınalı Kar dizisinin çekildiği ev günübirlik ziyaretçilere açık, canınız gözleme isterse bir çay molası verip dizinin çekildiği alanları gezebiliyorsunuz.


Köy meydanından sola doğru kıvrıldığımda Mavi Boncuk Konukevi’ni görüyorum. Köyde konaklanabilecek tek seçenek olan, hem restoran hem konaklama hizmeti veren Mavi Boncuk, 2 katlı müstakil evin butik otele çevrilmesi ve sahibi Güner Hanım’ın gözlemeleriyle ünlenmiş.


Bahçesindeki karafırında ekmekler, kekler, erişteler yapan konukevinin ağaçlar altındaki şirin kuytusunda bir çay veya kahve molası verdikten sonra gün batımına yakın İstanbul yoluna koyuluyorum.

Dönüş yolunda feribota binmeden Gemlik’te bir zeytin molası veriyorum. Kaselerde sunulan zeytin ve zeytinyağı çeşitlerini tadarak nerdeyse yıllık tüketeceğim kadarını alıyorum. Yolunuz düşerse Gemlik’ten geçerken leziz zeytinini ıskalamayın derim..


BURSA İLE İLGİLİ ANEKTODLAR

• 70 yıllık ömrünün 50 yılını yolllarda, at sırtında geçiren Evliya Çelebi’nin 400. Yılı sebebiyle UNESCO 2011’i Evliya Çelebi yılı ilan etmiş. Bu sebeple Evliye Çelebi Yolu Keşif Projesi başlatılmış.

• Otomotiv devleri Tofaş-Fiat, Oyak- Renault ve Karsan otomobil fabrikaları Bursa’da.

• Mart ayında 9.su düzenlenen Bursa Kitap Fuarı da şehre ayrı bir hareketlilik katıyor. Can Dündar, Yekta Kopan, Ahmet Ümit, Oya Baydar, Ataol Behramoğlu gibi yazarların katılımıyla renklenen fuara İstanbul’dan giden okuyucular da oluyor.

• Kaplıcaları ünlü Bursa’da İnegöl Oylat Kaplıcaları, Gemlik- Terme, Armutlu Kaplıcaları ziyaret edilebilir.

• Uludağ, İznik, Mudanya, İnegöl Bursa’nın diğer turistik ilçelerinden.

• Futbol takımı Bursaspor’un 2009-2010 sezonunda Turkcell Süper Lig şampiyonu olması sebebiyle sokaklarında takımın bayraklarını sıkça görebilirsiniz.

• Pideli köfte, cantık pidesi, talaş kebabı, bağdat hurması, inegöl köfte şehre özgü diğer tatlardan.


Nasıl gidilir?

İstanbul'dan TEM veya E5 karayolunu takip ederek Darıca, Bayramoğlu sapağından dönülür. Eskihisar'dan Topçular'a yapılacak 40 dakikalık feribot yolculuğu sonrasında Topçular- Bursa arası 70 km.