fırsat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fırsat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Masal gibi Bozcaada


Bozcaada deyince şüphesiz pek çoğumuzun yüzüne bir gülümseme yerleşiveriyor. Şarap, balık, deniz, kum, gelincik şerbeti, domates reçeli derken şehir hayatında kolay bulamadığımız, gürültüden ve trafikten uzak, rüzgarı püfür püfür esen, peşinen güzel geçecek bir tatil canlandırıyoruz zihnimizde.


Ada bence kışın soğuk ayaz günleri haricinde her mevsim ziyaret edilebilir. (Daha önce yazdığım 'Rüzgarın Kanatlarında Bozcaada' yazısı size ilham verip valizi toparlamanızı sağlayabilir. :) http://narcekirdekleri.blogspot.com/#!/2010/11/ruzgarin-kanatlarinda-bozcaada.html )

Geçen yıl Bozcaada'ya Temmuz’da gidip ‘Nasıl geçti?’ soruma ‘Sokakta yürürken birinin koluna değmeden geçmen mümkün değil’ cevabını veren arkadaşımın uyarılarını dikkate alarak 15 Haziran’dan sonra iğne atsan yere düşmeyecek Ada’yı Haziran başında ziyaret ettim.



Dedim ya Bozcaada her mevsim güzel, her mevsim masal gibi ama gündüz bunaltmayan gece de hafif esintisiyle rahatlatan mevsimde gidilirse tadından yenmiyor.

Ada’ya iner inmez ilk işimiz yürüme mesafesindeki otelimize yerleşmek oluyor. Seçenek çok fazla ama ben bu sefer farklı bir otel denemek istediğimden gitmeme birkaç gün kala Panorama Otel’den yer ayırttım. Sezon başlayınca bu otelde yer bulmak pek mümkün olmuyor çünkü aylar öncesinden rezervasyonlu gelen, pek çoğu daha önce otelde konaklamış misafirleri ağırlıyor otel.


Sahibi Handan Hanım doğma büyüme Bozcaadalı, Selanik göçmeni ailesi ve akrabalarıyla kış aylarında Çanakkale’de sezon yaklaşınca da 23 Nisan'dan itibaren Ada’da yaşıyor. Eşi Ayhan Bey sizi Ada’ya ulaştıran feribotun kaptanı.  Kaptanlık dede mesleği, şimdi çocukları Batuhan da kaptan olmak için eğitim almaya hazırlanıyor.



Kendileri için yaptıkları evin odalarında birbirlerini bulamayınca 9 odanın kendilerine fazla geldiğini düşünüp butik otele dönüştürelim diyorlar. Çok da iyi yapıyorlar çünkü modern tasarım objelerle ve Handan Hanım’ın Kıbrıs Harekatı sırasında Ada’yı terk etmek zorunda kalan Rum komşularından kalan dekoratif eşyalarla süslenen otel, odalarında sahibinin zarif zevkini de barındırıyor.


Her odanın farklı bir rengi, ona göre de seçilmiş şahane tabloları var. (Bir dahaki sefere hangi odada kalmak istediğimi önceden söyleyebilmek için nerdeyse tüm odaları dolaştımJ ) Tablolar Çanakkale’li veya Ada’da yaşayan ressamlardan alınmış.

Koklaya koklaya kahvaltı
Yorgunluk kahvesinin yanında damla sakızlı kurabiye ikram ediliyor. Ardından gelen kahvaltı anı güne daha bir enerjik başlamamızı sağlıyor. Koklaya koklaya yediğimiz (ve çok sevdiğim) incir reçeli, gelincik reçeli, domates reçeli, üzüm reçeli Handan Hanım’ın elinden çıkma. Bozcaada Kalesi manzaralı serin terasında anın keyfini çıkarıyoruz.


Kahvaltıdan sonra planımız önce kısa bir Ada turu yapıp ardından Ayazma Koyu’na doğru yola çıkmak. Ayazma Koyu’na hemen meydandan 5-10 dakikada bir kalkan dolmuşlarla da ulaşabiliyorsunuz, arabanızla da. Dolmuşla gelirseniz benim gibi Trakyalı kızan (Trakya’da erkek çocuklarına kızan, kızancık deniyor) 2. Sınıf öğrencisi Sedat’ın sıcaktan ve sırtındaki çantadan bunalıp ‘Sıkıldım beahh’ diye trip atmasına şahit olabilirsinizJ

Ayazma Koyu Plajı

Yaklaşık 7 kilometre sonra ayaklar altına serilen mavi örtüyle içiniz açılıyor. Alabildiğine uzun ve geniş plaj ile plajın üstünde yemek yiyip bir şeyler içip serinleyebileceğiniz Koreli, Paşa, Ali Baba, Vahit’in Yeri, Thenes gibi restoranlar mevcut.


Çınaraltı’nda damlasakızlı kahve, şarapevlerinde şarap tadımı
Güneşi sonuna kadar değerlendirip Ada’nın merkezine geri dönüyoruz. Çınaraltı’nda damlasakızlı Türk kahvesi içip Çamlıbağ, Talay, Ataol ve Corvus şarapevlerini dolaşıyoruz.  Birkaç şarap denedikten sonra hediye aldığımız şişelerle otele dönüyoruz.


İstiklal Sokağı’nda kadeh tokuşturmalara eşlik
Akşam yemeği için her bütçeye uygun restoran bulmanız mümkün. Limanda daha çok balık mezeleriyle ve deniz ürünleriyle ünlü restoranlar bulunuyor.


Rum Mahallesi’ne doğru ilerlediğimizde İstiklal Sokağı’nda Sandal, Lodos, Güverte, Battı Balık, Simyon gibi şirin ve insana Ada’da olduğun hissini veren restoranlardan gelen kadeh tokuşturmalarına eşlik etmeye karar veriyoruz. Fiyatlar nerdeyse her restoranda aynı.


Tatlı olarak hafif bir şey yemekte fayda var deyip hemen Çiçek Pastanesi’nin dondurmasından alıyoruz.



Kaleye doğru kıvrılıp Eyvah Eyvah filminde Hüseyin’le (Ata Demirer)  Müjgan’ın (Özge Borak) birbirlerine aşklarını itiraf ettikleri sahnenin çekildiği sahil çay bahçesinde  oturup denizin dibinde keyif yapmayı düşünürken bir  düğüne denk geliyoruz. Çok bekledik ama Aman Melekem, Bu Fasulye gibi filme mal olmuş şarkılar çalmadıL J


Akşamı erken bitirmek olmaz, otelimize dönüp karşımızda Bozcaada Kalesi, gökte sayısız yıldız ve esen rüzgarla şaraplarımızı yudumladık.  


Sabah çiçeklerle süslü kahvaltı masamızda bu sefer tahinli-zencefilli kurabiye ikram ediliyor. Kurabiyeler de reçeller gibi ev yapımı.
İncir, ayva, domates ve üzüm reçeli

390 balayı çiftinin neden bu oteli seçtiğini otelin kahvaltısına bağlamak yanlış olmaz. Hatırlatmakta fayda var, Handan Hanım bahçesindeki dilek ağacına bekarken dilek dileyenlerin sonraki yıl evlenerek geldiğini söylüyor. J

Panorama Otel dilek ağacı

Otelden çıkıp Bozcaada Kalesi’ni görmeye gidiyoruz. Ada’ya buradan bakınca bir kez daha aşık oluyorsunuz.



Kalenin içini, surları, artık bakımsızlıktan tek tük kalmış amfora, top arabası ve topları,  fotoğraflayıp Ada Cafe’nin ünlü gelincik şerbetini içmeye gidiyoruz.



Ardından yine Ayazma Koyu’na gidiyoruz çünkü henüz Habbele ve Sulubahçe plajları sezonu açmamış.


Denizden döndüğümüzde Ada’nın ara sokaklarında girmedik nokta bırakmıyoruz. Bozcaada haritada Türk Mahallesi ve Rum Mahallesi diye ikiye ayrılıyor ama Ada halkı birbirine sıkı sıkı bağlanmış, yıllardır komşuluk ilişkilerini zenginleştirerek, birbirlerinden övgüyle söz ederek sürdürüyorlar.



Açık söylemek gerekirse balkonlarından çiçekleri sarkmış, taş evinin önünü ve cumbalarını saksılarla gökkuşağına çevirmiş sokaklarıyla Rum Mahallesi’ni daha çok seviyorum. Türk Mahallesi’ndeki evler de çok şirin ama yaşam belirtisi veren evler çok az..Sokakları fazlasıyla sakin.


Bozcaada Müzesi’ni ve kiliseyi görüp, Çiçek Pastanesi’nin ünlü damla sakızlı kurabiyesinden aldıktan sonra Polente’ye soğuk bir şeyler içmeye oturuyoruz.


Polente mavi-beyaz dış cephesi ve sandalyeleriyle insanın içini açıyor ve terasında mükemmel bir manzara sunuyor.


Güneşin batmasına 1 saat kaldığını fark edip elimizde kadehler ve şaraplarımızla günbatımını izlemek ve fotoğraflamak için Polente Feneri’ne yani Rüzgar Gülleri’ne  doğru yola çıkıyoruz. Mükemmel bir an, mükemmel bir kare..Bizim gibi pek çok araba ve 1-2 dolmuş da bu anı kaçırmamak için Polente’de buluşmuş.



Ve artık Ada’dan dönme vakti. Feribotun yanaşmasını beklerken yaz sonunda yeniden gelmeyi umud ederek, elimde mor gevenlerle veda ediyorum Bozcaada’ya.

Unutmadan; dönüşte Çanakkale'den Eceabat'a kalkan feribotu beklemeniz gerekirse iskelenin karşısındaki Truva Helvacısı'ndan kızarmış peynir helvası almayı, vaktiniz varsa dondurmayla tatmayı unutmayın:)
Yazı ve Fotoğraflar: Hülya Meral












 

SINIRLARI KALDIRAN BİLİŞİM ZİRVESİ

Geçtiğimiz hafta ‘Sınırlar Kalkıyor’ temasıyla 3-5 Ekim arasında düzenlenen ICT SUMMIT EURASIA Bilişim Zirvesi yerli yabancı konukların konuşmacı olarak katıldığı pek çok oturuma sahne oldu. TEDx Amsterdam Kurucusu Jim Stolze’nin yanı sıra pazarlama gurusu olarak bilinen Michael McQeen ile Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları kitap serisiyle dünya medyası ve iş dünyasına soğuk terler döktüren John Perkins en dikkat çekici konuklar arasındaydı.

İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşen konferansın 4 Ekim’deki ‘Geleceğin Ticaretinin ‘e’- Hali Konferansı ile ‘Sınırları Kaldıran Sosyal Medya’ oturumuna katılabildim.

Paypal Genel Müdürü Jean François Rochet’in açılış konuşmasıyla start verilen ilk oturum ‘e-ticaretin parlak markaları nasıl başardılar?’ sorusuyla ve sektörün önde gelen temsilcilerinin başarı hikayelerinin anlatımıyla başladı.

Ayda 22 milyon ziyaretçi, 2 milyar sayfa sayısı

Yemeksepeti.com Genel Müdürü Nevzat Aydın’ın oturum başkanlığını yürüttüğü konferansta Sahibinden.com Genel Müdürü Burak Ertaş, sitenin son 10 yıllık yol hikayesini anlatarak şimdilerde ayda 22 milyon ziyaretçileri olduğunu ve 2 milyar sayfa sayısına ulaştıklarını söyledi. Kurulduğu günden beri ‘iş portali’ modeline sahip olduklarını ve pazar payında belli bir noktaya geldikten sonra rekabet gücünün arttığını belirten Ertaş, ‘sahibinden.com çok seviliyor. Siteyi kullanan ücretsiz üye oluyor ve ücretsiz ilan vererek arabasını, evini, eşyasını satabiliyor. Ücretsiz olması insanların hoşuna gidiyor. Sahibinden.com artık bir lovemark’ dedi. Başarının anahtarının güvenilir olmaktan geçtiğini hatırlatan Ertaş, iyi bir tasarım ve teknik ekibe sahip olmanın fakat pek çok şeyi de kullanıcıya sormanın öneminden bahsetti.

Biz başlarken internet lojistiği diye bir şey yoktu

Konuşmacılardan Markafoni Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra, firma olarak sektöre girişlerinin modadaki boşluğu fark etmeleriyle başladığını söyleyerek ‘Biz başlarken teknomarketlerin internetten satışı vardı ve teknoloji ürünleri satarak kampanyalarla müşteri çekiyorlardı. İnternet lojistiği denen bir şey yoktu, oturmamıştı. Hiçbirşeyi outsource etmeden bu işe girdik’ dedi. Ölçümlemeye çok önem verdiğini ve gün içinde 1 saatini sayılara bakarak geçirdiğini söyleyen Afra, ‘Ziyaretçi sayısı, satınalma davranışı, geri iade oranı..vs. hepsini önemsiyor ve dikkatle izliyorum. Şu an çok agresif bir pazar içindeyiz.

İki sene sonra bugüne bakıp aslında çok da gelişmiş değilmişiz diyeceğimiz bir süreç yaşayacağız’ dedi.

Sahibinden, hepsiburada ve gittigidiyor gibi sitelerin zaten köşebaşlarına oturduğunu, bu 3 farklı modelin zaten denendiğini dile getiren Afra, siteye telefonla ulaşmanın öneminin altını çizdi.

Müşterileri aradık

Cep telefonundan televizyona petshop malzemelerinden yiyecek içeceğe pek çok ürünün sanal ortamdan satışını gerçekleştiren ve bunu 5 yıldır sürekli yükselen bir çıtayla devam ettiren Ereyon.com’un kurucusu Aziz Ülkü ise müşteri memnuniyetini en üstte tuttuklarının altını çizerek müşteri memnuniyeti aramaları yaptıklarını, geridönüşleri değerlendirdiklerini ve bunun kendilerine iş olarak yansıdığını söyledi.

350 çalışanıyla en büyük sanal mağaza

Sektörde Doğan Grubu gibi büyük bir medya grubunu arkasına alarak yürüyen Hepsiburada.com ise en çok merak edilen e-ticaret sitesiydi. Sektöre ilk giren, 10 yıllık köklü geçmişe sahip, ağır ama emin adımlarla ilerleyen, pek çoğumuzun halen yürüyüş bandından, çocuk bezine, bilgisayardan mobilyaya satınalma yaptığı örnek firmalardan biri hepsiburada.com.

Yakın zamanda tüketici beklentilerine ilişkin bir pazar araştırması yaptıklarını belirten Hepsiburada.com Genel Müdürü Aytuğ İğneli, araştırma sonucunda müşteriler için ‘güven’ unsurunun satınalma davranışında en önemli etken olduğunun altını çizdi.

Sitenin öncesinde çok fazla elektronik ürün satan, maskülen ağırlıklı bir imajı olduğunu ama şimdilerde tüketicinin beklediği sayfa dizaynına göre hareket ettiklerini ve IT altyapılarını esnek seviyeye getirdiklerini ifade eden İğneli, 350 kişilik kadroyla çalıştıklarına ve Araştırma ve CRM tarafına yatırım yaptıklarına dikkat çekerek ‘Şu an ‘kişiselleştirme’ aşamasındayız. Yapılan çalışmalarla satışlarda 2 katı artış oldu. Müşteriyi çok sık dinlemek, anket yapmak en önemli kriterlerden. Elbette çalışanlarımız da çok önemli. Çalışanın müşteri odaklı olması lazım.’ Dedi.

Fırsat sitelerinden fırsat alan da satan da karlı

Son 2 yıldır patlama yapan fırsat sitelerinden hepimiz en az 1 kez alışveriş yapmışızdır. Pek çok kişinin biraraya gelerek toplu satınalım yapıp satılan ürünün fiyatının uygun seviyeye çekilmesine olanak sağlayan sisteme göre fırsatı alan da fırsatı sunan da karlı. Fırsatı alan alacağı ürünü veya hizmeti uygun rakama getirebiliyor, fırsatı satan ise kasasına nakit para koymanın ve esnaf tabiriyle sürümden kazanmanın avantajını yaşıyor.

İşte son zamanlarda oldukça popüler olan sitelerden biri de Yakala.co. Sektöre diğerlerinden geç girmesine rağmen güzel bir ivme kazanan sitenin, kurucu ortağı ve Genel Müdürü Mehmet Keteloğlu, sektörün yeni yeni markalaştığını belirterek toplamda 3 milyon ziyaretçinin çok da önemli olmadığını, verilen veya satılan ürünün yarattığı güvenin çok daha önemli olduğunu söyledi.

Kimi zaman satın alınan 2 kişilik bir kahvaltının 5 kişiye sunulduğu durumlarla karşılaştıklarını söyleyen Keteloğlu, sektörün büyümesi kaliteye bağlı. Tüketicinin bıkkınlığı en büyük risk. Üç sene sonra sektör çok daha farklı bir noktada olacak, herşey oturmuş olacak.’ Dedi.

E-TİCARETTE GELECEĞİN TRENDLERİ

E-ticaret platformları açısından ‘Sosyal Satınalma Davranışları’nın izlenmesi gereken önemli unsur olacağını şimdiden söyleyebiliyoruz.

Sahibinden.com Genel Müdürü Burak Ertaş’a göre; Facebook önemli bir mecra. E-ticaretin kullanım şekli değişebilir. Mobil de gelişen bir mecra. Firmalar ana stratejilerini mobile göre değiştirebilir.

Hepsiburada.com Genel Müdürü Aytuğ İğneli’ye göre; Şimdiye kadar 6 milyon kişi hayatında 1 kez internetten alışveriş yapmış. Spor, anne-bebek- çocuk alışverişi daha uzmanlaşmış sanal mağazalardan yapılabilir. Mobil 2009- 2010 arasında 3,5 katı bir artış gösterdi. 2012- 2013’e doğru İngiltere ve İsveç gibi digital ağırlıklı ülkelere yaklaşabilir Türkiye.

Markafoni Genel Müdürü Sina Afra’ya göre; Ürünün fiyatı ve cazipliğinin yanı sıra servis kalitesi ve tüketicinin siteye telefonla ulaşması önem taşıyacak.


Yemeksepeti.com Genel Müdürü Nevzat Aydın’a göre; Mobilde çok ciddi bir potansiyel var. Iphone ve blackberry telefonların artışıyla biz şimdiden bunu hissetmeye başladık. Mobilden yemek siparişi hızla artıyor. Bunu görerek mobil tarafımızı geliştirmeye başladık.


Yazı: HÜLYA MERAL


http://twitter.com/hulyameral