bbc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bbc etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Londra Mutfağını Değiştiren Türk Asıllı Şef

Erkek egemen yemek sektöründe uluslararası isim yapmış, yeteneğini ve mesleğinde yarattığı farklılıkları cesurca ortaya koyan, bunu BBC’deki yemek programıyla ve yazdığı yemek kitaplarıyla taçlandırmış güçlü kadınlardan biri o. Filibe doğumlu, anne tarafı Bulgar, babası Türk. Bir süre Çırağan Oteli’nin mutfağında çalışmış. Şimdilerde The May Fair Hotel London'daki The Quince restoranda, Orlando Bloom, Valentino, One Direction, Omar Sharif, Prince Michael of Kent, Victoria Beckham gibi isimlere, Türk mutfağının muhteşem lezzetlerini modernize edilmiş şekliyle sunuyor. Türkiye dışında yaşayan ilk ve tek kadın Türk şef Silvena Rowe’la ünlü Savoy Otel’de buluştuk.


 

The Guardian, Independent, Sunday Times, Evening Standart gibi gazetelere yemekle ilgili yazılar yazdınız. Yakın zamanda herhangi bir gazetede okumadım sizi. Bıraktınız mı yazmayı?

Gazeteye yazmıyorum, kitaplarıma ağırlık verdim. Yayınlanmış yedi kitabım var. En son çıkan Purple Citrus and Sweet Perfume çok ilgi çekti. Akdeniz ve Ortadoğu mutfağında sık kullanılan fesleğen, zeytin, biberiye, bal, tarçın, safran ve sumak gibi malzemelerle oluşturulmuş egzotik tatlara ilişkin reçeteler var kitapta. Şam’ın çarşı pazarlarından Lübnan’ın, İstanbul’un sokaklarına yayılan oryantal bir lezzet yolculuğu. Bu kitabım çıkalı üç yıl oldu ama hala çok satmaya devam ediyor. Orient Express kitabım da çok ilgi gördü. Dolayısıyla kitap yazmaya devam. Gelecek kitabımda modern Arap yemeklerini konu ediniyorum..


Bugünlerde Ortadoğu’ya, özellikle Dubai’ye çok sık gidip geliyorsunuz?

Evet. Dubai’ye Ottoman Cafe isminde çok şık dizayn edilmiş, sunumuyla, servisiyle, damaklarda bırakacağı özel tatlarla ve çok özel, unique bir konseptle ziyaretçilerinin karşısına çıkmaya hazırlanan bir restoran zinciri projesi için sık ziyaretlerim oluyor. Aynı zamanda da Bangkok için de yeni bir projemiz var. Bangkok’a Ortadoğu’dan önemli politik isimler seyahat ediyor ve farklı tatlar denemek istiyorlar. Yeni gelecekte Türk lezzetlerini yeni bir stil ve sunumla bu coğrafyaya yaymak istiyoruz.




Dubai projesinden önce İstanbul’u ve Ortadoğu’yu yeni tatlar keşfetmek için ziyaret etmiştiniz. Etkiledi mi mutfağınızı?


Elbette, inanılmaz etkiledi. İstanbul’a çok sık geliyorum, pek çok yemek tadıyorum. Coğrafyaya baktığınız zaman yıllarca Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen, bütün dinlerin bir arada yaşadığı, çok köklü, çok derin bir alandan söz ediyoruz. Birbirinden sürekli etkilenen, nerdeyse birbirinin aynı olan bir Osmanlı mutfağı var. Osmanlı’dan sonra bile Ortadoğu’da hala Türk mutfağı hakim. Suriye’ye, Lübnan’a, Ürdün’e gittiğinizde bunun değişmediğini görüyorsunuz, çok az farklarla birbirinin aynı. Sadece Lübnan biraz daha Arap mutfağına yakın ama özünde Türk mutfağının etkisini görebilirsiniz. Yunanistan’a, Azerbaycan’a, Tacikistan’a, Bulgaristan’a gittiğinizde de güçlü etkiyi görebilirsiniz. Bu zenginliği yerinde araştırıp kendi mutfağıma uyguluyorum.


Türkiye’de pek çok şef fikir paylaşımına kapalı. Reçetelerini paylaşmıyorlar, gizli tutuyorlar. Sorduğunuzda şaka mı yapıyorsun diyorlar. Farklı mentalitedeler. Türkiye’de herkes güzel yemek yapıyor. Herkes İstanbul’u işarete ediyor. Evet İstanbul bir gezegen ama aynı balık, aynı et, hep aynı şeyler var. Örneğin Dubai böyle değil. Çok daha zengin, yemekler çok farklı tarzda sunuluyor ve insanlar bunun için oraya gelip güzel para harcıyorlar. Türk mutfağının zenginliğini diğer kültürlere modernize ederek sunmalıyız.


Dünyanın pek çok ülkesini, mutfağını keşfe çıkıyorsunuz. Size ‘lezzet avcısı’ diyebilir miyiz?

Elbette. Yemek yemeyi seviyorum. Yemek yemeden durmuyorum zaten. (gülüşmeler) Özel tatları denemeyi seviyorum, bir de oğlumun yaptığı yemekleri.

The Quince’e gelenler ne tarz bir mutfakla karşılaşıyorlar?

Restoranımda yemekler çok güçlü şekilde Türk yemekleri çünkü babam Türk ve bir süre Filibe’de yaşadım.  Türk kültürünün etkisi, babamın etkisi ve İstanbul’u çok sık ziyaret etmemin etkisiyle bu yemekleri hazırlıyorum. Yedi kitap yazdım şimdiye kadar ve bunların hepsinde bu etkiyi görebilirsiniz. Kitaplarda geleneksel Türk mutfağından ziyade modernize edilmiş, kreative edilmiş Türk mutfağını görebilirsiniz. Çünkü hepimiz biliriz ki kebap ve dürüm Türk mutfağında başı çeker ama ben bunu çeşitlendirerek, farklı bir formda sunmayı seviyorum. Evet  kebap ve dürüm güzel ama seksi ve özel değil, light değil, renkli değil ve çok fazla yağ kullanılıyor.

The Quince’te hazırladığınız en özel yemek hangisi? Müşterileriniz daha çok neyi tercih eder?

Osmanlı stilinde hazırlanmış baharatlı kuzu eti, marine edilmiş külbastı. Ocakbaşına gittiğinizde çok yağlı et sunarlar. Ben çok yağlı eti sevmiyorum ve sağlıksız buluyorum. Özellikle Londra’da pek çok kişi formuna dikkat ediyor. Yağlı et tercih etmiyorlar. Bir de patlıcanlı yemekler çok rağbet görüyor.


Restoranda Türkiye’den ünlü isimleri ağırlıyor musunuz?

Pek çok ünlü isim, pek çok politikacı geldi. En son AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ı ve eşi Beyhan Hanım’ı ağırladık. Çok elegant, çok nazik ve zeki bir kadın. Elif Şafak, Leyla Alaton, Vedat Alaton gibi değerli isimler de geldi. Misafirlerimiz geliştirilmiş Türk mutfağını denemek istiyor ve restorandan memnun ayrılıyorlar. Yemeklerime inanıyorlar.


Mutfağınızda ‘benim vazgeçilmezimdir’ diyebileceğiniz bir malzeme var mı? Türk mutfağından sıklıkla yufka, börek, humus, narenciye kullandığınızı biliyorum. 

Humus ve süzme. Süzme labne peyniri gibi. O yüzden kullanmayı seviyorum. Türkiye’de lokal olarak her türlü sebzeyi özellikle yapraklı olanlarını taze olarak bulabiliyorsunuz. Özel olarak patlıcanı kullanmayı severim, hünkarbeğendi yaparım ama genel anlamda sebzeler vazgeçilmezimdir. Salata favori yiyeceğimdir.


İngiltere mutfağı çok zayıf. İnsanlar zamanla yarıştıkları için genelde hazır yiyecekleri veya fast food tarzını tercih ediyor ama aynı zamanda, özellikle Londra’da yaşayan çok fazla ünlü şef var ve yemekle ilgili pek çok program ve show yayınlanıyor. İki durum birbirine tezat değil mi?

Çok basit bir açıklaması var. İngiliz kültürü Türk kültürü gibi değil. Yemek yemeyi seviyorlar ama eve gittiklerinde yemek hazırlamayı sevmiyorlar. Bu bir tarz, bir kültür. Özellikle Londra’da mükemmel yemek yiyebileceğiniz çok fazla mekan var ama benim favori şehrim İstanbuldur. İngilizler bu yemek programlarını talep ediyor çünkü iyi yemeğe yönelik bir merak var. Türkiye’de böyle değil, herkes yemek yapmayı bilir. Türkiye’de bir portakallı baklava tadarlar, benim büyükannem daha iyi yapar derler. Çünkü pek çok kişi baklava yapmayı bilir ama burada öyle değil.


İstanbul’a geldiğinizde farklı tatları deniyorsunuz, keşfediyorsunuz? Hangi şefi beğenirsiniz?

Aynı zamanda çok da yakın arkadaşım olan Vedat Başaran’ı çok başarılı buluyorum. Pek çok Türk şef cömert ve açık değildir. Vedat’ın bunun aksine Türk mutfağına açık, yeni ve farklı fikirleriyle zenginlik kattığını düşünüyorum. Nusret’i çok beğenirim. Türkiye’ye gerçek et restoranı konseptini getiren restoran. Kanaat Lokantası’nda Bedri Usta’nın mutfağını beğenirim.


Londra’da yemek yemekten hoşlandığınız, sunumunu, lezzetini beğendiğiniz restoranlar hangileri?

Favori restoranım Old Park Lane’deki Nobu Restoran. Pek çok Türk gider oraya. Cut At 45 bir diğeri. Wolfgan Puck bünyesindeki hayran olduğum bir Amerikan steakhouse. Çin ve Hindi yemeklerini de severim ama ne yazık ki onlar daha lokal daha küçük alanlarda hizmet veriyorlar. Diğer mutfaklar kadar göz kamaştırıcı değiller. En iyi Hint yemeği küçük Hint restoranlarındadır ama pek çok İngiliz göz alıcı alanları tercih eder.


Babanız Türk, anneniz Bulgar. Çocukluğunuzun mutfağı, sofraları nasıldı? Nasıl anımsarsınız o dönemi?

Filibe’deki evimizde pişen yemeklerin büyüleyici kokularını hatırlıyorum. Sarma ve nerdeyse her gün yediğimiz köfte en sevdiğim yemeklerdi. Okuldan geldiğimde uzak mesafeden bile sarma, türlü ve köfte kokusunu alırdım. Türkiye’de herkes evde yemek yapar. Annem de babam da çok iyi yemek yapardı. Babam yedi yıl önce vefat etti ama onun yemeklerinden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Özellikle babamla mutfakta zaman geçirmeyi çok severdim. İkisi de çalışırdı ama çok özel ortamlar yaratır, değişik, birbirinin benzeri olmayan soslar denerlerdi. Annem inanılmaz güzel baklava yapardı.  


Pek çok kadın evde şahane yemek yapar ama şeflerin çoğu erkektir. Neden kadınlar bu alanda çok ön plana çıkmıyor. Dünyanın genelinde bu böyle.

Bu çok sert bir durum. Mutfakta gerçekten çok güçlü olmak zorundasınız. Türkiye’de de çalıştım. Özellikle Türk şefler kadından emir almak istemez. Türkiye’de kadın şef olmak imkansız. Sadece Maya Group’ta kadın şeflerin rahat çalışabildiğini biliyorum. Ortadoğu’da da durum aynı. İngiltere çok daha rahattır, Amerika’da çok fazla kadın şef çalışır. Mutfakta 12-14 saat zaman harcarsınız ve zaten çok yorulursunuz. Çok erkek egemen bir alan. Bir şeyi yapamadığınız zaman eleştirirler, ben yapabiliyorsam o da yapsın derler.


Türkiye’deki ünlü şef Batuhan Piatti ‘mutfak vahşi bir yerdir’ diyor. Katılır mısınız?

Mutfak askeri alan gibi, ordu gibi. Çok fazla dar geçit var. Ofiste çalışmak gibi değil, fiziksel bir iş yapıyorsunuz. Kendinizi sevmek ve güçlü olmak zorundasınız. Ben de mutfakta sertim. Sert olmak zorundasınız. Bir şey iyi yapılmışsa iyi, kötü yapılmışsa olmamış derim.


İngiltere’deki diğer ünlü şeflerle bir araya gelir misiniz?

Hepimiz birbirimizi biliriz. Gordon Ramsay ile yakın zamanda Johannesburg’da birlikte çalıştık. Raymond Blanc, Michel Roux, Brian Turner, James Martin. Hepsiyle çok özel arkadaşlıklarımız vardır. James’in televizyon programına konuk olmuştum hatta.


Hayatınızda size sıçrama sağlayan, dönüm noktası olan bir dönem olmuştur mutlaka.

The May Fair ve The Ouince profesyonel olarak bu işi ilerletmem anlamında büyük bir challengetı. May Fair ismime, yaptığım işe büyük prestij sağladı, işimi uluslar arası alana taşımama yardımcı oldu. Dubai’ye gittiğinizde çok kaliteli şefler görürsünüz. Pierre Gagnaire, Marco Pierre White, Gary Rhodes. Bu isimlerle bir araya gelmek çok önemliydi. Bundan sonraki büyük hayalim Türkiye’ye gelmek ve sadece kadınların katılabileceği yaratıcı bir yemek programı yapmak. En güzel, yetenekli, en şahane yemekleri ortaya çıkarabilen kadınları bulmak. Program bittiğinde seçtiğimiz bu yetenekli kadınlarla birlikte yürüteceğimiz, kombinasyonlarımızı uygulayacağımız restoranlar açmak. Türkiye’de kadınlar çok güçlü, çok güzel yemek yapıyorlar ama kimse onları tanımıyor.


Türkiye ile ilgili trendleri, modayı, siyaseti, ekonomiyi, kültürel hayatı takip etme fırsatınız oluyor mu?

Elbette, çok yakından takip ediyorum. Sık sık Türkiye’ye geliyorum. Geldiğimde çok sevdiğim yakın arkadaşım Leyla’da (Alaton) kalıyorum. Onun evi benim evim gibidir. Leyla benim mentorumdur. İstanbul dünyanın en güzel şehri, İstanbul ve camiler çok özel. İstanbul’da evimdeymişim gibi hissederim. Bebek ve Etiler’i çok severim. İstanbul çok güzel ama anlayamayacağınız bir sebeple oteller çok pahalı.


Anneniz Bulgar, babanız Türk, eşiniz İngiliz. Siz kendinizi hangisine yakın hissediyorsunuz?

Evet, iyi bir kombinasyon ama kendimi daha çok Türk hissediyorum. Türk kültürünü seviyorum. Orada doğdum, babamdan gelen bir şey de olabilir. Babamın akrabaları var orada yaşayan. Bu tutkuyu seviyorum. Türkiye dışında yaşıyorum ama Türk yemekleriyle ilgili bir iş yapıyorum ve bunu hissederek yapıyorum. Bana neden bu işi Türkiye’de sürdürmüyorsun diyorlar. Okuduğum makalelerden anladığım bazı insanlar iyi bir şey yapan, yaptığı işlerle insanları büyüleyenleri, göz önünde olan, başarılı insanları kıskanıyor ve acımasızca eleştiriyorlar. Londra da aynısıdır, sadece insanlar düşündüklerini bu kadar açık, rencide edecek şekilde söylemezler.


Eve girdiğinizde yemek yapmaya devam eder misiniz? Evde kim yemek yapar? Ev yemeği mi yenilir hazır yemek mi tercih edilir ailede?

Ben. Zamanım varsa çok fazla yemek yaparım. Örneğin geçtiğimiz hafta resmi tatildi. Barbekü yaptık, tatlı bir tatildi bizim için. Ailecek dışarda da yeriz ama evde yemek en güzeli.


İki oğlunuz var, onların yemekle arası nasıl? Başarılılar mı mutfakta?

Yemeği ve yemek yapmayı seviyorlar. Büyük oğlum master yapıyor ve Unicef için çalışıyor. Küçük oğlum üniversitede, ekonomi okuyor. İnanılmaz güzel yemekler hazırlıyor. Genellikle hep birlikte evde yemek yeriz ve çok keyif alırız bundan.


Gelecek dönemde televizyon programı projeniz var mı?

BBC’deki programım bitti ama Kasım’da start vereceğim çok büyük, çok ilgi çekici bir programım olacak. Bir yemek yarışma programı. Aynı zamanda Amerika için bir tv programı projesi üzerinde çalışıyoruz.


Türkiye’de mutfakla ilgili pek çok yemek kursu ve akademi açıldı. Sizin de böyle bir girişiminiz var mı?

Kapıları herkese açık bir akademi kurmak isterim, özellikle yetenekli, cesur kadınlar için. Dubai projesini hayata geçirdikten sonra böyle bir girişimim olabilir. Özellikle Leyla Alaton bu konuda bana destek olabilecek, çok değer verdiğim bir isim. Çünkü kadınların çalışma hayatına katılmasını önemsiyor.


Elinizdeki tesbihin özel bir yeri var mı? Hep taşır mısınız yanınızda?

60 yıllık amber taşından yapılma bir tesbih. Trabzon’dan gelmiş, Kapalıçarşı’da satılıyordu. Şu an benim en güzel en değerli aksesuarım. 1.500 dolara Kapalıçarşı’daki bir dükkandan aldım. Bana kendimi iyi hissettiriyor.


Hülya Meral

Bu yazı Hürriyet Pazar Eki'nde yayımlanmıştır.

Apps World Londra ve konugu Steve Wozniak

Londra Earls Court Salonu gectigimiz haftalarda teknoloji dunyasinin agir toplarini Apps World Europe'da biraraya getirdi. Microsoft'tan Apple'a, Nokia'dan Google'a akliniza gelebilecek tum teknoloji firmalari ve application uzerine content ve urun gelistiren BBC, Skynews, Tesco, Marks & Spencer..gibi unlu firmalar da standlarda yerini almisti. 


Iki gun boyunca 8 farkli salondaki konusmalar ve konusmacilarla renklenen Apps World'un bana gore en ilgi cekici etkinligi Microsoft'un Yeni tableti Surface'in lansmanini danscilarin sik sunumuyla dunyaya duyurmasiydi keza Londra'da biz uykudayken Amerika'da Apple yeni tableti Ipad Air'in lansmanini aksam coktan  medyaya iletmisti.



En ilgi cekici konusmaci ise suphesiz merakla beklenen Apple'in Co-founder'i, Steve Jobs'un zamaninda yol arkadasi olan Steve Wozniak'ti. Wozniak sabahin 9.00'unda adeta popstar gibi bekleniyordu. (bu bekleyenler yuksek ihtimalle Apple'in yeni urunu satisa ciktigi zaman battaniye ile Apple Store'larin önünde sabahlayanlardı..)



Moderatorun Wozniak'in metal business card'ini gostererek neden metal kart kullaniyorsunuz sorusuna 'ucakta steak kesmek icin' cevabini verdi, anlasilan Amerika- Londra arasi uzun ucak yolculugu adami sersemletmemis :) 


Basit ve anlasilmasi kolay aletleri sevdigini belirten Wozniak, gadget dunyasini surekli takip ettigini soyledi. Yeni urunlerle oynamaya bayildigini öğrendiğimiz Wozniak'ın 'Henuz bir Google Glass'im yok ama gordugumde agzim sulaniyor. Bir kez kullandim, buyuleyici bir deneyimdi. Bu fikri sevdim, kendi kendine yetme fikrini sevdim.' cümleleri beni şaşırtıyor.


Applicationlarin ve mobil pazarin simdiki cok ozellikli telefonlarin ayagini kaydiracagina inandigini soylemeden gecmiyor Wozniak. 'Simdi applicationlar cok buyuk, marketin cogu diyebiliriz, kazanan birseye sahipseniz, iyi para kazanirsiniz ama efektif pazarin anahtari basit, kolay applicationlar dusunmek ve yazmak sonra da insanlari bunu satin almaya ikna etmek. Developerlar applicationlarin en iyisi oldugunu garanti etmeliler. Bir application yaziyorsan bir oncekinden daha iyisini yapmalisin' diyerek de salonda bulunan developerlara fikir veriyor. Mukemmellik en onemlisidir demeden gecmiyor.


Gelecegin teknolojisi ne olacak diye eminim pekcogumuz her gun merakla teknoloji dergilerini, web sayfalarini karistiriyoruz. Hatta kazancimizin cogu evimizdeki teknolojik aletlere gidiyor, bir dusunun :) Bu iyi birsey mi? Tartisilir elbette. O urunden ne kadar fayda sagladiginiza bagli. Steve Wozniak'a gore gelecegin teknolojisi 'wearable technology' yani giyilebilen teknoloji olacak ve bir sure sonra 'wearable phone' ve 'smartwatch' lar markette onemli bir yer tutacak. Gelecekte Innovasyonun ulastigi her dogru alanda 30 farkli oyuncuyu rekabet ederken gorebilecegiz diyor Wozniak. Sakayla karisik kucuk boyutlu smartwatchlari sevmedigini de belirtiyor. Iphone'a yakin buyuklukte olmasini ve 2 parmakla rahatca kullanim kolaylagi olmasini istiyor ve bu teknolojiye cok yakin olduklarinin altini ciziyor. (kolumuzda tasinabilmesi icin tuy gibi hafif olmasi gerekiyor, bu da daha ileri teknoloji dolayisiyla daha fazla para odeyerek sahip olacagiz demek) 


Wozniak'a gore en ileri teknoloji 'dusunmek zorunda olmadan kullanilanilen teknoloji'. Onun ideal application'i ise sesle aktive edilebilen Siri. Bunu duyunca sasiriyorum cunku Siri cogu zaman sesimi dogru algilamiyor ya da kendi kullanim alanimda cok verimli oldugunu dusunmuyorum ama Wozniak 'Beni anlayabilen bilgisayar olmali' dedigine gore belki de bu bizi anlayacak, Siri'den cok ileri bir teknolojinin arefesindeyiz.. Bilgisayarlar hizli seyler ama methodu insan beyninden gelmeli diye eklemeden de gecmeyen Wozniak, yakin zamanda belki de en iyi arkadasimiz bu yapay zeka urunu aletler olacak diyor. Teknoloji sektorunun en gelismis arge bolumune sahip olan Apple'in buluslarini merakla bekleyen neslimiz Wozniak'in soylediklerine hazir mi bilmem ama cok cabuk adapte olabilecegimiz kesin. 

Hulya Meral
Londra


BBC MediaCityUK'de Bir Gün

Merkezi Londra`da bulunan dunyaca unlu basin kurulusu British Broadcasting Corporation`in yani BBC`nin Manchester`daki MediaCityUK binasindayim. 




Adindan da anlasilacagi gibi tek bir binadan degil, studyolari, radyolari, yonetim binasi, spor servisi, yaziisleri derken `medya ussu` haline gelmis devasa alana geldigim an saskinligimi gizleyemiyorum. Bes yil once Manchester`a geldigimde BBC, sehrin unlu caddesi Oxford Road uzerinde, 3 katli, dis cephesi toz pembeye boyali eski bir binadan ibaretti.

Kanalin bulundugu binanin arazisi, yaklasik bir yil once 10 milyon pounda satilmis, BBC ise Salford`taki yeni medya ussune -ekibini genisleterek- tasinmis. Ozellikle Londra BBC calisanlarindan pek cok kisi MediaCityUK`de, diger ismiyle BBC North`ta gorev yapmak uzere Manchester`a yerlesmis.




Kanalin buraya tasinmasiyla cevresi de bir o kadar degisime ugramis. Keza bulundugu alanda oncesinde sadece Imperial War Museum varken simdilerde cevresi bes yildizli otellerle, rezidanslarla ve yeni kurulmus sirket binalariyla cevrili.




Evening News gazetesinin haberine gore, Salford`taki konut fiyatlari, Londra BBC calisanlarinin bolgeye tasinmasiyla birlikte yuzde 6.8 oraninda artis gostermis. Manchester Old Trafford Stadyumu ve Avrupa`nin en buyuk alisveris merkezi Trafford Center`a yakin insa edilen yeni medya ussu, bolgeyi daha cazip hale getirmis.




Birlesik Krallik parlementosuna sorumlu, fakat calismalarinda ozgur hareket eden BBC, gelirini televizyon ve radyo alıcıları için ödenen yıllık ruhsat ücretlerinden sagliyor. Bu sebeple reklam yayinlanmiyor. Bunyesindeki radyo ve televizyonlarda hukumet politikalarina ve sosyal olaylara iliskin gorus belirtmek ve bunlari yayinlama konusunda ciddi bir serbestlik soz konusu. Keza kanal, David Cameron`in parlementoda muhalefete karsi yaptigi aciklamalari canli yayinlayabiliyor ve taraflarin hararetli konusmalarini tum halk televizyonlarindan izleyebiliyor.




Ayni durum halkin sagligini veya insanlarin butcesini tehdit edecek bir durum soz konusu ise de gecerli. Reklam kaygisi gudulmedigi icin uzmanlar cikip marka ismi telaffuz ederek sorunu tartisiyor, halki bilgilendiriyor. 

En yakin ornegini yakin zamanda musterilerine dana eti yerine at eti satisi gerceklestiren Tesco market zinciri orneginde izledik. Firma halkin gozunde kaybettigi guveni yeniden kazanmak icin aciklama yapti ve Tesco Genel Muduru Philip Clarke Youtube`a `bize guvenmenizi istiyoruz` videosu eklemek durumunda kaldi.

BBC yayinlarinin yuzde 8`i MediaCityUK`den


BBC tarihinin en iddialı projelerinden biri olan MediaCityUK, kanal icin onemli, cunku su an yapilan radyo ve televizyon yayinlarinin yuzde 8`i bu uste gerceklestiriliyor. Yakin zamanda bu oranin yuzde 20`ye ulasmasi planlaniyor. Uretim, teknoloji geliştirme, eğitim ve dijital medya için Londra dışında yeni bir mükemmellik merkezi oluşturmak ana hedef.


BBC North Direktoru Peter Salmon, amaclarinin Avrupa'nın en ileri yayın merkezinin geliştirilmesi oldugunu belirterek, bunyelerinde BBC Breakfast, Blue Peter, Dragon's Den, Match Of The Day, You And Yours, Question Of Sport programlarinin hazirlandigini soyluyor. 


BBC`nin Cbeebies projesindeki 10 online icerigin ve urununun de yine MediaCityUK tarafindan yurutuldugunu ileten Salmon, 2.300 calisaniyla BBC Sport, BBC Children, Blue Peter ve Radio 5 icin dogrudan sorumlu olduklarinin altini ciziyor. Salmon`a gore MediaCityUK eglence, egitim, drama ve muzik icin buyuk bir sahne.



Ana binadan iceriye girdiginiz andan itibaren enerjisiyle sizi icine ceken kanalin giris katinda, Manchester United ve Manchester City futbol maclarinin ve diger spor haberlerinin hazirlandigi BBC Sport yer aliyor.  

Spor servisinin hemen yanibasinda ise pek cok kisinin ilgiyle takip ettigi BBC Breakfast studyosu yayin yapiyor. Programin sunuculugunu 1988`de kanalda muhabir olarak calismaya baslamis, sonrasinda da 4 yil BBC Washington temsilciligi gorevini yurutmus Bill Turnbull ile Susanna Reid, Charlie Stayt, Louise Minchin, Stephanie McGovern, Mike Bushell gibi deneyimli gazeteciler ustleniyor.

BBC Breakfast Studio

Spor programlarinda Hologram teknolojisi

Bu binadan cikip baska bir binada yer alan studyolari geziyoruz. Unlu spor programi Question Of Sport ve Match Of The Day`in yayinlandigi BBC Sport studyosunda, kullandiklari infrared kameralardan ve dunyada yeni yeni uygulanmaya baslanan hologram teknolojisinden bahsediliyor. Hologram sayesinde farkli mekanlardaki futbolcular sanki studyodaymis gibi ekrana yansitilabiliyor, yorumlari aliniyor. Bu teknolojiyi ilk defa gectigimiz yil 25 kamerayla CNN International uygulamisti. Hologram teknolojisi yayincilik acisindan onemli bir asama, zira onumuzdeki 10 yil boyunca medyada cok sik kullanilacak bir yontem olacagi ongoruluyor.



BBC`nin kendi gelistirdigi `STAGEBOX` teknolojisi

BBC, 8 Nisan itibariyle kendi gelistirdigi yeni bir yayin teknolojisi uyguladigini duyurdu. Stagebox adi verilen teknoloji ile program yapımcıları, canli yayin sirasinda standart Internet Protokolü (IP) ağları üzerinden, HD içerik sağlayan bir kamera arkasına takılan cihaz sayesinde birden fazla kameraya bağlanabiliyor ve yayın üretebiliyor. Onceleri genellikle coklu kamera kullanimi gerektiren mac yayini sirasinda kullanilan Stagebox, son teknolojik gelismelere uygun olarak uretilmis bir cihaz.



Bu sayede internet uzerinden, HD kalitesinde coklu yayin yapilabiliyor. İçerik aynı zamanda bir bilgisayardan düzenlenebiliyor ve radyo frekans iletim sitelerine internet yoluyla gönderilebiliyor. Bununla birlikte, üretim sürecinde doğrudan kameralar, mikrofonlar, beslemeleri ve network uzerinde kullanilan araclar eszamanli kullanilabiliyor. Bu teknolojiyle, bir internet bağlantısı olan ve gercek zamanli yayin yapan herhangi bir post-prodüksiyon ekibi, farkli kitalarda da olsa goruntuleri profesyonel kalitede aktarabilecek. 



Blue Peter studyosunda renkli kostumler


Gezdigim bir diger studyo, cocuklarin severek izledigi, 6-12 yas arasindaki cocuklar icin hazirlanan Blue Peter programinin yayinlandigi studyo oluyor. Cocuklar bu programa adeta asik. Kendimi bir anda renkli kostumler icersinde buluyorum. Ekip ertesi gunki programa hazirlaniyor. Calisanlar bir anda karsimiza palyaco kostumuyle programin sunuculari Barney Harwood ve Helen Skelton`in cikabileceginden soz ediyor.




Buradan sonraki duragimiz ilgiyle takip edilen BBC Radio 5 studyosu. Yine kullanilan teknolojiden ve programlarin iceriginden soz ediliyor. Finans, Ar-Ge, Future Media ve Haber gruplarinin bulundugu katlari halihazirda calistiklari icin gezemiyoruz ama ortak kullanim alanlari olan mutfak ve mini cafelerini, kisiye ozel, renkli kutulardan olusmus posta kutularinin bulundugu alani görebiliyoruz. 

Konustugum birkac BBC calisani bu medya ussunde calismaktan cok mutlu. MediaCityUK`de calisiyor olmanin heyecan verici oldugunun altini cizen calisanlar, her gun yenilenen teknoloji, gelecek trendleri, ilerici, dinamik ve aktif olarak coklu platformda hayata gecirebilme ayricaligi dolayisiyla yeni olusumdan memnun olduklarini belirtiyorlar. 

BBC Academy gelecegin gazetecilerini yetistiriyor

BBC, bunyesine yeni katilmis genc gazeteci adaylarina egitim- formasyon vermek ve gelecegin gazetecilerini yetistirmek, uretim, liderlik konularinda tecrube kazandirmak icin bir egitim merkezi olan BBC Academy`yi kurmus. 



Produksiyon, Gazetecilik, Editoryal Standartlar, Guvenilirligi Korumak ve Haber Hazirlama- Sunma basliklari altinda verilen egitimlerin icerigi oldukca kapsamli.


Hülya Meral