çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çikolatalı Bira, Çikolatalı Spagetti Bolonez, Acılı Çikolata.. Ramsbottom'da Çikolata Yolculuğu


Hadi gelin bir 'Çikolata Yolculuğu'na çıkalım ve birlikte Manchester'a trenle 1 saat uzaklıktaki Ramsbottom kasabasında her yıl bahar ayında düzenlenen Çikolata Festivali'ne gidelim.


Bahar ayındayız ama en erken Haziran'da ısınacak Ramsbottom'da eldivensiz sokağa çıkmak mümkün değil. Bu yüzden ilk işim, daha önce biranın çikolatalısı olur mu, nasıl olur diye öğrenince şaşırdığım 'çikolatalı bira'yı denemek. Isınmak istiyorum, dolayısıyla tek çare bu. 


Bira, İngilizler tarafından çokça tüketildiği için standı direk festival meydanına kurmuşlar. Biraz sıra var ama müzik ve alanda bulunan topluluk o kadar keyifli ki beklerken şikayet etmiyorum. Çikolata yemeden seratonin salgılamaya başladım bile :)


Birayı yarıladıktan sonra yavaş yavaş uzunca bir sokağa kurulmuş tezgahları, hiç acele etmeden, tek tek dolaşıp keyfini çıkarıyorum. Ülker ve Eti ile büyümüş pekçoğunuzdan biri olarak farklı bir tat veya tasarım arayışındayım.


Daha önce Almanya'da ve Belçika'da pek çok çikolata çeşidi denemiştim, çoğu, çikolata bağımlısı bünyem için harikuladeydi ama mutlaka yeryüzünde keşfedilecek başka çikolatalar veya ondan üretilmiş yiyecek içecekler vardır diye düşünüyordum. 

Nitekim daha ilk beş dakikada 'çikolatalı, acılı, portakallı Reçel'i fark etmem zor olmadı. Kıtır ve doygun bir ekmeğin üzerine sürülmüş reçelden denedim ama bence benim damak zevkime göre değil :)


Hemen yan standta 'çikolatalı spagetti bolonez' şekline bürünmüş 'çikolata sosuna batırılmış pirinç patlaklı makarna' ve yan ürünleri bulunuyordu. 


Önündeki önlüğüyle sevimli bulduğum, tipik İngilizlere benzeyen Tom (nedense çoğu Tom ya da John olur :) ) bize daha önce başka yerde görmediğim bir mekanizma ile krep yapıp üzerine rendelenmiş Bitter - Beyaz çikolata karışımından serpiştiriyor. 


Altı bizdeki saçlar gibi çok hafif ısı verdiği için çikolatalar eriyor ve önce ikiye sonra bir daha ikiye katlayıp üçgen şekline getirerek elimize veriyor. Bir çeşit 'Çikolatalı krep' diyebiliriz bu lezzet için.


Başka bir tezgahtaysa minik kaplara, tadım için çikolata sosuyla birlikte tarçın, acılı sos (chili sos), vanilya veya mentolle kavrulmuş yer fısıtığı koymuşlar. Tarçının pek çok şeye yakıştığını düşünürdüm, böyle de harika oluyor. 


Tarçınlı olanı ilk kez Ahırkapı Şenlikleri'nde Malatya Pazarı'nın açtığı standta denemiştim. Acılı soslu olana da bayıldım. 


Geliyorum el yapımı çikolata standına. El emeği çikolatalar her daim daha pahalı olmuştur, hak veriyorum keza kolay görünen ama detaylı çalışma ve emek isteyen bir iş olduğu için hiç de haksız bulmuyorum. 


Burada da tiramisulu, frenk üzümlü, fındıkezmeli sütlü çikolata, içi çilekli beyaz çikolata ve karamelli ve fındıklı trufflelar var. 


Daha önce frenk üzümlüsünü denememiştim, tadını aldıktan sonra geriye dönüp birkaç tane daha sardırmamak mümkün değil.


Bir kafenin vitrininde çubuklara batırılmış çikolata topları ve çikolata parçalı kurabiyeleri görünce içeriye dalıyorum ama o kadar yoğun bir talep var ki kalabalıktan birşey alamıyorum, çünkü raflarda pek birşey kalmamış :( 


Dükkandan çıkar çıkmaz yine adım atamadığım kalabalığın içinde dolanırken çikolatalı-fındıklı kekten 

cupcakelere, uğurböcekli, sünger boblu çikolata lolipoplardan 



Belçika çikolatasına sayısız çeşitte görüntüyle karşılaştım.



Çikolatalı bira denedikten sonra başka bir alkollü karışıma denk gelmem diye düşünüyordum ama iki adım ötemde 'çikolatalı tonik' olduğunu fark etmem de iyi oldu. Aile firmasının adını sattıkları toniğe verdiklerini söyleyen satıcı, bu toniğin imalatının iki nesildir devam ettiğini söyledi.



Bizdeki kahve dükkanları açılıp vitrinlerini çikolata şelaleleriyle süsleyip bardak bardak gerçek çikolata sattıklarında, artık Türkiye'de çikolataya doyacağımız için sevinmiştim ama gördüm ki huzur, mutluluk, sevinç kaynağı olan Çikolata, çeşitte, yaratıcılıkta ve sunumda ucu açık, sınırsız bir yola doğru evrilmiş gidiyor.

Hülya Meral




ÇİKOLATA KOKULU SOKAKLAR: BRUGGE


 Hiç ayağınızı bastığınız anda size bir masalın içindeymişsiniz hissini veren kent oldu mu?

 
Tren istasyonunda indiğim anda adeta görünmez bir kapıdan içeriye girip burnuma gelen çikolata ve waffle kokularını takip ederek devasa ağaçların içinden kısa bir parkurla varıyorum bu kentin girişine.


Sokakları, kiremit rengi üçgen çatılı taş evleri, gotik tarzdaki önemli yapıları, faytonları, çarşıları ve Reien Nehri’nin oluşturduğu kanallarda dolaşan kanot denilen tekneleriyle adeta masal diyarında dolaşıyorsunuz Brugge’de.
 

  Ortaçağ’a yolculuk

Brüksel’in merkezindeki Nord tren istasyonundan yarım saatte bir kalkan trenle 50 dakikada ulaşabildiğim Brugge, trenden iner inmez kocaman bisiklet otoparkı, düzenli yolları ve peyzajlı bahçeleriyle karşılıyor beni.

Tren istasyonundan sola doğru ilerleyip Pazar günleri ikinci el pazarı kurulan parkın içinden yürüdüğümde 1914- 1918 yılları arasında Belçika kralı  olan Aan Koning Albert’in, Flaman heykeltraş Oktav Rotsaert tarafından yapılmış heykelini görüyorum.

 
Çınar ağaçlarının arasına yaptığım kısa yürüyüş sonrasında Hoogstraat Meydanı’na geliyorum. Meydanın karşısına dizilmiş 2 katlı şirin otel, pub, cafe ve restoranlarda kahve keyfi yapan turistler meydanı renklendirmiş.


Küçük olmasına ve 120 bin nüfus barındırmasına rağmen yılda 3 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan şehrin mimarisini görüp havasını teneffüs ettikçe Ortaçağ’a yolculuğa çıkmış gibi hissetmemek mümkün değil.
 
Kuzeyin Venedik’i
 
Ortaçağ mimarisinin örneklerinin görülebildiği, içinden geçen kanalların üzerine kurulması sebebiyle ‘Kuzey Venedik’ olarak da adlandırılan Brugge, 2000 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmayı çoktan hak etmiş bile.

 

 Belçika’nın Flaman bölgesi’ni oluşturan, Vikingler tarafından 9.yy.da keşfedilmiş Brugge’te yol tabelaları flemenkçe, biraz zorlanıyorum ama her sokak görülesi bir yere çıktığı için elimde harita olmadığını farz etsem bile şahane görüntüleri yakalamayı başarıyorum.


Belçikalıların çoğu dört dil Dutch, Fransızca, Almanca ve İngilizce biliyor, bu sebeple rahat anlaşabiliyorsunuz.

El yapımı çikolata, pralin ve truflar
 
Özellikle el yapımı likörlü, viskili, mentollü, portakallı, karamelli çikolataları, pralin ve truflarıyla ünlü Brugge’de her iki dükkandan birinde çikolata yapılıyor. Birbirinden renkli şekerlemeleri, kurabiyeleri, sakızları da görünce çocuk olmadığıma hayıflanıyorum.


Çikolataları almadan önce tatmak mümkün ama ölçüyü kaçırmamaya özen göstermek gerekiyor. Merzepam denen ünlü çikolatalarından ve tadı hala damağımda olan truflarından satın alıp diğer yandan beni çağıran waffle kokusuna doğru ilerliyorum.
 
 
Wijngaardstraat’a geldiğimde karşılıklı pek çok patisserie ve tea-room görüp ismini beğendiğim Vivaldi’de dondurmalı meyveli waffle’ımı söylüyorum. Bu kadar tatlı üstüne naneli bir limonata ile ferahlıyorum.


Waffle kokularından mest olmuş halde ama kokulara yenildiğim ve yüzlerce kalorilik bu enfes tatlıyı mideme indirdiğim için vicdan azabıyla gezime devam ediyorum. Brugge’te pişmiş waffle hamuru küçük dükkanlarda beşli paketler halinde satılıyor, isterseniz satın alıp sonradan istediğiniz waffle’ı damak tadınıza göre kendiniz de yaratabiliyorsunuz.
 
Faytonla tur 40 Euro 

At Çeşmesi’nin bulunduğu meydan kanala bakıyor.


Kanaldaki kuğuların yarattığı fantastik görüntüyü, kanal kenarındaki ağaçların altına sıra sıra dizilmiş faytonları, turistleri gezdiren kanotları ve bir çifti resmeden ressamı izliyorum.


Brugge’te çoğu yer yürüme mesafesinde. Bisikletle veya 15 kişilik modern dolmuşlarla ulaşım sağlanıyor. Faytonla gezmek istiyorum derseniz at çeşmesinin bulunduğu meydandan kalkan tur 40 Euro ve en fazla 5 kişi gezdirebiliyorlar.

 
Faytonla dolaşmayıp kanotla kanal turunu tercih ederseniz yarım saatlik maliyeti 7 Euro. Şekerleme gibi evlerin, kanalda gezinen kuğuların 2-3 metre yakınında yaptığım bu keyifli tur, kentin yürüyerek göremeyeceğim noktalarını da ıskalamamın önüne geçiyor.

 Aşk Gölü Minnewaterpark

Aşıklar, kuğuların yüzdüğü, adını Flemenkçe'de aşk anlamına gelen "Minne" kelimesinden almış bir diğer ismi ‘Aşk Gölü’ olan Minnewaterpark’taki göle dilekleri gerçekleşsin diye para atıyorlar.
 

Parkın içinde ağaçlar arasında ilerleyen şirin bir yürüyüş parkuru bulunuyor. Spor yapan, bisiklete binen, dinlenen, şirin kafelerde kahve molası vermiş insanları gözlemliyorum.
 

Minnewater’ın kıyısındaki Kadınlar manastırı da denilen Beguinage manastırı 12. yüzyılda düşes Marguerite de Constantinople tarafından yaptırılmış.

Belçika’nın sembolü olan bu ilginç yer bir zamanlar ‘beguin’ rahibelerinin manastırıymış. Asırlarca yoksullara yardım eden, dantel örerek hayatlarını devam ettiren bu çilekeş insanların huzur dolu mekanında şimdilerde beyaz evlerde siyah elbiseleri ve beyaz başlıklarıyla Benedictine rahibeleri gelenekleri yaşatmaya devam ediyor..

 
Şirin dar sokakları geçerek kıtadaki en yüksek tuğla yapılardan biri olan Notre Dame Kilisesi’ne geliyorum. 13. yüzyılda kurulan bu mimarlık şaheseri kilisenin sivri kuleleri mavi gökyüzüne doğru yükseliyor. Gotik tarzda inşa edilmiş 123 metre uzunluğundaki kilise, Michelangelo’nun ünlü Madonna ve İsa heykeli ile ünlü. Kilisenin bahçesindeki Ortaçağ mimarisiyle bezenmiş, 15. ve 19. yy’da Lordlar tarafından kullanılan Gruuthuse Museum görülmeye değer.
 

Tenten’in mağazasında kendinizi kaybedebilirsiniz

Kentin çeşitli noktalarında hediyelik eşya satan dükkanlar var ama farklı şeyler bulmak istiyorum derseniz Kathe Wohlfahrt’ye mutlaka girmek gerek.


Yüzlerce çeşit christmas malzemesi ve ilginç objeler var. Belçikalı ünlü çizer Hergé’in yarattığı çizgi roman kahramanı Tenten (Tintin) hayranıysanız Rozenhoedkaai’deki Tenten ürünleri satan mağazada kendinizi kaybedebilirsiniz.

Nakış nakış danteller
 
Kent nakış nakış işlenmiş dantelleriyle de ünlü. Özel tasarım dantellerin ve goblenlerin ünü sınırları aşmış. Küçük bir liman kenti olmasına rağmen asırlardır Brugge’den yurtdışına da ihraç edilen danteller ekmek örtüsünden, bardak örtüsüne, yelpazeden şemsiyelere, bluz, elbise yakası, şarap şişesi, bebek elbisesi, peçeteliğe kadar pekçok yaratıcı çeşide sahip.


Nerdeyse herşey dantelle giydirilmiş. El yapımı olduğu için büyük parçalarının fiyatlarının oldukça yüksek olduğunu söylemeliyim.

Dantel ve çikolata dükkanlarını geride bırakarak şehrin meydanına Grote Markt’a ilerliyorum. Meydanın ortasında 1302’de Flemenklerin Frankların istilasına karşı savaşan iki komutanın, Jan Breydel ve Pieter de Coninck’in heykeli yer alıyor. Bu meydan 1996’da trafiğe kapatılmış sadece kent içi ulaşımı sağlayan ve şehir turu yapan 15 kişilik midibüsler meydana girebiliyor.



Meydan’daki binaların çoğu Ortaçağ mimarisine uygun olarak 19.yy’da inşa edilmiş. Bazıları müze, bazısı idari yapı. Geri kalan binaların çoğu üçgen çatılı şirin cafe veya restorana dönüştürülmüş. Üç yıldızlı michelin amblemli De Karmeliet lokantası da burada. Vaktiniz varsa lokantada bir akşam yemeği yemek keyifli olabilir.

Tarihi saat ve Çan Kulesi’nden panoramik görüntü

Meydanın hemen sağında 83 metre yükseklikteki 47 çana sahip tarihi saat kulesi Belfort yer alıyor.


Tıpkı Paris’teki Eyfel Kulesi gibi kentin her noktasından görünen kuleden kenti panoramik olarak seyretmek ve fotoğraflamak için 350 basamak merdiveni nefes nefese çıkıyorum ama  değiyor doğrusu. Uzaktaki yel değirmenleri ve pastel renklerdeki tuğla çatılı, gotik- üçgen evler tam bir panorama.
 

Belfort’un sağına doğru devam ettiğimde göz kamaştıran ön cephesiyle ‘Belediye Sarayı’na geliyorum. Sarayın hemen yanında St.Sainte bazilikası var. Meydandaki Salvador Dali Müzesi de gezilebilecek yerlerden, ben müzenin kapalı olduğu saate denk geliyorum.

300 çeşit aromatik birası ve Brugge zot’u ünlü

Belçika'da her şehrin ya da kasabanın kendi yaptığı bira çeşitleri ve bir de ulusal biraları var. Brugge'de bu sayının 300'ü bulduğu söyleniyor. Bira yapımını yerinde görmek için 1856’dan beri hizmet veren Brewery De Halve Maan bira fabrikasını görmek gerek.

Deneyimli rehberler gelen konukları geleneksel bira yapımı konusunda aydınlatıyor, malt ve şerberçiotuyla ilgili ayrıntılı bilgi veriyor. Alkol oranı %10 olan ünlü biraları Brugge zot’u ve üretilen bu aromatik biralardan birkaçını deniyorum, en çok kriek’i beğeniyorum. Brugge’ün her noktasında olduğu gibi fabrikada da bir sanat galerisiyle karşılaştım. Restorana dönüştürülmüş avlusunda yemek yenebiliyor. Saat kulesinin karşı sokağında 10 kadar bar var, buralarda da dilediğiniz kadar bira çeşidi bulabiliyorsunuz. Bira sevmeyenler için sıcak şarap bir diğer alternatif.


52 milyon dolarlık futbol takımı

 
Belçika 1. ligindeki Brugge futbol takımı 53.850.000 Euro değere sahip. Mavi siyahlı takım 30 bin kişilik Jan Breydel stadyumunda fırtınalar estiriyor. Eski Beşiktaş Teknik Direktörü Christoph Daum geçtiğimiz sezon Brugge takımını yönetmiş, 30 maçta görev alarak 18 maçta galibiyet elde etmişti.

 

  - Brugge’te de Brüksel’de olduğu gibi yolda geçiş üstünlüğü yayalara, sonra bisikletlere en son araçlara ait. 

- İngilizlerle Flemenkler arasında ticaret sözleşmesi imzalamak için Brugge’e gelen düşünür Thomas Mann ünlü eseri Ütopya’yı 1515 Mayıs’ında  Brugge’de yazmaya başlıyor.

- Brugge’de 120.000 kişi yaşıyor.

- Başrolünde Corin Farrel’in yer aldığı In Brugge filmi 2010’da Türkiye’de de gösterildi.
 

- Kentteki pek çok yapıda, heykelde ve flamalarda ayı ve aslan pençesi figürü kullanılmış.

- Brüksel- Brugge arası hızlı trenle gidiş dönüş 26 Euro.

- Brugge’te her keseye uygun konaklama seçeneği mevcut. Beş yıldızlı otel de var sırt çantalı gezginler için hostel da. İbis Otel, Golden Tulip De Medici..bunlardan bazıları.
 
 



Hülya Meral
hulya_meral@hotmail.com
twitter.com/hulyameral
Facebook: Hülya'nın Valizi

 

CENNETE GÖNÜLLÜ SÜRGÜN: AŞK

Hindistan’nın Yamuna Nehri’nin kıyısından zamanın yolcularına seslenen, duyanların kolay kolay unutamadığı bir öykü vardır.


Bir isyanı bastırmak için ordularıyla ülke dışına çıkan Babür İmparatorluğu'nun 5. imparatoru Şahcihan’a (1593- 1666) karısı Mümtaz Banu Begüm (diğer adıyla Mümtaz Mahal) de eşlik eder ancak isyan sırasında 14. çocuğunu dünyaya getirirken vefat eder. (Hindistan’da çocuk doğururken ölen kadınların kutsal olduğuna inanılır.)



Mümtaz Mahal’e 16 yaşındayken aşık olmuş ve evlenmek için 5 yıl beklemiş Şahcihan sevgilinin gidişiyle yıkılır. Mümtaz Mahal, Sultan’ın gözünün feridir. O gidince gözlerinden fer, dizlerinden derman çekilir.


Eşinin ölümünü takip eden sekiz gün boyunca yemeden, içmeden kesilir, dokuzuncu gün dairesinin kapısını açıp dışarı çıktığı zaman saçlarının bembeyaz olduğu, iyice çöktüğü görülür. Uzun süre hüzün saraylarında beslenir Şahcihan’ın gözyaşları..



Sevgilinin ani gidişi Sultan’ı o kadar kederlendirir ki, ölmeden önce eşine kendisini sonsuza kadar hatırlatacak bir eser yaptırmasını vasiyet eden Aşk’ı için dünyanın en güzel mimarî eseri olan, ikinci bir örnek göstermekte zorlanacağımız, aşkın mabedinin, Tac Mahal’in yapılması için harekete geçer.

Şahcihan’ın gönlündeki sevginin büyüklüğünü sonsuzluğa kavuşturan cennet saraylarından bir saraydır Tac Mahal. Bu sebeple hiçbir masraftan kaçmaz, imparatorluğun malvarlığının büyük bir bölümünü bu eşi benzeri olmayan eser ve sevgilisinin hatırası uğruna harcar.


Şah o zamanki başkente adını veren Agra’daki kalenin neresinden bakılırsa bakılsın görülebilecek bu devasa eser için dünyanın her yerinden mimarlar çağırır, projeler ister. İstanbul'dan gelen mimarların projesine gönlü yatar ve aşk sarayı, Kuran’da tarif edilen cennete uygun olarak İbni Arabi’nin sırlar geometrisinin etkisi altında tasarlanarak 22 yılda tamamlanır. Etrafındaki dört nehir, içinden süt, şarap, su ve bal akan dört cennet ırmağını simgeler.

Zümrüt, yakut, pırlanta işlenmiş duvarlar

Yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılır. Yasin suresinin tamamı anıtın dört yanına nakış nakış işlenir.
Beyaz mermerden dört minareye sahip yapıda, günde yirmi bin işçi çalışır. Yüz binlerce akik, sedef ve firuze gömülü duvarlarına 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci, büyük bir özenle, beyaz mermere oyulan çiçek ve demet gibi desenlerin içine yerleştirilir.
Böylelikle saray güneşin geldiği açıya göre değişen pembe sarı, açık leylak, krem gibi renklere bürünür, dolunaylı gecelerde bile aydan daha parlak görünür ve o günden beri yıldızlar yağar üstüne..

Ana girişinde yazılı ayet: “ Gir Cennetime”

Her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayan Tac Mahal, girişindeki “gir cennetime” ayetiyle karşılar konuklarını. Mümtaz Mahal’in beş asırdır uyuduğu dev anıt mezar bugün “sonsuz aşk”ın simgesi, dünyanın en güzel “aşk türbesi”.



Kuşkusuz ‘başlangıç’ta da aşk vardı, biraz anlam ve şekil değiştirse de yaşadığımız yüzyılda da var. Bazen diğer yarım deriz, bazen ruh eşim. Her ne şekilde isimlendiriyor olursak olalım aşk, “en” olanı arar. Bir uçurumun ucu kadar en. Sayısızın içindeki sayıyı, tek olanı arar. Herhangi bir teki değil; niceliğin içindeki niteliği; belirsizlik içindeki belirlenmiş olanı arar. Şayet bulmuşsak onu, ne kadar şanslı olduğumuzu bize her daim hissettirendir aşk..


Cennete gönüllü sürgündür bir bakıma. Dibe indiğinde bile yüzeyde kalan herşeydir. Asırlardır tüm asaletiyle bestecilere, şairlere, yazarlara ilham olandır aşk, dizelerden, bestelerden, satırlardan en özenli, en lütufkar şekilleriyle dökülendir..


Aşk unutmamaktır. Hatırlamak ve hatırlatmaktır sevdiğini yıllar geçse de. Ömrü saatlere sıkışmış kelebek telaşıyla ordan oraya koşuşturarak yaşarken, bu yıl siz de unutmayın, hatırlayın sevginizi, sevgilinizi..Kendinize Şahcihan kadar olmasa da unutulmayacak bir aşk sarayı inşa edin gönlünüzde.


Her yıl 14 Şubat’ta kutlanan Sevgililer Günü bu yıl Pazartesi gününe denk geliyor. Sevgililer ve sevgilerini tazelemek isteyenler için haftaiçi gidilebilecek İstanbul’daki alternatif mekanların yanısıra haftasonu kutlamayı düşünenler için de İstanbul çevresindeki romantik mekan ve etkinlikleri sizler için derledim. Hepinize aşk dolu, sevgi dolu bir yıl dilerim.

KARTEPE


Karın bütün güzelliğini sergilediği 1700 metre zirvede, gündüz sevgilinizle kayak yapmak, karlar üzerinde koşuşturmak ve eğlenmek, akşam da başbaşa, şömine karşısında şarabınızı yudumlamak ve aşkınızı yaşamak istiyorsanız Kocaeli Maşukiye'deki The Green Park Resort Kartepe sevgililer günü için güzel bir seçenek.

ABANT

Büyük Abant Oteli Cumartesi günü 2011’e özel ‘Sevgililer Günü Galası’ düzenliyor. Gala yemeği öncesinde keman eşliğinde sevgililer günü kokteyli ile başlayacak gecede Murat Başaran sahne alacak. Göl ve orman manzaralı oda seçeneği sunan otelin çevresinde sabah kahvaltısından sonra karda yürümek keyifli olacaktır.


ŞİLE


İstanbul’a 45 dk. mesafedeki Şile, doğayla kısa ve zahmetsiz buluşmak isteyenler için değerlendirilebilecek bir alternatif. Özellikle Ömerli ve Darlık barajları arasında yer alan, meşe, kayın ve çam ormanları ile çevrili Ulupelit köyündeki Lavanda Otel, her detayı düşünülerek hazırlanmış şömineli özel odaları ve şef Emre Şen’in hazırladığı romantik akşam yemeği ile bu yıl ağırlayacağı misafirlerini bekliyor.
Taş duvarları ve kış bahçesiyle sizi büyüleyecek masal gibi bir sevgililer günü için Lavanda Otel’i atlamayın.


SAPANCA

İstanbul’a bir saat mesafedeki Güral Sapanca Welness, Osmanlı’dan günümüze gelen tarihi ‘bal masajı’ uygulamasıyla ünlü. Hem huzurlu, sakin, romantik bir sevgililer günü hem de masaj, spa, welness hizmetleriyle sağlıklı bir haftasonu geçirmek istiyorum diyenler için oldukça şık bir program olabilir.


Oldukça zengin mutfağı ile Sevgililer Günü’ne özel gala yemeği ve sabaha kadar eğlenebileceğiniz bar ve bistrosuyla hizmet veren otelde sabah ormanlık alanda yürüyüş yapabilir, bol bol oksijen depolayabilirsiniz.
Kartepe Kayak Merkezi’ne her gün ücretsiz servis hizmeti sunulan otelin ‘buz pateni’ pisti de bulunuyor.

AĞVA

İstanbul'un en güzel köşelerinden biri olan Ağva’yı hâlâ gitmediyseniz Sevgililer Günü sizin için güzel bir bahane olacak. Ağva İstanbul'un yoğunluğundan kaçarak, sessiz sakin bir gün geçirip, aşkınızı tazelemek için dört mevsim gidilebilecek cennet mekanlardan.
Çevredeki otellerin çoğu aile işletmesi ve müdavimleriyle adeta aile gibi olmuşlar.

Greenline Guest House Hotel Şile–Ağva arasındaki dağ yolunu takip ettiğinizde Ağva girişinde bulunan şirin bir otel. Geniş bir bahçesi var, şöminesi bulunan kapalı restoran ve iskele restoranından oluşuyor.
Bir diğer seçenek Paradise Pansiyon & Bar Restaurant. Göksu Deresi kenarındaki mekanda, orman ve denizin kucaklaştığı nehir manzaralı restoranın yanıbaşında huzurun tadını çıkarabilirsiniz.

Keyfine düşkün aşıkların en mutlu olacakları yerlerden biri de Tranquilla Nehir Evi. İsviçre dağ evlerine benzeyen ahşap evler, ördeklerin gezindiği huzurlu bahçe, hamak ve salıncak keyfi istiyorsanız bu pastoral manzarayı kaçırmayın. Akşamları nehrin üstündeki salla karşıya geçen ışıklarla süslenmiş salı gidip gelirken seyretmek ise ayrı bir zevk.
BEYKOZ

Saklıköy Country Club şehirden uzaklaşmak için fazla vaktiniz yoksa İstanbul il sınırları içerisinde ama atmosfer olarak binlerce kilometre uzaklıkta hissi veren doğa aşığı çiftler için düzenlenmiş bir konsepte sahip.
Organik ürünlerden oluşan yemeklerini ve özellikle zeytinli ekmeği denemenizi salık veriyorlar.

SİLİVRİ


İstanbul’a en yakın romantik adreslerinden biri de Klassis Resort Hotel. Sevgililer Günü’nü Cumartesi kutlayacak otelde pop sanatçısı Altay sahne alacak. Gün içersinde her anı dopdolu yaşamak ve güne özel menüsü ile kadeh kaldırmak isteyenler için tüm detaylar düşünülmüş. Bu çok özel gecenin sabahında, sevgilileri denize karşı brunch keyfi bekliyor.


POLONEZKÖY

Sevgililer Günü’nü şehrin sıkıcı atmosferinden sıyrılıp Polonezköy’de modernize edilmiş köy havasında, şömine başında, şarap ve hoş bir yemek eşliğinde geçirmek istiyorum diyenler! Doğayla başbaşa, romantik bir gece ve arkasından canlı müzik için Legend Otel tercih edilir bir alternatif.
Yemeklerde “dalından tabağa” konseptini işleyen otelin kış bahçesinde organik mutfağından lezzetlerin sunulduğu sabah kahvaltısının keyfini çıkarıp ardından SPA, Welness, ATV turu hizmetlerinden faydalanabilirsiniz.

Polonezköy’de bir başka mekan da Polka Country Hotel. İstanbul’un yanıbaşında İstanbul’a hiç benzemeyen bir yer. Küçük bir Orta Avrupa kır oteli gibi. Polka usulü sarma bonfilesi, kestaneli pastası, şekerli ve şekersiz vişne likörü meşhur.

Polonya yemeklerinin tadına bakmak, ponçki tatlısı, lahanalı mantarlı börek proşki ve peynir köftesini denemek, değişik şarap türlerinin yanısıra wisniak denen ceviz likörü ve evyapımı likörleri şömine başında yudumlamak isteyenler için güzel bir seçenek. Kahvaltıda ev yapımı reçelleri, özel polka poğaçasını tatmanızı öneririm. Kahvaltı sonrası kolay bir parkura sahip ormanda yürüyüşe çıkabilirsiniz.

KARTALKAYA

Türkiye'nin popüler kayak merkezlerinden olan DorukKaya Ski&Mountain Resort, çam ormanları arasında, sonsuz beyazlığın ortasında renkli, çılgın eğlenceler ve sınırsız heyecanlar sunan bir diğer seçenek.
Bolu Kartalkaya'daki konumu itibariyle İstanbul 'dan kısa sürede ve kolaylıkla ulaşıma olanak veren otelde hoş vakit geçirebilir, kayak sonrası havuz ve spa keyfi yapabilirsiniz. Dorukkaya'nın parlayan mekanı Chocolate Apres Ski 12-13 Şubat’ta DJ'ler eşliğinde muhteşem bir parti düzenleyecek.

Şehirden uzaklaşamayan ancak özel bir gece yaşamak isteyenlere İstanbul’dan alternatifler..
Sürmeli Otel

Akordion ve keman eşliğinde şampanya, şarap servisi, odaya 4 ayrı lezzetten oluşan afrodizyak menü, romantik bir akşam yemeği, çikolata,1 şişe şarap, egzotik meyveler, gül demetleri, dileyenlere DVD çalarda unutulmaz aşk filmleri, odada kahvaltı gibi seçenekler Sürmeli Otel’de.
Frederic’s Akaretler


Efsanevi ”Steak&Lobster” restaurantı Frederic’s özel menüsü ile Sevgililer Günü’nün romantik ortamında aşkınıza ortak olacak. Bu unutulmaz gün için özel olarak hazırlanan seçkin menüde 'Ballı ve Kuşkonmazlı, 6 Baharatlı Mousse'tan ‘İstiridye ve Kırmızı Meyveli Vinaigrette’e, ‘Kızıl Körili Istakoz ve Çikolatalı Meksika Biberi Izgarası’ndan ‘Acı Çikolata ve Yaseminli Güllü Macaron’a kadar başka yerde bulamayacağınız lezzetler aşkınıza eşlik edecek.


Portofino Stage

Usta şeflerin özel malzemeler kullanarak hazırladığı Akdeniz Mutfağı’nın birbirinden lezzetli yemeklerine ev sahipliği yapan Portofino Stage sevgililer gününe özel mönüsü ile göz dolduruyor.
Her Cumartesi olduğu gibi bu özel gecede de en güzel aşk şarkıları, Ferdi Özbeğen’in sesiyle aşkınıza edebilir. Geçmişin en güzel nostaljik parçalarını seslendirecek Ferdi Özbeğen ile doyumsuz bir akşam yaşamak ve romantik bir gece geçirmek için Portofino Stage'in bulunduğu Lares Park Hotel'de olmanız yeterli. Konaklamak isteyenler için ise Sevgililer Günü'ne özel açık büfe kahvaltı sunuluyor.

Lush Hotel

105 yıllık geçmişindeki ruhu ve dokusu tamamen korunarak, yeniden hayata döndürülen Lush Hotel, şehrin göbeğinde de keyifli zamanların geçirilebileceğini ispatlarcasına özgün, huzurlu ve keyifli bir akşam vaat ediyor. İstanbul’un tüm renklerini, içinde barındıran, Beyoğlu’na karakterini veren Sıraselviler Caddesi’nde, 12 numarada hizmet veren otelde, canlı müzik eşliğinde Sevgililer Günü yemeği, odaya şampanya ve çikolata tabağı, çift kişilik çikolata masajı, odada romantik karşılama gibi özgün seçenekler karşımıza çıkıyor.

Mia Mensa


Boğazın büyüleyici manzarası eşliğinde geçirebileceğiniz başka bir seçenek de Mia Mensa. Zengin menüsü ve şık dekorasyonuyla dikkat çeken restoran, Sevgililer Günü’nde çiftlere romantik bir akşam yemeği sunmaya hazırlanıyor.
İtalyan ağırlıklı menüsünde yer alan lezzetleri sevgililerin beğenisine sunan Mia Mensa Kuruçeşme’de.

Faces

Sevgililer gününe özel mönüsü ve mum ışığı ile aydınlatılmış romantik atmosferiyle Faces, sevgililere unutamayacakları bir gece hazırlıyor.
Mekanda gece boyunca DJ Ercan Erbaş en iyi aşk şarkılarını sizler için çalacak. Saat 04.00 kadar açık olan Faces’ta sevgilinizle sabaha kadar dans edebilirsiniz.
Derleyen: Hülya Meral