sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mandela: Ozgurluge Giden Uzun Yol filmi Kurtce Altyazi ile Vizyonda


Guney Afrika'nin 27 yil hapis yattiktan sonra secimle basa gelen ilk siyah Cumhurbaskani Nelson Mandela, ABD Baskani Barack Obama dahil dunya liderlerinin ornek aldigi efsanevi bir isim. Gectigimiz Haziran'dan beri tedavi gordugu hastanede, 5 Aralik gunu, hayatini konu alan Mandela: Ozgurluge Giden Uzun Yol filminin galasi sirasinda vefat haberi geldi. Dunyayi yoneten isimler cenazesinde hazirdi. BBC ve CNN cenaze torenini saatlerce canli yayindan verdi. Merakla beklenen filmin Turkiye'de vizyona girmesine ise cok az kaldi. 


Yönetmenliğini Justin Chadwick'in üstlendiği filmde Nelson Mandela'yı Pasifik Savaşı, Prometheus gibi yüksek bütçeli filmlerde rol almış olan İngiliz oyuncu İdris Elba, Winnie Madikizela Mandela'yı ise Karayip Korsanları ve James Bond'un son serisi Skyfall ile dikkat çeken Naomie Harris canlandırıyor. Ancak bu filmde Turkiye icin bir ilk soz konusu. Film ilk kez Kurtce altyazi ile de izleyicisiyle bulusacak. Sinema sektorune Mandela filmiyle hizli giris yapan dagitimci firma MG Beyond'un kurucusu Mehmet Gazioglu 'Filmi  ilk izledigimde Mandela'nin yasadiklarini Turkiye'de Kurtlerin yasadigi seylerle bagdastirdim. ' diyor.



Bir aile sirketiniz var ve isiniz halihazirda surerken siz bir film produksiyon sirketi kurmaya karar veriyorsunuz ve ciddi bir sermaye ile film piyasasina giriyorsunuz. Nereden dogdu bu fikir? 

Demir celik sanayinde is yapiyordum. Babamla konusup baska bir sektore daha girelim dedik. Sanata, sinemaya benim de esimin de ozel bir ilgisi vardi. Evlendikten sonra daha cok ilgilenmeye basladim. Once ufak capli hobi olsun diye girdigimiz bir isti, cizgi film ile basladik ama o kadar cok film aldik ki bir sure sonra capini asti ve normal, ticari bir is haline geldi. 


Filmleri satin aldiktan sonra ticari bir yatirim olarak dusunmeye basladiniz. Ne kadarlik bir yatirim sozunu ettigimiz?


Hic ticari olarak baslamamistim ama rakamlar buyuyunce isin sekli degisti. Su an 2 milyon TL civari bir butce harcamamiz oldu. Bu hafta Berlin Film Festivali'ne gidiyoruz. Begendigimiz isler olursa oradan da elimiz dolu gelebiliriz.


Son yillarda Turkiye'de vizyona giren Turk filmleri Hollywood filmlerinin gise hasilatini gecmis durumda. En son Warner Bros, ayni donemde vizyona giren ve tum dunyada birinci sirada yer alan James Bond'lu Skyfall filmini ikinci sirada birakan Evim Sensin filminin gisesini gorunce Turkiye'yi mercek altina almisti. Sizde hic Turk filmi yok. Neye gore seciyorsunuz getirdiginiz filmleri?


Ben biraz daha costly, yonetmeni olan, insanlara yonelik filmlere bakiyorum. James Cameron'in Captain Harlock filmi var, Justin Chadwick'in Mandela: Long Walk to Freedom'i ve Kate Beckinsale'in rol aldigi Eliza Graves filmi var.  Su an gelecek donemde vizyona girecek 10 filmimiz var. 2014 sonuna kadar yaklasik 8 film vizyonda olacak. Iki film de 2015 icin hazir.



2015'te vizyona girecek filmlerde de yine iddiali isimler mi duyacagiz?

Biri Sean Penn filmi, digeri de New York'ta gecen Carol diye bir film. Cate Blanchett oynuyor. 1950'lerde yazilmis bir romandan uyarlanmis. 

FILM PIYASASI 300 MILYONDAN 700 MILYONA CIKABILIR

Film piyasasindan ne kadar buyuklukte bir pasta hedefliyorsunuz? Her gecen gun yatirimin arttigi, rekabetin bol oldugu bir sektor.


Su an sinema sektoru 300 milyonluk bir sektor. Herkes oradan bir dilim almaya calisiyor. Sektorun biraz daha buyuyecegini dusunuyorum. Yeni gelen Turk filmleri var, Turkiye'ye yapilan yatirimin artacagini dusunuyorum. 300 milyonluk piyasadan 500-700 milyona cikacagini ongoruyorum. Devletten daha fazla insiyatif, tesvik alinabilirse yurtdisindaki gibi milyar dolarlik bir sektor haline gelebilir. 

Turk seyircisine guveniyor musunuz? 

Dugun Dernek filmi su an 4,5 milyon gise yapmis. Ilk izleyenler hic bir zaman 5 milyona yaklasacak demez. Evim Sensin, Hukumet Kadin gibi filmler cok tuttu. MG Beyond olarak hedefimiz bir film studyosu kurmak. 2016-2017 gibi bunu hayata gecirmis olacagiz. Warner Bros filmleri, Spider- Man gibi filmler henuz yok, o tarz filmleri bu studyolarda cekmek istiyorum. 

MANDELA'NIN YASADIKLARINI TURKIYE'DE KURTLERIN YASADIGI SEYLERLE BAGDASTIRDIM

Iddiali bir filmle piyasa giris yapiyorsunuz. Mandela: Ozgurluge Giden Uzun Yol filmi 28 Subat'ta vizyona girecek. Filmi Londra'da Barbican'da izleme firsatim oldu. Mandela'yi ilk kez cocuklugundan iktidar oldugu doneme kadar isleyen biyografik bir film olmasi dolayisiyla da ilk. Oyuncular Idris Elba ve Naomi Harris, Nelson Mandela'yi ve o donem esi olan Winnie'yi buyuk bir ustalikla canlandiriyor.




Ilk Cannes film festivalinde gormustum filmi. Bir Nelson filmi degil kesinlikle. Duygu sizi cekip aliyor ve onemli bir lider, boyle bir ismi sinemada izlemek keyifli oluyor. Inanarak almistim filmi ama Mandela'nin vefat edecegini bilmiyorduk tabii. Ilk gosteriminin oldugu saatlerde olum haberini aldik. Daha once Morgan Freeman'in oynadigi Invictus filmi vardi ancak rugby sporuna yonelik bir filmdi. Bu filmde tamamen Mandela'nin cocuklugu, avukatlik yillari, hapis yillari ve ulkenin cumhurbaskani olusuna kadarki surec isleniyor. Bir insanin nasil ozgurluk savascisi olabiliyor onu goruyorsun. Filmi ilk izledigimde Mandela'nin yasadiklarini Turkiye'de Kurtlerin yasadigi seylerle bagdastirdim. 


Film 120 kopya ile hem Turkce hem Kurtce altyazi ile vizyonda olacak. 
Diyarbakir'da filmin afisleri asildi sanirim.


Filmi Kurtce altyazi ile verelim fikri olusurken, Turkiye'de su anda Kurtlerin de ozgurluk mucadelesi verdiklerini dusundugum icin filmin onlara uyabilecegini dusundum. Keza Mandela'nin vefatinda Abdullah Ocalan Imrali'dan cenazeye cicek yolladi ve taziye mesaji yayinladi. Sirketimizin yapisini buradan kuralim, farkli bir vizyonla baslayalim dedik. Kurtce altyazi Turkiye'de ilk defa yapilacak. Piyasaya farkli girmemiz gerekiyordu. Biz digerlerinden farkli olarak degisik kaptan yogurdumuzu yiyelim dedik. 


KURTLER KENDILERINI OCALAN- MANDELA UZERINDEN OZDESLESTIRIYOR

Kurtlerin kendilerini Ocalan- Mandela uzerinden ozdeslestirdiklerini mi dusunuyorsunuz? 

Aynen oyle. O yuzden bizim marketing stratejimizin icinde Kurtler kesinlikle olmaliydi. Diger vizyona girecek filmlerimizin birinde gerilla marketing yapacagiz ornegin. Oraya ciddi bir butce ayirdik. Amerika ve Ingiltere'de tutuyor, neden Turkiye'de tutmasin. Ne kadar cok salon, avm, film varsa ona gore sinema kulturu artiyor elbette. 


Artik cok farkli bir surecteyiz gerci ama hic risk aliyorum diye dusunmediniz mi ? Turkiye'de bir kesim, Kurt meselesinin cozumu surecinde oldukca kati bir tutum sergiliyor. Ocalan- Erdogan baris gorusmeleri sosyal medyada tepki ile karsilanmisti.


Risk almak zorundaydim. Hic bilmedigim bir sektore girmek de bir riskti. Ilk Kurtce altyazili filmin dagitimini ustlenmek de riskliydi ama risk alamazsaniz para kazanamazsiniz. Turkiye'de 10 milyon Kurt yasiyor. Sinema hobi olarak guzel ama ince detaylari var, altyazisi, dublaji..Ince ince dokunmasi lazim. 


AMERIKA'DA ISPANYOLCA GORDUGUNUZ GIBI TURKIYE'DE DE KURTCE ALTYAZILI FILMLER GORECEKSINIZ

Kurtce altyazi sadece dogudaki illerde yok, Kurtlerin yasadigi pek cok sehre filmin dagitimi yapilacak degil mi?


Yaklasik 30 kopya olarak dusunmustuk. Istanbul'da ve bazi illerde vizyonda olacak, belli seanslarda verecegiz. Amerika'daki her sinemada Ispanyolca gordugunuz gibi Turkiye'de de Kurtce altyazili filmler goreceksiniz, bu kacinilmaz bir durum. Simdi gormeseniz, yirmi sene sonra goreceksiniz. Buna yavas yavas alismamiz gerekiyor. 


Marketing stratejinizi film bazli belirleyeceginizi soylediniz? Neler bekliyor Turk seyircisini?

Gerilla marketing alisilmisin disinda bir strateji. Ornegin The Hunger Games filmi icin Amerika'da bir park kurulmustu. Oyle bir film alirsak filmine gore stratejimizi gelistirelim istiyoruz. Film burda bizim bible'imiz gibi. 

FILMIN GALASINA SADECE DEVLET BUYUKLERINI DAVET ETTIK

Filmin basrol oyunculari Idris Elba ve Naomi Harris ile Mandela'nin ilk resmi esi Winnie Mandela ile kizi Zindzi, filmi Beyaz Saray'da Barack Obama ile birlikte izledi. Ingiltere'de de Kraliyet ailesinin evsahipliginde bir gala yapildi. Hatta Kate Middleton'in filmi izlerken gozyaslarini tutamadigi Ingiliz magazin basininda yer aldi. Turkiye'deki galasi 18 Subat'ta. Siz de galasina Abdullah Gul, R. Tayyip Erdogan ve burokratlari mi davet edeceksiniz? 


Amerika ve Avrupa'daki galalar hep devlet buyuklerinin evsahipliginde gerceklestirilmis. Turkiye'deki galada biz de ayni stratejiyi izlemeye karar verdik. Guney Afrika elciligiyle birlikte bir calisma yaparak bunu gerceklestirmek istiyoruz. Kabinenin, muhalefetin ve diger parti temsilcilerinin davetli oldugu bir gala olacak. Davetliler tamamen devlet buyukleri ve konsolosluklardan olusacak.

Hulya Meral




Pİ'NİN YAŞAMI (LIFE OF Pİ)


Geçtiğimiz akşam uzun süredir konuşulan Pİ'nin Yaşamı (Life of Pi) filmini izledim. 2001 yılında Kanadalı yazar Yann Martel tarafından kaleme alınan ve 2002`de yazara Man Booker ödülünü kazandıran kitabın senaryoya aktarılmasıyla ortaya çıkan filmi macera sevenler için önerebilirim.


Festivallerde aday gösterilen ve  Golden Globe Awards`te En Iyi Fotograf, En Iyi Drama ve En Iyi Yönetmen dallarında ödülleri toplayan film, 3D olarak da izlenebiliyor.

Topladığı ödüllerle dünya çapında konuşulan, hem de ciddi bir ticari başarı yakalayan hikayenin konusu Hindistan`da yaşayan analitik zekası kuvvetli Piscine Molitar (Pi) `ın hayatının dönüm noktası olan bir göcü ve ardından yalnız başına 1 metrekarelik botun üzerinde 223 gün boyunca verdiği yaşam savaşını anlatıyor.


Çocukluğundan beri hayvanat bahçesi işleten Pi`nin matematikçi annesi ve babası ailenin şehirden göç etmek ve Kanadalı bir işadamına sattıkları hayvanlarla birlikte Kanada`ya gitmek zorunda olduklarını söyler. Pi`nin itirazlarina rağmen gemi ile gerçekleştirilecek yolculuk başlar.

Herkes uykudayken gemi su almaya başlar ve yolcular ölür ve hayvanat bahçesindeki hayvanlar telef olur. Aralarından tesadüf eseri sadece Pi, zebra, orangutan, sırtlan ve Bengal Kaplanı (Richard Parker) kurtulur. Pasifik Okyanusu`nda küçük bir kurtarma botu üzerinde yaşam zincirine ve doğa koşullarına  direnen Pi, Richard Parker'a yem olmamak için haftalarca mücadele eder ve bitap düşer. (Richard Parker tanımı (yaşam zinciri) şimdiden ekonomi ve reklam dünyasında kullanılmaya başlamış bile..)


Hikayenin sonundan bahsetmeyeyim ki izlerseniz tadı kaçmasın.


Bu sürükleyici ve zengin görsellerle dolu filmi izlemek için vizyondan kalkmadan bir haftasonunuzu ayırmanızda fayda var. Bana kalırsa Slumdog Millionaire kadar konuşulacağa benzer..Özellikle 3.000 genç arasından seçilen oyuncu Suraj Sharma bu filmden sonra gelecek yıllarda çok iyi işlerde karşımıza çıkacağa benzer.



İyi seyirler

Hülya Meral
hulya_meral@hotmail.com

Roma'ya Sevgilerle ve Woody Allen'dan İtalya Esintisi


Beklentilerimi yüksek tutarak gittiğim Woddy Allen’ın Roma’da geçen son filmi Roma'ya Sevgilerle..
 
Roma’da geçen dediğime bakmayın, ortada bir senaryo yok. Bir filmde,  birkaç parodi veya hikaye(cik) desek daha doğru. Hakkını yemeyelim (haddime de değil zaten) yönetmen kendi oynadığı Jerry rolünde gayet başarılı. Espriler, beden dili, tipik Amerikan üslubu şahane ama diğer kareleri sadece ‘Şöyle bir Roma’yı göreyim’ ya da daha önce gittiyseniz ‘Biraz Roma’yı anımsayayım’ niyetiyle izlemek  daha mantıklı.  
 
 
Film Roma’nın merkezi kabul edilen Venedik Meydanı’nda İtalyan trafik polisinin İtalyanca girizgahıyla başlıyor. Domenico Modugno’nun 1958’deki Eurovision’da üçüncü olan ‘Nel blu di pinto di blu’ yani ‘Volare’ şarkısı ile kamera İtalya sokaklarında dolaşmaya başlıyor.
 
 
Filmdeki hikaye(cik)ler biri bitip diğeri başlar şekilde değil, birbiriyle ilgisi olmayan ama parça parça birbirini tamamlayan şekilde kurgulanmış.

 
Amerika’dan turist olarak Roma’ya gelen Hayley (The Newsroom dizisinden hatırlayacaksınız- Kanadalı oyuncu Alison Pill) ile komünist genç avukat Michelangelo (Benim Adım Aşk filminden hatırlayacaksınız- Flavio Parenti) yol tarif ederken tanışıyor.
 
 
Michelangelo yol tarif etmeyi bırakıp genç kıza Roma’nın ünlü mekanlarını dolaştırmaya başlıyor ve birbirlerine aşık oluveriyorlar.
 
 
Bir süre sonra kızın Amerikalı annesi ve obsesif-nevrotik babası (Jerry- Woody Allen) kendilerini çocuğun ailesiyle tanışmak için geldikleri Roma’da buluyorlar. (Allen’ın uçak sahnesindeki türbülans esprisi iyiydi.)
 
 
Aile mütevazı, tipik, gelenekçi İtalyan ailelerinden. Michelangelo’ın cenaze levazımatçısı babasının sesine takan eski opera çalışanı Jerry, adamın operada sahne almasını sağlıyor (daha doğrusu adamı ve aileyi buna zorluyor.)
 
Sesi aslında o kadar da iyi olmayan dünür, kendini bir anda sahne üzerindeki duşta arya söylerken, opera dinleyicilerinin karşısında buluyor. Elbette komünist avukat adayı oğlu ve muhafazakar eşi bu durumu hiç tasvip etmiyor.
 
Ooo sole miiiooo?
Diğer hikayede mimarlık öğrencisi Jack’in rutin hayatı, sevgilisi Sally’nin Los Angeles’ta tiyatro sanatçısı olan arkadaşı Monica’nın gelişiyle şöyle bir dalgalanıyor.



Monica, entelektüel görünmeye çabalayarak karşısına çıkan erkekleri kolaylıkla tavlayan, şeytan tüyü yutmuş, daldan dala atlayan, hınzır hatun karakterini canlandırıyor. Jack’i aurasına alması da uzun sürmüyor. Bazı sahnelerde Jack’in akıl hocası eski mimar John (Alec Baldwin) rolünü çok gereksiz buldum, hatta sırıtmış diyebilirim.
 
 
Bir diğer karede ise, İtalya’nın küçük bir kasabasından Roma’ya yeni bir hayat kurmak için gelen çiçeği burnunda evli çift Antonio ve Milly’nin akrabaları dolayısıyla iyi bir işe sahip olacakken ‘tatlı’ aksilikler üstüste gelince kendilerini farklı ortamlarda bulmaları konu ediliyor.
 
 
 
Bu karelerde beni en çok güldüren  fahişe Anna rolündeki Penelope Cruz oluyor. Her zamanki İspanyol edası, kırmızı elbisesi ve kırmızı ayakkabısıyla göz dolduruyor. Bir ara Milly kaybolup kendini bir film setinde buluyor, aktrist Ornella Muti’yi görüp ne alaka diyorsunuz..
 
 
Son hikaye ise İtalyan memur Leopoldo’nun bir sabah evinde traş olup kahvaltısını ettikten sonra arabasına binmek üzereyken üzerine adeta çullanan gazeteci ordusuyla güne başlayıp birdenbire etrafındaki basın ordusunun, “Bugün kahvaltıda ne yediniz?, Kahvenizi sütlü mü sütsüz mü içersiniz, uzun don mu slip mi giyersiniz” türünden absürd sorularıyla boğuşurken sebepsiz şöhreti anlamaya çalışması, önce isyan etmesi sonra da keyfini çıkarmasıyla devam ediyor. Ünlülere ‘gönderme’ var diyebiliriz.
 
 
Filme kaç puan verdiğimi sormayın J ama Aşk Çeşmesi’ni, İspanyol Merdivenleri’ni, şehrin meydanlarını görmek, tarihi ve sıcak Roma sokaklarını koklamak istiyorsanız Woody Allen’in son filmi Roma’ya Sevgilerle (To Rome With Love) izlemeye değer ve renkli bir film.
 
 
Hülya Meral
Soru, görüş ve yorumlarınız için lütfen bana yazın..
Facebook: Hülya'nın Valizi




BİR ZAMANLAR ANADOLU'DA


Bir Zamanlar Anadolu'da'yi izledim bugün. Nüktedan kısımların yanısıra fotoğrafik öğelerin mükemmel olduğunu belirtmeliyim. İlk kareye ve film boyunca süren ışığın tarlalarla, yapraklarla ve yollarla dansına bayılacaksınız.

Filmdeki muhtar ve doktor favori karakterlerim. Muhtar karakteri tek başına bile yıldızdı diyebilirim. Bu karakteri canlandıran, gerçek hayatta filmdeki ortamı birebir yaşamış olan doktor Erdal Kesal, Anadolu bozkırının tanıdık gelen 'güzide' simalarından birini başarıyla oynamış. Projenin fikir babası olan Kesal, senaryo yazımında Nuri Bilge Ceylan ve eşi Ebru Ceylan'a destek olmuş.

Buna ek olarak filmdeki oyunculukların her birinin ayırt edemeyeceğim kadar iyi olduğunu söylemeliyim. Taşra hayatının mutsuzluklarını ve sıkıntılarını güzel yansıtmışlar.

Nuri Bilge Ceylan tarzından hoşlanmayanlar filmi izlemesin derim, evet yine uzun karaler, gereksiz uzun sahneler, yine yavaş akan ama damakta kekremsi bir tat bırakip küt diye biten bildik Nuri Bilge Ceylan tarzı.


Üç Maymun'da 'evet artık Nuri Bilge filmleri biraz daha hızlı akıyor' demiştim, sözümü geri aldım. 'Bir Zamanlar Anadolu'da'yı izlemeye giderken heyecan, aksiyon beklenmesin yani:) Okuma yazmaya yeni başlamış çocuğu ilk heceyi söktü sökecek diye beklemek gibi sabır isteyen bir süreç bu:)

İzleyince ne düşünürsünüz bilmem ama doktor ve savcının mutsuzluğunun yanısıra jandarma ve polis biraz ezik verilmiş.

Filmin sonundaki otopsi sahnelerinde mideniz kalkabilir..İzlemeye tahammül edemem derseniz bu sahneden sonra film zaten bitiyor, biraz izleyip çıkabilirsiniz de.

Favori cümlem Komiser Naci'den: Oğlum Araaap bu dünyada olacaksan halay başı olacaksın..!!

Bosna Hersek ve Türkiye ortak yapımı film ve ekibini 64.Cannes Film Festivali'nde aldığı Jüri Büyük Ödülü için tebrik etmek gerek.

İyi seyirler

Hülya Meral