turizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ÇİKOLATA KOKULU SOKAKLAR: BRUGGE


 Hiç ayağınızı bastığınız anda size bir masalın içindeymişsiniz hissini veren kent oldu mu?

 
Tren istasyonunda indiğim anda adeta görünmez bir kapıdan içeriye girip burnuma gelen çikolata ve waffle kokularını takip ederek devasa ağaçların içinden kısa bir parkurla varıyorum bu kentin girişine.


Sokakları, kiremit rengi üçgen çatılı taş evleri, gotik tarzdaki önemli yapıları, faytonları, çarşıları ve Reien Nehri’nin oluşturduğu kanallarda dolaşan kanot denilen tekneleriyle adeta masal diyarında dolaşıyorsunuz Brugge’de.
 

  Ortaçağ’a yolculuk

Brüksel’in merkezindeki Nord tren istasyonundan yarım saatte bir kalkan trenle 50 dakikada ulaşabildiğim Brugge, trenden iner inmez kocaman bisiklet otoparkı, düzenli yolları ve peyzajlı bahçeleriyle karşılıyor beni.

Tren istasyonundan sola doğru ilerleyip Pazar günleri ikinci el pazarı kurulan parkın içinden yürüdüğümde 1914- 1918 yılları arasında Belçika kralı  olan Aan Koning Albert’in, Flaman heykeltraş Oktav Rotsaert tarafından yapılmış heykelini görüyorum.

 
Çınar ağaçlarının arasına yaptığım kısa yürüyüş sonrasında Hoogstraat Meydanı’na geliyorum. Meydanın karşısına dizilmiş 2 katlı şirin otel, pub, cafe ve restoranlarda kahve keyfi yapan turistler meydanı renklendirmiş.


Küçük olmasına ve 120 bin nüfus barındırmasına rağmen yılda 3 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan şehrin mimarisini görüp havasını teneffüs ettikçe Ortaçağ’a yolculuğa çıkmış gibi hissetmemek mümkün değil.
 
Kuzeyin Venedik’i
 
Ortaçağ mimarisinin örneklerinin görülebildiği, içinden geçen kanalların üzerine kurulması sebebiyle ‘Kuzey Venedik’ olarak da adlandırılan Brugge, 2000 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmayı çoktan hak etmiş bile.

 

 Belçika’nın Flaman bölgesi’ni oluşturan, Vikingler tarafından 9.yy.da keşfedilmiş Brugge’te yol tabelaları flemenkçe, biraz zorlanıyorum ama her sokak görülesi bir yere çıktığı için elimde harita olmadığını farz etsem bile şahane görüntüleri yakalamayı başarıyorum.


Belçikalıların çoğu dört dil Dutch, Fransızca, Almanca ve İngilizce biliyor, bu sebeple rahat anlaşabiliyorsunuz.

El yapımı çikolata, pralin ve truflar
 
Özellikle el yapımı likörlü, viskili, mentollü, portakallı, karamelli çikolataları, pralin ve truflarıyla ünlü Brugge’de her iki dükkandan birinde çikolata yapılıyor. Birbirinden renkli şekerlemeleri, kurabiyeleri, sakızları da görünce çocuk olmadığıma hayıflanıyorum.


Çikolataları almadan önce tatmak mümkün ama ölçüyü kaçırmamaya özen göstermek gerekiyor. Merzepam denen ünlü çikolatalarından ve tadı hala damağımda olan truflarından satın alıp diğer yandan beni çağıran waffle kokusuna doğru ilerliyorum.
 
 
Wijngaardstraat’a geldiğimde karşılıklı pek çok patisserie ve tea-room görüp ismini beğendiğim Vivaldi’de dondurmalı meyveli waffle’ımı söylüyorum. Bu kadar tatlı üstüne naneli bir limonata ile ferahlıyorum.


Waffle kokularından mest olmuş halde ama kokulara yenildiğim ve yüzlerce kalorilik bu enfes tatlıyı mideme indirdiğim için vicdan azabıyla gezime devam ediyorum. Brugge’te pişmiş waffle hamuru küçük dükkanlarda beşli paketler halinde satılıyor, isterseniz satın alıp sonradan istediğiniz waffle’ı damak tadınıza göre kendiniz de yaratabiliyorsunuz.
 
Faytonla tur 40 Euro 

At Çeşmesi’nin bulunduğu meydan kanala bakıyor.


Kanaldaki kuğuların yarattığı fantastik görüntüyü, kanal kenarındaki ağaçların altına sıra sıra dizilmiş faytonları, turistleri gezdiren kanotları ve bir çifti resmeden ressamı izliyorum.


Brugge’te çoğu yer yürüme mesafesinde. Bisikletle veya 15 kişilik modern dolmuşlarla ulaşım sağlanıyor. Faytonla gezmek istiyorum derseniz at çeşmesinin bulunduğu meydandan kalkan tur 40 Euro ve en fazla 5 kişi gezdirebiliyorlar.

 
Faytonla dolaşmayıp kanotla kanal turunu tercih ederseniz yarım saatlik maliyeti 7 Euro. Şekerleme gibi evlerin, kanalda gezinen kuğuların 2-3 metre yakınında yaptığım bu keyifli tur, kentin yürüyerek göremeyeceğim noktalarını da ıskalamamın önüne geçiyor.

 Aşk Gölü Minnewaterpark

Aşıklar, kuğuların yüzdüğü, adını Flemenkçe'de aşk anlamına gelen "Minne" kelimesinden almış bir diğer ismi ‘Aşk Gölü’ olan Minnewaterpark’taki göle dilekleri gerçekleşsin diye para atıyorlar.
 

Parkın içinde ağaçlar arasında ilerleyen şirin bir yürüyüş parkuru bulunuyor. Spor yapan, bisiklete binen, dinlenen, şirin kafelerde kahve molası vermiş insanları gözlemliyorum.
 

Minnewater’ın kıyısındaki Kadınlar manastırı da denilen Beguinage manastırı 12. yüzyılda düşes Marguerite de Constantinople tarafından yaptırılmış.

Belçika’nın sembolü olan bu ilginç yer bir zamanlar ‘beguin’ rahibelerinin manastırıymış. Asırlarca yoksullara yardım eden, dantel örerek hayatlarını devam ettiren bu çilekeş insanların huzur dolu mekanında şimdilerde beyaz evlerde siyah elbiseleri ve beyaz başlıklarıyla Benedictine rahibeleri gelenekleri yaşatmaya devam ediyor..

 
Şirin dar sokakları geçerek kıtadaki en yüksek tuğla yapılardan biri olan Notre Dame Kilisesi’ne geliyorum. 13. yüzyılda kurulan bu mimarlık şaheseri kilisenin sivri kuleleri mavi gökyüzüne doğru yükseliyor. Gotik tarzda inşa edilmiş 123 metre uzunluğundaki kilise, Michelangelo’nun ünlü Madonna ve İsa heykeli ile ünlü. Kilisenin bahçesindeki Ortaçağ mimarisiyle bezenmiş, 15. ve 19. yy’da Lordlar tarafından kullanılan Gruuthuse Museum görülmeye değer.
 

Tenten’in mağazasında kendinizi kaybedebilirsiniz

Kentin çeşitli noktalarında hediyelik eşya satan dükkanlar var ama farklı şeyler bulmak istiyorum derseniz Kathe Wohlfahrt’ye mutlaka girmek gerek.


Yüzlerce çeşit christmas malzemesi ve ilginç objeler var. Belçikalı ünlü çizer Hergé’in yarattığı çizgi roman kahramanı Tenten (Tintin) hayranıysanız Rozenhoedkaai’deki Tenten ürünleri satan mağazada kendinizi kaybedebilirsiniz.

Nakış nakış danteller
 
Kent nakış nakış işlenmiş dantelleriyle de ünlü. Özel tasarım dantellerin ve goblenlerin ünü sınırları aşmış. Küçük bir liman kenti olmasına rağmen asırlardır Brugge’den yurtdışına da ihraç edilen danteller ekmek örtüsünden, bardak örtüsüne, yelpazeden şemsiyelere, bluz, elbise yakası, şarap şişesi, bebek elbisesi, peçeteliğe kadar pekçok yaratıcı çeşide sahip.


Nerdeyse herşey dantelle giydirilmiş. El yapımı olduğu için büyük parçalarının fiyatlarının oldukça yüksek olduğunu söylemeliyim.

Dantel ve çikolata dükkanlarını geride bırakarak şehrin meydanına Grote Markt’a ilerliyorum. Meydanın ortasında 1302’de Flemenklerin Frankların istilasına karşı savaşan iki komutanın, Jan Breydel ve Pieter de Coninck’in heykeli yer alıyor. Bu meydan 1996’da trafiğe kapatılmış sadece kent içi ulaşımı sağlayan ve şehir turu yapan 15 kişilik midibüsler meydana girebiliyor.



Meydan’daki binaların çoğu Ortaçağ mimarisine uygun olarak 19.yy’da inşa edilmiş. Bazıları müze, bazısı idari yapı. Geri kalan binaların çoğu üçgen çatılı şirin cafe veya restorana dönüştürülmüş. Üç yıldızlı michelin amblemli De Karmeliet lokantası da burada. Vaktiniz varsa lokantada bir akşam yemeği yemek keyifli olabilir.

Tarihi saat ve Çan Kulesi’nden panoramik görüntü

Meydanın hemen sağında 83 metre yükseklikteki 47 çana sahip tarihi saat kulesi Belfort yer alıyor.


Tıpkı Paris’teki Eyfel Kulesi gibi kentin her noktasından görünen kuleden kenti panoramik olarak seyretmek ve fotoğraflamak için 350 basamak merdiveni nefes nefese çıkıyorum ama  değiyor doğrusu. Uzaktaki yel değirmenleri ve pastel renklerdeki tuğla çatılı, gotik- üçgen evler tam bir panorama.
 

Belfort’un sağına doğru devam ettiğimde göz kamaştıran ön cephesiyle ‘Belediye Sarayı’na geliyorum. Sarayın hemen yanında St.Sainte bazilikası var. Meydandaki Salvador Dali Müzesi de gezilebilecek yerlerden, ben müzenin kapalı olduğu saate denk geliyorum.

300 çeşit aromatik birası ve Brugge zot’u ünlü

Belçika'da her şehrin ya da kasabanın kendi yaptığı bira çeşitleri ve bir de ulusal biraları var. Brugge'de bu sayının 300'ü bulduğu söyleniyor. Bira yapımını yerinde görmek için 1856’dan beri hizmet veren Brewery De Halve Maan bira fabrikasını görmek gerek.

Deneyimli rehberler gelen konukları geleneksel bira yapımı konusunda aydınlatıyor, malt ve şerberçiotuyla ilgili ayrıntılı bilgi veriyor. Alkol oranı %10 olan ünlü biraları Brugge zot’u ve üretilen bu aromatik biralardan birkaçını deniyorum, en çok kriek’i beğeniyorum. Brugge’ün her noktasında olduğu gibi fabrikada da bir sanat galerisiyle karşılaştım. Restorana dönüştürülmüş avlusunda yemek yenebiliyor. Saat kulesinin karşı sokağında 10 kadar bar var, buralarda da dilediğiniz kadar bira çeşidi bulabiliyorsunuz. Bira sevmeyenler için sıcak şarap bir diğer alternatif.


52 milyon dolarlık futbol takımı

 
Belçika 1. ligindeki Brugge futbol takımı 53.850.000 Euro değere sahip. Mavi siyahlı takım 30 bin kişilik Jan Breydel stadyumunda fırtınalar estiriyor. Eski Beşiktaş Teknik Direktörü Christoph Daum geçtiğimiz sezon Brugge takımını yönetmiş, 30 maçta görev alarak 18 maçta galibiyet elde etmişti.

 

  - Brugge’te de Brüksel’de olduğu gibi yolda geçiş üstünlüğü yayalara, sonra bisikletlere en son araçlara ait. 

- İngilizlerle Flemenkler arasında ticaret sözleşmesi imzalamak için Brugge’e gelen düşünür Thomas Mann ünlü eseri Ütopya’yı 1515 Mayıs’ında  Brugge’de yazmaya başlıyor.

- Brugge’de 120.000 kişi yaşıyor.

- Başrolünde Corin Farrel’in yer aldığı In Brugge filmi 2010’da Türkiye’de de gösterildi.
 

- Kentteki pek çok yapıda, heykelde ve flamalarda ayı ve aslan pençesi figürü kullanılmış.

- Brüksel- Brugge arası hızlı trenle gidiş dönüş 26 Euro.

- Brugge’te her keseye uygun konaklama seçeneği mevcut. Beş yıldızlı otel de var sırt çantalı gezginler için hostel da. İbis Otel, Golden Tulip De Medici..bunlardan bazıları.
 
 



Hülya Meral
hulya_meral@hotmail.com
twitter.com/hulyameral
Facebook: Hülya'nın Valizi

 

BAMTUR VE SUYA DÜŞEN KURBAN BAYRAMI TATİLİ



Kaputaş Plajı
  Bundan birkaç yıl önce kullanamadığım yıllık iznimi değerlendirmek için Nisan’da Bozcaada ve Kaz Dağları turu yapmaya karar verdiğimde bırakın günleri, saatleri sayıyordum bir an önce Ada’da olabilmek için. Gelin görün ki turdan sadece 3 gün önce çalan telefonumdaki ses turun iptal olduğunu hatta bahsi geçen tura sadece benim isim yazdırdığımı ve ilgili tutarı kredi kartıma iade edeceklerini söylüyordu.

Bütün planlarımı yapmış, yıllık iznimi sırf bu tatile gidebilmek için harcamışken aldığım telefonun yarattığı hayalkırıklığını anlatmam mümkün değildi. Henüz tatil mevsimi başlamadığı için birine hadi gel birlikte gidelim deme şansım da yoktu..

Koca hayalkırıklığım bir anda zihnimin daha hızlı çalışmasına vesile oldu. Sonra bir o geziden bir bu geziden tanıştığım, ortak ilgi alanı seyahat etmek ve yeni yerler görmek olan bir koca otobüs dolusu insanla birlikte (45 kişi) Bozcaada ve Kaz Dağları gezisini el yordamıyla yapmaya karar verdik. Otobüsümüzü bulduk, otelimizi ayarladık, gidilecek yerlerin güzergahını ve saatini düzenledik. Velhasıl Bozcaada’ya gitmek için planladığım ama tur iptal olduğu için boşa geçmek zorunda bırakılan günleri bu geziyi koordine etmek için kullandım. Bir ay sonra kendi arkadaşlarımla ve onların arkadaşlarıyla gerçekleştirdiğimiz geziyi hala dimağımızda bıraktığı o güzelim tatla hatırlarız.

Elbette gezilerimiz son bulmadı. Eskişehir’den Polonezköy’e Mürefte’den Ağva’ya sürdü gitti. Artık takvimimizi ayarlayıp seyahatlerimizi tur şirketlerine bağlanmadan kendimiz planlar olduk.

Dolayısıyla Bamtur’un tam da Kurban Bayramı arifesinde tüm yurtiçi ve yurtdışı turları iptal ettiğini okuduğumda aklıma yakın geçmişte yaşadığım tur iptali geldi ve kendimi tatilcilerin yerine koydum ister istemez.

Yurtiçi ve yurtdışı turlarının iptalini şirketin zarar etmesini engellemek için alınmış önlem olarak açıklayan Bamtur, kaçınılmaz olarak hepimizin zihnine ‘tur iptal eden seyahat acentesi’ olarak kazınmış durumda. Bu imajı nasıl düzeltirler bilemiyorum.



Okuduğumuz haberlere göre TÜRSAB’ın gazetelerde ilan çıkmalarının önüne geçtiğini söyleyen Bamtur yetkilileri, son 3 haftadır gazetelerde ilan çıkamadıkları için turları dolduramadıklarını ve zarar etmemek için tüm turları iptal ettiklerini söylüyor.

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ise 6 yıldır süren müşteri şikayetlerine dayanarak gazetelere tavsiye
mahiyetinde bilgi verildiğini, üzerlerine düşen görevi yaptıklarını ancak halen önlerine gelen bir açıklama veya evrak olmadığını belirterek ‘Bu evraklar ve bilgiler gelirse Bakanlığa bildiririz, acentenin belge iptali gerekiyorsa bunu Bakanlık yapacaktır. Bizim için müşteri memnuniyeti önemli. Acentenin ödeme güçlüğü varsa bu onların problemi, kendilerinin çözmesi gerekir‘ diyerek konuyla ilgili süreci değerlendirmiş.

Her tur şirketini aynı kefeye koymanın ne kadar yanlış bir davranış olduğunu görerek tüm bu yaşananlardan deneyimlediğim şeyler böyle bir durumla karşılaşmamak veya riski en asgariye indirmek için iki çözüm arayışına itti beni.

Şayet bir şehre veya ülkeye gitmek için organize olacak zamanım yok ya da oteldi uçak biletiydi uğraşmak istemiyorum, dolayısıyla tur şirketi ile gitmek zorundayım diyorsanız gideceğiniz tur şirketindeki rehberin tamamen şans olduğunu belirtmekle birlikte sektörün %65’ini temsil eden ETS’yi tercih etmenizi tavsiye ederim. Elbette işini iyi yapan başka tur şirketleri de vardır ama katıldığım bunca turdan sonra benim seçimim ETS.

İkinci seçenek ‘kendi tatilini kendin planla’. Herşeyin kendi kontrolünüz altında olduğunu bilerek, keyfinize göre program yapıp gitmeyi planladığınız yeri dolaşmak, belki müzikallere, konserlere, gösterilere katılmak, gittiğiniz şehrin ünlü müzelerini görmek de turdan bağımsız olmanın özgürlüğünü yaşatabilir size.

Dilerim Bamtur olayı diğer tur şirketleri için örnek teşkil eder ve kalite standartlarını ve çalışma sistemlerini daha nitelikli duruma getirmek için yatırım yaparlar.


Turizm gibi önemli ve rekabetin güçlü olduğu bir iş kolunda hizmet veren seyahat acentelerinin Robert Bosch’un ‘İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.’ mottosunu benimsemediği sürece piyasada varolmaları zor.

Tur şirketiyle veya bağımsız seyahat etmek..Hangisini tercih ederseniz edin önemli olan sizin seyahatten bir valiz dolusu huzur, dinlence, eğlence ve keyifle dönmeniz.

Hepinize güzel seyahatler…


HÜLYA MERAL

https://twitter.com/hulyameral