kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

New York Sokaklarinda Bir Golem ve Cin

Elinizde bir büyü kitabi olsaydi ve onunla dunyadaki herseyi degistirebilme, her nesne ve oznenin kaderini istediginiz yone saptirabilme gucunuz olsaydi bunu kullanir miydiniz? 


Valizimde zevkle okudugum ve elimden birakamadigim bir kitap var bu defa. Suriye Çöllerinde 7. yuzyilda dogmus bir Cin ve gozlerini 1899'da buharli bir geminin ambarinda yetiskin bir kadin olarak acan sahibinin talimatiyla kilden 'yapilmis' Golem. Biri ates biri toprak. Kaderleri Yehudah Schaalman isimli yasami kotuluklerle dolu büyücünün ellerindeki, sonradan konulmus isimleriyle Ahmed ile Havva. 



Ahmed büyücünün cetrefilli ugraslari sonucu 1000 yil boyunca bir ibrigin icinde esaret halinde yasadiktan sonra olanlari unutmus halde 1899'un Manhattan'inda buluyor kendini. Havva ise bedenini, benligini, karakterini büyücüye siparis veren sahibini, gemi yolculugu sirasinda kaybediyor. Gemiden indikten sonra New York'un kalabalik sokaklarinda 'Sahipsiz' kalan Golem Havva, kendisine el uzatan eski haham Rabbi'nin yardimiyla yeni hayatina adapte olmaya calisiyor. Golemlerin oniki insan gucunde yapildiklarini ve sinirlenirlerse cevrelerine engellenemeyecek zararlar verebilecegini bilen Rabbi, Havva'ya icgudulerini kontrol edebilmesi ve normal bir insan gibi yasayabilmesi icin nelere dikkat etmesi gerektigiyle ilgili yardimci oluyor. Bakir ibrik icindeki 1000 yiilik esaretin ardindan, kalayci Arbeely'in tesaduf eseri ibrige dokunmasiyla ibrikten cikabilen ve bilegindeki demir pranga ile ozgurlugune kavusan Cin Ahmed ise eskiden sahip oldugu ozelliklerini, 'ozgurlugunu' kaybetmenin ve sehir hayatina bagimli kalip insanlardan aslini gizlemek zorunda olmanin sikintisi icinde. Biri 'sahip', digeri 'ozgurluk' pesinde, arzulari ve karakterleri birbirine zit, onceleri anlasamayan ama sonra birbirlerine omuz olan Cin ve Golem.


Ahmed'in zamani gunduzleri kalayci Arbeely'in Kucuk Suriye Mahallesi'ndeki dukkaninda, bakir ve kalay karisimlarindan once tava tamir ederek sonra ustun yetenegi fark edilince ozel takilar ve tasarimlar hazirlayarak, geceleri ise New York'un sokaklarinda, gettolarin catilarinda, bazen de koyunlarin otladigi 1899'un Central Park'inda geciyor. Yaratilisi itibariyle zihin okuyabilen Golem Havva ise gunduzleri Radzinlerin firininda ekmek yaparken geceleri dort duvar arasinda dikis dikerek zaman gecsin diye oyalaniyor.


Her ikisinin de ortak ozelligi uyku ihtiyaci duymamalari. Sisli bir gecede, Havva sikintidan delirecek gibi oldugu sirada birbirlerini 'Sen nesin?' diye saskinlikla sorarken buluyorlar ve gectikleri yollar, cevrelerindeki insanlar onlari Yehudah Schaalman isimli büyücünüortak hikayesinde bulusturuyor.


Geceleri New York'un kohne mahallelerini, metrolarini, catilarini, parklarini gezerken sabahlara kadar hem yalnizliklarini hem de ahlak, durustluk, varolus, sahiplenme, yasam, olum, evlilik, ask, cinsellikle ilgili fikirlerini paylasan Golem ve Cin, sonunda 'sahipsiz' ve 'ozgur' bir yasamin kapilarini aralamayi basariyor ama bunun icin büyücüye karsi zorlu bir savas vermeleri gerekiyor.


Sizi Suriye Çöllerindeki bir Bedevi cadirindayken birden Manhattan'in sokaklarina, ardindan cesitli karakterlerin dunyalarina goturecek, fantastikle gercegi cok guzel harmanlamis bu surukleyici hikayeyi elinizden birakamayacaksiniz. 


Kitabin kalinligi gozunuzu korkutmasin, yazar Helene Wecker'in yazdigi kitabin, su gibi akip giden sayfalarini merakla cevireceginiz akiskan bir kurgusu var. 640 sayfalik kitabi sadece 4 gunde bitirdim.

Iyi okumalar :)

Hulya Meral

CANAN TAN`DAN BIR HASRETIN OYKUSU

İzleri Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet öncesi döneme uzanan, mübadeleyle, savaşla, göçle bölünmüş kırık bir aşkın ve mübadelenin öyküsünü kaleme alan Canan Tan ile Doğan Kitap’tan çıkan yeni kitabı Hasret’i konuşmak için Londra Kitap Fuarı’nda buluştuk.
Gerçek bir hikayeden yola çıkarak, ömür boyu süren zorunlu hasretin öyküsünü anlatan kitap, yazarın Piraye, Yüreğim Seni Çok Sevdi, Eroinle Dans kitapları gibi çok okunacağa benzer.

Yeni kitabınız Hasret, Lozan anlaşmasının öncesinde imzalanan mübadele sözleşmesiyle göç etmek zorunda kalan 1,5 milyon insanın parçalanmış hayatlarını, geride boynu bükük kalan bir aşkı ve ömür boyu sürecek bir hasreti anlatıyor..
Romanın başkahramanı Tacettin, 1920’li yıllarda Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan, Cerid aşiretine mensup bir ailenin oğlu. Omorfia’nın güzeller güzeli kızı Patricia’ya aşık oluyor ama zamanın şartları, savaş dönemi, mübadele ve zorunlu göç onları ayırıyor. Lozan anlaşması temmuzda imzalanıyor ama öncesinde, daha ocak ayında bu mübadele anlaşması yapılıyor. Bunu her iki hükümet de zorunluluk olarak görüyor. Kağıt üzerinde çok kolay ama insani değerlere indiğiniz zaman, duygulara indiğiniz zaman çok kötü şeyler oluyor.
Türkler ve Rumlar arasında yaşanan bu sancili sureci, ‘mübadele’yi islemenizin özel bir nedeni var mı?
Eski İzmir valisi Oğuz Kaan   Köksal’ın eşi Olcay Köksal’ın 2005’te anlattığı bir hikayeydi bu. Dinleyince çok etkilendim ve cok iyi araştırmak gerektiğini düşündüm. Hasret benim en çok emek verdiğim kitabım oldu. 7-8 yıl benimle yaşadı. Mübadele kitapları genellikle Yunanistan’dan Türkiye’ye gelenleri işler. Kitapta hem onlar var hem de buradan giden Ortodoks Rumlar var ve onlar çok acı çekmişler.
TÜRKİYE’DEN GİDEN ORTODOKS RUMLARIN ÇOĞU TÜRK ASILLI
Hasret’te dönemin tarihsel ve sosyal yapısını da yansıtmışsınız?
Çok derin araştırmalar yaptım. Mübadeleyi anlattım. Selanik’e çok sık seyahatlerim oldu. Örneğin Keskin (Galatya) denilen bölgedeki Ortodoks Rumların Selanik’e gidiş yolları için Selanik’e gidip üzerinde aylarca çalıştım. 1920’li yıllarda oraya nasıl gidilir ve mübadele döneminde çekilen sıkıntılar nelerdir’i araştırdım. Tarih kitapları elimin altındaydı. Prof. Kemal Arı hiç yayınlanmamış makalelerini gönderdi. Çok değerli tarihçilerimizle görüştüm. Tarihimizdeki yanlışlıkların üzerine gitmeyi tercih ettim.

Tarihi bir gerçek var ortada. Onlar bu hayatı yaşarken Türkiye’de durum nasıldı, bunu araştırdım. Çekilen acıyı görüyorsanız Lozan anlaşması neden yapıldı da, neden bu insanlar bu kadar mağdur oldu diyebilirsiniz ama incelediğiniz zaman bunun mecburi bir karar olduğunu görürsünüz. Yunan işgali olmuş, arkasından Türkler onları geri püskürtmeye başladıkları zaman Ege’de, Yunanlılar daha mübadele olmadan Yunanistan’a kaçmaya başlamışlar. Oraya gittikleri zaman kalacak yer yok, son derece büyük bir sefalet var. Oradaki Müslümanlar da bu tarafa geliyor. En kötüsü de Türkiye’den giden Ortodoks Rumların çoğu Türk asıllı. Yani biz Rum kisvesi altında Türkleri göndermişiz. Bunlar Hristiyan Türk. Türk adetleriyle doğmuş büyümüşler ve biz onları göndermişiz.
MÜBADELENİN TARİH ODALARINA GİRDİM
Selanik’e çok sık seyahat ettim dediniz..
Selanik’te üzerinden yarım asır geçen hayatların izlerini sürmeye gittim. Ortodoks Rumların Balıklı Rum Hastanesi’nde karantinaya alındıklarını ve çok zor şartlar altında yaşamaya çalıştıklarını öğrendim. Selanik Kalamarya’da başkonsolos bana iyi bir rehber tahsis etti ve Kalamarya mübadele devlet arşiv dairesini kapılarını açtı. Oraya giren ilk Türk benmişim. Mübadelenin konuşma bantlarını dinledim. Resmen mübadelenin tarih odalarına girdim. Karantinadaki insanların nasıl bir zulme tabi tutulduğunu öğrendim.

İKİNCİVE ÜÇÜNCÜ KUŞAK HALA GÖZYAŞI DÖKÜYOR

Selanik’te şunu gördüm, ikinci kuşak, üçüncü kuşak hala gözyaşı döküyor. Omzumda ağladıkları çok özel, duygusal anlar oldu. Kitapta adı geçen Tacettin Bey karakterinin öz torunu beni buldu, kitabı okumuş, İki gün travma geçirmiş, hıçkıra hıçkıra ağladığını söyledi.

Selanik’te eski bir belediye başkanıyla bir görüşmemde bir salonda çalışan musiki korosuna denk geldim. Belediye başkanı beni takdim etti ve mübadeleyle ilgili kitap yazdığımdan bahsetti. Bir anda korodan Türkçe konuşmaya başlayanlar oldu. Birisi anneannem Tokat’tan geldi diyor ağlıyor, bir diğeri yine öyle. Bana ‘Bekledim de gelmedin, sevdiğimi bilmedin’ şarkısını gözyaşlarıyla söylediler. Onlar  ağlıyor, ben ağlıyorum.
İsimlerin hepsine sadık kaldınız..

Kitap içime sindi. Gerçek bir hayat hikayesi, isimlerine bile dokunmadım. Behire Hanım, Tacettin Bey, Omorfia, Patricia, Aris, Artin.. hepsi gerçek isimler.

YAZARKEN ÇOK GÖZYAŞI DÖKTÜM


Kitaplarınızı okurken insanlar gözyaşlarını tutamıyor. Bu kitapta da yine aynı etki mi söz konusu? Yine ağlayarak mı okuyacaklar?

İnsanlar kitapta kendilerinden bir şeyler buldukları, özdeşleşebildikleri konuları ve kitapları okuduklarında daha çok duygulanıyorlar. Kendileriyle ilgisi olmasa bile yarım yüzyılı geçmiş bir dönemden bahsediyoruz, eskiye dayanan bir şey. Yine gözyaşlarıyla okuyorlar. Ben de yazarken çok gözyaşı döktüm. 

AŞK ROMANI OLAN TEK KİTABIM YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ’DİR, DİĞERLERİNDE AŞK BİR MOTİFTİR

Aşk romanı yazarı olarak tanınıyorsunuz ama aslında öyle değil..

Benim aşk romanı olan bir tek kitabım var. Yüreğim Seni Çok Sevdi. Tam bir aşk romanı. Yediden yetmiş yediye insanları etkileyen bir kitap. Diğerlerinde aşk bir motiftir. En Son Yürekler Ölür bir organ nakli kitabıdır, Eroinle Dans bir bağımlılık kitabıdır. Piraye bir töre kitabıdır ve en son kitabım Hasret, mübadeledir, bir hasret romanıdır. Aşkın getirdiği bir ayrılık ve hasret var ama salt aşk romanı diyemeyiz. Aşk güzel bir duygu, bunu güzel yazabiliyorsam, kitabın içinde motif olarak bile kullanabiliyorsam ne mutlu bana. Teknolojinin bu kadar ilerlediği, duyguların mekanikleştiği bir dönemde aşkı güzel anlatıp iyi tepkiler alabiliyorsam demek ki iyi bir şey yapıyorum.

HİÇ KİMSE DEMESİN Kİ TÜRKİYE’DE GENÇLİK OKUMUYOR

Okurlarınız çoğunlukla lise ve üniversite öğrencileri. Sizi kendilerine yakın buluyorlar..
Okur portföyümde yaş sınırı yok ama Türkiye’de genel olarak kitap okuyan kesim öğrenciler. Ve hiç kimse demesin ki Türkiye’de gençlik okumuyor. Yılın TV dizisi, oyuncusu vs seçilirken yılın kitabı, yılın yazarı seçiliyor. Kitap paylaşıyor gençlerimiz. Okumuyor değiller, çok güzel okuyorlar.

Bir röportajınızda ‘beni başörtülü de okuyor, başı açık olan da ve birbirleriyle kitabımda geçen Nazım Hikmet şiirlerini konuşuyorlar.’ demiştiniz. Nedir farklı kitleleri tek potada eriten?

İçgüdüsel olarak insanlar arasında hiçbir ayrım gözetmiyorum. Göbeği piercingli kız da geliyor, başı örtülü kızımız da geliyor. Kitaplarda Nazım da var, Ahmet Hamdi de var, açığı da okuyor, kapalı olan da okuyor. Geniş bir yelpazeye hitap ettiğime inanıyorum. Bu kalabalığımdan çok memnunum.

Amerikan Forbes dergisi geçtiğimiz aylarda Türkiye’de 2012`de en çok kazanan 20 yazarı açıkladı. İsminiz Elif Şafak, Orhan Pamuk, Ayşe Kulin gibi isimlerle birlikte geçiyor ve fakat listedeki sıranız her yerde farklı yazılıyor. Nedir aslı?

Ben çok satan değil, çok okunan bir yazar olduğumu düşünüyorum. Aldığım ödüllerle plaketlerdir benim için göstergeler, satış rakamı çok yanıltıcı, korsanı var, kütüphane okuması var. Ben bu konuda hiç iddialı değilim. Bunca yıldır benim yüzdem eksi hesaplandı, aslında benimki de yüksek. Derecelendirmeye çok önem vermiyorum.  Haftaya Forbes dergisinden söyleşi için İzmir’e gelecekler. Onlarla hesaplaşacağız. (gülüşmeler)

Çok satan kitaplara karşı bir sert duruş var edebiyat dünyasında. Bir donem Elif Safak cok elestirildi. Siz nasıl karşılıyorsunuz bu tarz yorumlari?

Hiçbir yazar okunmamak için yazmaz. Okunmamak ve anlaşılmamak için yazıyorsan o zaman yazar değilsin. Kendi egonu mu tatmin ediyorsun. Ben tek çocuğum, yalnızım, ıssızım, etrafımın kalabalık olmasını seviyorum. Kitaplarımın çok okunmasını seviyorum. Paylaşmayı seviyorum. İnsanların sıcaklığını hissetmeyi seviyorum.  Gerisi laf-u güzaf.
Ne hissettirir bu kadar çok okunmak?
Kitap fuarlarında 6-8 saatlik imza günleri yapıyoruz. Yorgunluktan ziyade bir enerji geliyor üstüme. Okuyucularla konuşmak, paylaşmak motive ediyor beni. Ağlayanlar, sarılanlar, konuşanlar, güzel bir duygu yoğunluğu var. Mutluyum bu durumdan. Ne kadar sürebilirse sürsün.
Geçtiğimiz haftalarda kitaplarınızdan birine film teklifi geldi..
Görüşmelerimiz oluyor sık sık, bir anlaşma oldu ancak ne derece gerçekleştirilecek bilmiyorum. En Son Yürekler Ölür için bir film anlaşmamız var. Organ nakli konu ediliyor.

AŞK UZUN ÖMÜRLÜ BİR OLGU DEĞİL, TUTKUDUR, YATIŞINCA BİTER

Aşık olmak bir yetenek, bu yetenek de bende yok demiştiniz..

Bu benim kitaplarımda kullandığım bir ifadeydi. Aşık olmanın yetenek işi olduğunu düşünüyorum. Beyniniz kalbinizden bir adın önde giderse, size bu durum körkütük aşık olma şansı vermiyor. Buna benzer bir durum yaşadığımı düşünüyorum. Tabii ki büyük sevgiler var, bağlılıklar var. Aşk zaten çok uzun ömürlü bir olgu değil, tutkudur, yatışınca biter. Bittiği zaman sevgiye, bağlılığa dönüşür hatta bağımlılık olarak devam edebilir veya tamamen söner biter. Bu tamamen kişiler arasındaki ilişkilere bağlı.

Hep gerçek hayattan mı esinleniyorsunuz? Örneğin Piraye’de kendi hayat hikayenizden yola çıkmıştınız?  Yüreğim Seni Çok Sevdi’de ve şimdi Hasret’te keza yine öyle.

Piraye bir sentez. 21 yaşında Diyarbakır’a gelin gittim. Orada gördüklerimden beslendim, gözlemlerim var. Bir kişinin kişiliğinden alınmış parça var, benden bir parça var, okurlardan bir parça var. Olaylar da sentez ama tarihi yapısı, tarihi kültürü, yemek kültürü gözlem gerektiren şeyler. Hepsinin bir sentezi oluyor genellikle.

8 YIL EMEK VERIYORSUNUZ, 8 SAAT SONRA KORSANI PIYASADA

Korsan kitaplarla ilgili siz de diğer çok okunan kitaplar gibi fazlasıyla muzdaripsiniz..

Çok can sıkıcı. Issız Erkekler Korosu 100 bin basılmıştı. 400 bin de korsanı basılmış, yani beşte birini biz görüyoruz. Bu kadar vahim durum. İnsanın hevesi kaçıyor. Yazarlar, yayınevleri korsanın önüne geçmek için yasal yolla mücadele veriyor ama maalesef daha Hasret’in çıktığı ilk gün Taksim’de kitap korsan olarak satıştaydı. 8 yıl emek veriyorsunuz, 8 saat sonra kitabin korsani piyasada.

...Bu yazi Dipnot Tablet`te yayinlanmistir.



Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi ve Şeylerin Masumiyeti



Kaş’taki otelin küçük bekleme salonunun kitaplığında gözüme takılan ilk kitaptı Masumiyet Müzesi. İtiraf ediyorum, merak etmeme rağmen Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un bir türlü ilerlemeyen Kar romanını referans alarak bir daha Orhan Pamuk kitabı okumayacağıma kanaat getirip kitapçılarda göz göze gelmemeye gayret ettiğim kitaptı. Kaş’ta yeniden karşıma çıkıverdi..

Yanıma okuyacak bir şeyler  almayı unutunca ucundan ucundan başlayıverdiğim ve yine içten içe ‘Bu kitap ilerlemiyor yahu’ diyerek sayfalarını çevirdiğim Masumiyet Müzesi tatilde bitmeyince döner dönmez ilk işim soluğu bir kitapçıda almak oldu.
1970’lerin sonu 80’lerin başında roman kahramanları Kemal ile Füsun’un hüzünle biten aşk hikayesini anlatan kitap, sadece bir aşk hikayesi olarak okunamayacak kadar ince işlenmiş sosyolojik bir içeriğe sahip.

Masumiyet Müzesi sayfalar ilerledikçe Fuaye Lokantası’na, Merhamet Apartmanı’na, ilk Türk meyveli gazozu Meltem’e, Beyoğlu’nun sinemalarına, Çukurcuma Yokuşu’na,  Cihangir ve Tophane’nin parke taşı kaplı sokaklarına, Nişantaşı’na, Osmanbey’e, Şanzelize Butik’e dokundu. Satır aralarında insan ruhunun derinlerine indi, bazen aşk acısını elle tutulur hale getirdi..


Ardından başkahramanımız Kemal’in kısmen Füsun’u, sonrasında babasını kaybedişiyle değişen, aslında durakalan kırık hayatını, birikenleri, aşk acısını dindirmek için biriktirdiklerini anlattı. Bir yerden sonra muhteşem kurgusuyla akmaya başladı.


Romanın sonunda bir harita var. Bu harita bitmesini merakla beklediğim, romanla aynı ismi taşıyan ve 28 Nisan 2012'de ziyarete açılmış Masumiyet Müzesi'ne yani eski Brükner Apartmanı’na ait.


Pamuk’un on yıldan fazla bir süredir bitirmeye çabaladığı, içinde binlerce koleksiyon parçasının yer aldığı 1897 yılında inşa edilmiş bina, şimdiki Masumiyet Müzesi Firuzağa Mahallesi Çukurcuma’da. Pamuk’un binayla hikayeyi birleştirip hayata geçirdiği, çok önemsediği ve yıllarını verdiği bir proje ayrıca.


Orhan Pamuk, romanın başkahramanı Kemal Bey’in dilinden ‘Gerçek müzeler, Zaman’ın Mekan’a dönüştüğü yerlerdir. ‘ diyor kitabında.
Müzede neler mi göreceksiniz?

Eski İstanbul fotoğrafları, film afişleri, kartpostallar, eski gazete sayfaları, lokanta menüleri, ilaç kutuları, eski lambalar, oyuncaklar, kapı kulpları, anahtarlar, tuzluklar, biblo köpekler, tokalar, küllükler, cezveler, ütüler, çalar saatler, sinema biletleri, Füsun’a ait, O’nun kullandığı onlarca eşya ve daha pek çok şey..


“Çiklet çiğneyenlere ve öpüşenlere sonsuza kadar açık kalacağı” vaat edilen Çukurcuma’daki Masumiyet Müzesi’ne giriş için kitabın son sayfalarında bulunan yuvarlağı onaylatmanız yeterli. Kitabı edinmediyseniz  tam bilet: 15 TL, öğrenci :10 TL.


Çok ipucu vermek istemiyorum, başkahramanımız Kemal Bey’in şu sözlerini alıntılamak kitaba başlamanız için önayak olabilir.
"Müzemizi gezenler, bir gün bizim hikayemizi öğrenecek ve Füsun’un nasıl biri olduğunu zaten hissedecekler Orhan Bey. Vitrin vitrin, kutu kutu, bütün bu eşyalara bakarken, ziyaretçiler sekiz yıl boyunca akşam yemeklerinde Füsun’u nasıl seyrettiğimi, onun elini, kolunu, gülümseyişini, saçlarının kıvrımını, içtiği sigaranın izmaritini ezişine, kaşlarını çatışına, gülümseyişine, mendillerine, tokalarına, ayakkabılarına, elinde tuttuğu kaşığa, her şeyine ne kadar dikkat ettiğimi görünce, aşkın büyük bir dikkat, büyük bir şefkat olduğunu hissedecekler. Müzemizi gezenler eşyalara baktıkça, Füsun ile benim aşkıma saygı duyacaklar ve kendi hatıralarıyla bizim aşkımızı karşılaştıracaklar.
…Yaşadıklarımı, çektiğim aşk acılarını, Füsun’un çilesini, akşam yemeklerinde göz göze gelip bununla oyalanmamızı, plajlarda, sinemalarda el ele tutuşup mutlu olabilmemizi abartılı bulan gelecek kuşakların müze ziyaretçilerine, bekçiler yaşadığımız her şeyin hakiki olduğunu anlatmalı."


Orhan Pamuk Masumiyet Müzesi’nden yola çıkarak müzenin onbeş yıllık oluşum sürecinde yaşananları ve kendi hikayesini katalog halinde ayrıca kitap yapmış. Bir dönemin alışkanlıklarını, kullandıkları eşyaları, manzaraları fotoğraflarla betimleyen Şeylerin Masumiyeti isimli kitap, Masumiyet Müzesi gibi İletişim Kitabevi’nden çıkmış.


Müzenin oluşum hikayesini belgesel olarak izlemek isterseniz linkini aşağıda bulabilirsiniz.
İyi seyirler ve okumalar
Yazı: Hülya Meral



AŞK HER YERDE DURU TİYATRO’DA, Ya siz neredesiniz?

Valizimde bu sefer bir tiyatro oyunu var. Romantik komedi Aşk Her Yerde…

Duru Tiyatro’da sahnelenen oyunda, usta tiyatrocu Sait Genay (çılgın ve çapkın baba Gus), zihinlerimize İnce İnce Yasemince parodileriyle yer etmiş Pelin Körmükçü (yayınevi sahibi Harriet Copland), şimdilerde Bosna’yı konu alan Mavi Kelebekler dizisinde Sırp kızı Vesna’yı canlandıran Bahar Yanılmaz (evin asi ve uçarı kızı Dee Dee) rol alıyor. Yönetmenliğini Emre Kınay’ın üstlendiği oyunda Kınay aynı zamanda asosyal, istatistikçi baba (Leo) karakterini kendi üslübuyla harmanlıyor.


Orijinal ismi Nobody is Perfect olan Simon Williams’ın yazdığı Filiz Ofluoğlu’nun çevirisini yaptığı oyun, kimi zaman oyuncuların doğaçlamarıyla köpürdü ve zenginleşti, ortaya tadından yenmez bir performans çıktı. Oyunun konusuna gelince..

Orta yaşlarını sürmekte olan Leonard Loftus’un (Emre Kınay) eşinin kendisini terk etmesinden sonra asosyal ve bilgisayar başında geçen sıkıcı bir hayatı vardır.

Çılgın ve dinamik bir hayat süren, bir türlü yaşlılar evine gönderemediği çapkın babası Gus ve lisede okuyan uçarı kaçarı kızı Dee Dee, aşka küsen ve aşktan umudunu kesen Leo’nun hayatı ıskalamasını engellemek ve sıkıcı hayatını hareketlendirmesini sağlamak için çok çaba harcar, ancak işi sayılarla olan istatistikçi Leo, -iç dünyası öyle demese de- yazarak bilgisayar başında ve mutfakta geçirdiği sade hayatından memnundur.

Yazdığı kitabının bir bölümünü şansını denemek ve çocukluk hayalini gerçekleştirmek için evdekilerden gizli Aşk Her Yerde yayınevine gönderen Leo’ya yayınevinden bir telefon gelir. Sadece kadınların katılabildiği yarışma için basılmaya değer bir kitap seçmeye çalışan yayınevi sahibi Harriet Copland Leo’nun Myrtle Banburry takma ismiyle gönderdiği romanını beğenir ve kitabı basmak, bayan Banburry ile tanışmak ve anlaşmaya varmak istediğini iletir.

Kitap basıldıktan sonra yazarın hayatı değişecek ve herkes tarafından tanınan bir isim haline gelecektir. Şüphesiz kadın ismiyle yarışmaya katılan Leo’nun işi o kadar da kolay olmayacaktır.

Üstelik Myrtle Banburry olarak yayınevi sahibi Harriet Copland’in karşısına çıkan Leo, güzel kadına aşık olur. Köşeye sıkışan Leo ya kadına olan aşkını ya da kitabı yazanın kendisi olduğunu itiraf edip aşkı ile çocukluk hayali arasında tercih yapmak durumunda kalır. Bize de kendisini kıvrandıran bu romantik, komik ve eğlenceli süreci kahkahalarla izlemek düşer..

Duru Tiyatro’da daha önce Suç Ortağı ve Sondan Sonra oyunlarını izlemiştim. Bu oyundan sonra duruclub üyesi olma zamanı geldi sanırım.

Emre Kınay'ın, kızı Duru'nun adını verdiği Duru Tiyatro, Kadıköy Adliyesi’ni geçince sol kolda, Kadıköy Anadolu Lisesi'nin yanında. Oyunu izlemeye biraz erken gidip tiyatronun bahçesinde çay ve kurabiye keyfi yapmanızı tavsiye ederim.

Şimdiden iyi seyirler :)

Aşk Her Yerde Duru Tiyatro’da, ya siz neredesiniz?

Yazı: Hülya Meral

https://twitter.com/hulyameral

KALAYLI KAPLARDA ALAYLI YEMEKLER


Sahrap Soysal'ın yayınevi Doğan Kitap'tan taze taze çıkmış yeni kitabı Kalaylı Kaplarda Alaylı Yemekler. Geleneksel mutfakları ve dünya mutfaklarını ekranlara gülen yüzü ve tatlı diliyle taşıyan Soysal son kitabında, bakır kapları yapan zanaatkârları, Osmanlı mutfağında bakır kapların yerini, özellikle bakır kaplarda pişirilmesi gereken yemekleri anlatıyor. Zaman zaman çocukluğuna gidiyor ve artık bugün unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri bize yeniden hatırlatıyor. Gravürlerin ve Osmanlı döneminde Anadolu’ya gelen Batılı gezginlerin anlatımlarını da içeren Bakır Kaplarda Türk Yemekleri, artık unutulmaya yüz tutmuş bir kültürü bize yeniden anımsatıyor.

Biz bakır kaplarla büyüdük. Bugün dönüp baktığımda çocukluk anılarımın çoğuna mutlaka bir bakır kabın eşlik ettiğini görüyorum. Kışın sobanın üzerinde tıslayan güğüm, yanında ona eşlik eden demlik, tereklerde lengerler, tandıra sarkıtılan, ocağın üstüne asılan zincirli debbeler, çeşmeye suya giden kızların kolunun bir uzantısı gibi görünen helkiler, içine yağ bastığımız badyalar, gelinlerin ellerinden hiç düşmeyen ibrikler, yoğurt mayaladığımız bakraçlar, kışın sarılmak, içine girmek istediğimiz mangallar, pekmez günlerinde başrolü oynayan kazan, yazın buz gibi ayran, kışın ateş gibi salepler içtiğimiz maşrapalar, yıkandığımız testiler, hamur veya köfte yoğurduğumuz leğenler, devamlı göz önündeki sahanlar, fırına gönderilen tepsiler, siniler ve daha nice kap kacak hep bakırdandı ve bu durum o günler için oldukça normaldi. O zamanlar bilmesem de bu görüntü ve anıları sanki bugün için biriktirmişim gibi geliyor bana.” diyen Soysal Tüyap İstanbul Kitap Fuarı 2011'de Doğan Kitap standında yeni kitabını imzaladı.

Sahrap Soysal Yazar Hakkında

1959 yılında Gümüşhane’de doğan Sahrap Soysal, ODTÜ Kimya Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1983-1998 yıllarında çeşitli şirketlerde yönetici olarak çalıştı. 2001 yılında “Mutfakta Keyif” programını hazırlayıp sunmaya başladı. "Bir Yemek Masalı" (2004 Gourmand Dünyanın En İyi Yemek Kitabı Ödülü), "Anne Ben Acıktım!" (2004) ve "Sevgilim, Akşama Ne Pişirdin?" (2007 Gourmand Yılın En İyi Yemek Kitabı Onur ödülü) adlı kitapları Doğan Kitap tarafından yayımlanan Soysal, halen televizyon programlarının yanı sıra Hürriyet, Milliyet, Posta gazeteleri ile Seninle dergisinin yemek konusunda yayın danışmanlığını ve editörlüğünü yapıyor.


HÜLYA MERAL

https://twitter.com/hulyameral

TÜRKAN: EĞİTİME VE AYDINLANMAYA ADANAN BİR YAŞAM




18 Mayıs akşamı Koliba Film'in davetlisi olarak izledim yeni vizyona girecek TÜRKAN filmini. Ölümünün 2. yılında hem Türkan Saylan hocayı andık, hem de duygu yüklü sahnelerle hüzünlendik.

Cüzzamla mücadeleye ve Türk gençlerinin eğitimine adadığı o koskoca ömür elbette sığmamış 120 dakikalık bir sinema filmine. Vefatından önceki son 15 gün işlenmiş.

1986'da yakalandığı kanser hastalığına rağmen pes etmeyişi, Ergenekon'un 12. dalgasıyla Arnavutköy'de evine yapılan baskın, mücadelesine adadağı yılların oğlu Çınar ve Çağlayan'ın hayatına etkisi, yetiştirdiği veya destek olduğu, fikirlerini ve mücadelesini benimseyen insanlarla ilişkileri aktarılmış beyaz perdeye.

Son gününde tüm bilet gelirleri eğitime aktarılan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenlediği konsere katılmak için umutla direnişi ve son Kardelen'i Zehra ile sahneye çıkışı, konuşması filmin final sahnesi.





Senaryosunu Ayşe Kulin'in Türkan& Tek ve Tek Başına kitabından esinlenerek Ayça Mutlugil, Cemal Şan ve Oya Yüce'nin kaleme aldığı filmin başrolünde Türkan karakterini deneyimli oyuncu Rüçhan Çalışkur canlandırıyor. Türkan Saylan'ın oğulları Çınar ve Çağlayan karakterlerini üstlenen Tardu Flordun ve Ragıp Savaş da filmdeki duygusal sahneleri izleyiciye geçirmeyi başarıyor.

Her biri alanında güzel işlere imza atmış Şevket Çoruh, Altan Erkekli, Selin Demiratar, İsmail Hacıoğlu, Şebnem Sönmez, Özge Özder, Haldun Boysan, Tanju Tunçel, Yurdaer Okur, Şemsi İnkaya gibi oyuncular da filmin kısa ama önemli sahnelerini destekleyen yan karakterleri oluşturmuş.

Yaşımız ne olursa olsun pekçoğumuzun göze alamayacağı zorluklara göğüs germiş cesur kadın Türkan'dan her birimizin öğreneceği yığınla şey var.

Varsın birileri anlamamakta, karanlığa gömülmekte ısrar etsin..

İyi seyirler:)

KENDİ EVEREST'İNİZE TIRMANIN


O bir dağcı
O bir fotoğrafçı
O bir kurtarıcı
O bir doğa adamı
O bir yolcu
O bir eğitmen
O bir sınır tanımayan
O bir sporcu
O bir fenomen
O aynı zamanda bir yazar...



Rusya tarafından 'Kar Leoparı' ünvanı verilen, 1994'te Everest Dağı'na tırmanan ilk Türk dağcı Nasuh Mahruki'den bahsediyorum.




Arama Kurtarma Derneği (AKUT) kurucu üyesi ve başkanı Mahruki, pek çok dergi ve gazetede yayımlanan makaleden sonra çıkardığı 7. kitabı 'Kendi Everest'inize Tırmanın' ile geçtiğimiz haftalarda okuyucusuyla buluştu.


Kendine hep büyük ve iddialı, aşılması zor hedefler koyan, bu hedeflere akılcı, planlı ve kararlı hareket ederek ulaştığını belirten Mahruki'nin 20 yıllık tecrübesini barındıran kitap pekçok kişiye rehber olacağa benzer.




Nasuh Mahruki ile Starbucks kahve eşliğinde sohbet etmek, sorular sormak, macera veya heyecan dolu tecrübelerini dinlemek isterseniz 29 Ocak 2011 Cumartesi günü saat 19.30'da Pera Müzesi'nde sevenleri ve okuyucularıyla buluşmak üzere orada olacak.

Pera Müzesi
Starbucks Coffee ile Kültür Sanat Sohbetleri
Nasuh Mahruki
20 Ocak Cumartesi
19.00 Starbucks Kahve Tadımı- Pera Café
19.30 Söyleşi- Oditoryum
Etkinlik ücretsizdir.
Sınırlı kontenjan nedeniyle rezervasyon yapılmalıdır.
Rezervasyon için:
Eda Göknar: 0212 334 09 12
Kitaptan İLK SÖZ:
Herkes bu yaşamda birşeyler başarmak ister. Herkes dünyaya izini bırakmak ister. Her can bilinmek ister. Ancak bunu elde etmek için yeteri kadar gayret etmesi gerektiğini unutur. İster ama arkasından koşacak inancı ve enerjiyi gösteremez. Bir- iki denemeden sonra işler umduğu gibi gitmezse hayata karşı yılgınlık gösterir, daha azıyla idare etmeye çalışır, küçük düşünür. Kendi potansiyelinin altında kalır ve yaşamına, kendine bence yazık eder. Oysa yaşamın olağanüstü fırsatlarının ve azı çok , iyiyi çok iyi hatta mükemmel yapabilme ve kötüyü iyileştirebilme mucizelerinin farkında olanlar, yaşamlarında hak ettiklerine inandıkları yeri gerçekten de hak etmeleri gerektiğini bilirler. Oraya ancak başararak ulaşılacağının farkındadırlar ve öyle yaparlar...N. Mahruki
Yayınlanan Kitapları:
Bir Dağcının Güncesi
Everest'te İlk Türk
Bir Hayalin Peşinde
Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi
Yeryüzü Güncesi
Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir
'Kendi Everest'inize Tırmanın' ile ilgili yorumlar:
  • Kitap hayatta tırmanacağınız veya tırmanmaya niyet edip de yılgınlığa uğradığınız kendi Everest'inize tırmanmanıza bir rehber niteliğinde adeta. Nasuh Mahruki kitapta olağanüstü anlatım dili ile insana müthiş bir motivasyon aşılıyor. Kitabı, hayatın her alanında kendi Everest'inize tırmanmakta zorlandığınız anda tekrar tekrar okuyabileceğiniz, danışabileceğiniz bir rehber gibi yanınızda taşımanızı tavsiye ediyorum. teşekkürler Nasuh Mahruki..

  • Yüzlerce kitap okudum. Beni bu kadar zirveye çıkaran, gerçek başarı ve mutluluğun anahtarını bu kadar harika ankatan başka bir kaynağa rastlamadım. Bu kitaptan yüzlerce alıp çevremdeki herkese hediye etmek istiyorum. Yüreğine ve eline sağlık.

  • Yaşanmışlıkla yoğrulmuş ve daha da güzel başarılara imza atılacağının habercisi olan bir kitap. herkes kendinden bir parça mutlaka bulacak. Okunup, anlanılması gereken bir değer. Teşekkürler...

Yazı: Hülya Meral

KİTAP; BİR DÜNYADIR, BİR YAŞAM BİÇİMİDİR



Beni Antalya Havalaalanı'ndan İstanbul'a getirecek uçağım rötar yapmıştı, tüm hafta sürekli hareket halinde olacağımı bildiğimden yanıma kitap almamıştım ama kitap kokusu da burnumda tütüyordu. Rötardan dolayı hediyelik eşya dükkanlarını gezmektense kitabevine girip bir-iki kitap karıştırayım dedim, birkaç kitap seçip oturdum masaya.


Karşımda 20'li yaşların başında olduğunu tahmin ettiğim iki genç bir raftan diğerine gidiyor, ne alacakları konusunda en ufak bir fikir sahibi olmadıkları her hallerinden anlaşılıyordu.
Biri diğerine "oğlum gel şurdan birer kitap alalım, entel dantel görünelim, kızlar artık öylelerine bakıyor" dedikten sonra "Çok satanlar" bölümünden birer kitap kapıp hızlıca kasaya yöneldiler..
1960'larda 70'lerde 80'lerde insanların siyasi ve ekonomik güçlükler sebebiyle ya gizli gizli ya da evinde ışık olmadığı için sokak lambası altında kitap okumaya, ders çalışmaya çalıştığı zamanlar aklıma gelince arkalarından gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
Kitap okumak demek ki şimdilerde genç kızları etkilemek için kullanılıyordu. Üstelik 'Çok satanlar' bölümünden içine, arka kapağına, yazarına bakmadan alınmıştı. Ne üzücü..Umarım gördüğüm manzara azınlıktaki gençler için geçerlidir.


Yıllar önce kitap fuarı için İzmir Fuar Alanı'na girdiğimde gördüğüm kalabalığa ve uzayıp giden kuyruğa inanamamış, fuarı dolaşırken katılan yayınevi ve okuyucu sayısını, okuyucuların yazarlara ve kitaplara olan ilgisini hayretle izlemiştim.

Ankara'da halk otobüsünde seyahat ederken ayakta giden yolcuların kısa mesafede ulaşacakları yolculuk sırasında bile ellerinden kitap düşürmediğini görünce iyiden iyiye keyiflenmiştim.
Belki şehrin kalabalığından, belki de ilgi alanlarının, aktivitelerin sayısının fazlalığından olsa gerek İstanbul'da bu tarz görüntülerle belirli semtlerde veya üniversite çevreleri haricinde çok karşılaşmadığım için şaşırmış, keşke yaşadığım şehirde elinde kitapla dolaşan yüzlerce insan olsa diye düşünmüştüm.


Niş kitaplara doğru

Kitap okuma alışkanlıklarının yıllarla ve her yeni nesille değiştiği günümüzde, okuyucular artık özel ilgi alanlarına yönelik yoga, meditasyon, yemek kültürü, şarap kültürü, fotoğrafçılık, seyahat, avcılık, dalış ..vs gibi niş konulara ilgi göstermeye başladı.
Belli ki önceden de bu tarz konulara ilgi vardı ama bu kadar kaynak yayımlanmıyordu. Şimdi bir kitapçıya girip yemek kültürü ile ilgili kitap arasanız bırakın Türkiye'deki herhangi bir şehrin ünlü yemeklerini köyünde bile nesi ünlüdür bulabiliyorsunuz veya İtalya'nın ismini daha önce hiç duymadığınız kasabasında enfes şaraplar üretildiğini, neden bu şarapların bu kadar güzel olduğunu sebepleriyle okuyabiliyorsunuz.

Çok okunanlar



Her çok satan iyidir veya kötüdür diyemeyiz elbette ama okuyucular tarafından son zamanlarda en çok tercih edilen kitaplara gelirsek;



Özellikle Elif Şafak'ın 'Firarperest'i, Ece Temelkuran'ın 'Muz Sesleri', Dan Brown'ın 'Kayıp Sembol'ü, Adam Fawer'in 'Olasılıksız'ı, Can Dündar'ın 'Lüsyen'i, Stieg Larsson'un 'Ejderha Dövmeli Kız'ı, Ahmet Ümit'in 'İstanbul Hatırası', Paulo Coelho'nun 'Brida'sı, Hanefi Avcı'nın 'Haliç'te Yaşayan Simonlar'ı oldukça popüler.

Her kitap 80 yaşında bir insan kadar bilgedir

Bana göre okunan her ne olursa olsun her kitap 80 yaşında bir insan kadar bilgedir. Kabul, kimi saçmalar, kimi palavra atar, kimi makyajdır, modadır, trendtir anlatır durur. Ama insan her kitap okuduğunda yeni bir denize, yeni bir ufka yelken açar, daha çok merak eder, merakı onu başka kitap arayışına iter ve bu böyle devam eder durur. Önemli olan insanın duyularına bir kez olsun kitap kokusu nüfus edebilsin..

Kitap okumak mesai harcanan bir iştir


NTV'de Gece Gündüz programını sunan, edebiyatçı- yazar Yekta Kopan'ın sinir olduğu bir soru-cevap vardır, boş zamanlarınızda ne yaparsınız sorusuna verilen "kitap okurum" cevabı Kopan kadar pek çok kitap seveni de derinden yaralar.

Çünkü kitap okumak baya baya mesai harcanan bir 'iş'tir. Boş zamanda insan kek yapabilir, play station oynayabilir falan ama kitap okumak başlıbaşına bir süreçtir.

Kitap zihin açar

Zihni açan, harekete geçiren kitap, sosyal ortamlarda söyleyecek sözün olmasını sağlar. Kız veya erkek arkadaşına okuyacağın şiirlerin, söyleyeceğin güzel sözlerin kaynağı kitaplardır. Kitap, girmek istersen seni içine alır ve kolay kolay bırakmaz.

e-Kitap

Kitap demişken e-kitap'a değinmeden olmaz. İlk defa 1998'de Rocket eBook ve Softbook isimli ürünlerle tanıştığımız e-Kitap'ın popülaritesi özellikle son aylarda daha da artmış durumda.
E-Kitap'ın yerini sağlamlaştıran unsur kuşkusuz eMürekkep teknolojili Reader'ı 2006'da piyasaya süren Sony ve 2005'te Mobipocket firmasını bünyesine dahil edip iki yıl sonra Kindle'ı ortaya çıkaran Amazon.com.
Bu durum hem okuyucularda hem de global teknoloji devlerinde heyecan ve büyük yankı yaratıyor.

2011'e geldiğinizde piyasada satılan ebook readerların iki hafta boyunca şarj etmeden 8.000- 10.000 sayfa kitap okuma imkanı sunduğunu görebiliyorsunuz.

Üstelik kontrastı ilk çıkanlara göre çok daha yüksek, gözü yormuyor. Cihazlar sadece kitap okumayı sağlamıyor, medya dosyalarını oynatıp, ajanda oluşturabiliyorsunuz. Wifi desteğiyle internet erişimi sağlayıp, 3G teknolojisiyle hızlı hareket edebiliyorsunuz.

Peki cihazı aldım, e-Kitap'ı nereden satın alacağım diyorsunuz.. Açık söylemek gerekirse Türkiye'de satışa sunulan e-Kitap sayısı ve çeşidi henüz çok yetersiz. Bu konuda Can Yayınları ilk harekete geçen yayınevi.

İnternetten satın alabileceğiniz bir başka site ise idefix.com. Idefix kitapları digital ortama aktararak bu ihtiyacı karşılıyordu, yaklaşık bir ay önce de Ipad için Kitaplık isimli uygulamayı duyurdu ve App Store'da ilk sıraya yükseldi.

Ipad'de İngilizce kitap bulabilyorsunuz fakat Kitaplık, şu anda Türkçe tek alternatif. Ayraç ekleme ve yazı boyutuyla oynama olanağıyla kolay kullanımı var, kitabın yüzde kaçını okuduğunuzu da görebiliyorsunuz ancak kitabın sayfa sayısını veya kaçıncı sayfada olduğunuzu göremiyorsunuz.

2011'de Amazon'da satışı yapılan yarım milyon cihaz var dolayısıyla Türkiye için katedecek uzun bir yol var gibi görünüyor.

Basılı kitap digitale karşı mı?

Basılı kitap okumanın tadı elbette hiçbirşeyle ölçülemez. E-kitap'ın yer ve mekandan bağımsızlık, kağıttan tasarruf, pratik ve ergonomik kullanım, korsan kitabın önüne geçmek gibi pekçok avantajı var ancak fütüristlere kulak verirsek, basılı kitabın geleceği de tıpkı ansiklopediler gibi olacak.

Uzak değil çok yakın zamanda artık çoğu evde basılı kitap, dergi, gazete kalmayacak, herşey digitale aktarılacak, artık okuyucu digitali tercih edeceğinden basılı kitap sınırlı sayıda üretilecek ve sadece niş bir ürün gibi yüksek bir fiyattan satışa sunulup kalın cilt kapakla kitaplıklarda 'sınırlı' sayıda varolacak.

Tüm bu yazdıklarım çevresinde toparlarsak;

Elbette düşün dünyanızı yaratmak, zenginleştirmek, renklendirmek, hareketlendirmek size kalmış ancak kitap; bir dünyadır, yaşam biçimidir. İster basılı, ister digital, hayatımızın içinde varolması kocaman bir ahenktir.

Kitap bir Sanat'tır

ve Sanat, günlük yaşamın ruhun üzerinde bıraktığı tozu temizler (Pablo Picasso)

Sizin yaşam biçiminiz ne?

Yazı: Hülya Meral



KİTABEVLERİ
Ada Kitapevi
Tünel'e doğru giderken geniş ön cephesi ile dikkat çeken kitapevi, bundan bir süre önce mekanın yarısını kafeye çevirdi. Eskidan çok daha fazla CD bölümü vardı. Meşrutiyet C. N:18 Aslı Han Dük:33Asmalı Mescit M. Galatasaray Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2527816
Alkım
Kadıköy Mühürdar Caddesi’nde 1999’da kuruldu. İki katlı dükkan 1000 metrekarenin üzerinde. Beşiktaş, Kadıköy, Ankara Kızılay ve Kayseri’de şubeleri var. İngilizce roman, şiir, hikaye kitapları da satıyorlar. Çok geniş bir yerli dergi reyonu bulunuyor. Arkeoloji, mitoloji ve şiir alanında çok zenginler.Tel: (216) 449 10 60

Amargi Feminist Kitabevi
Adından da anlaşıldığı üzere kadın sorunlarına ilişkin kitaplar, dergiler burada bulunuyor. Ayrıca kitabevi zaman zaman söyleşiler de düzenliyor. Kadın sorunlarına ilişkin araştırma yapmak isteyenler için iyi bir kaynak. Tel S. N:16 Taksim Ticaret Meslek Lisesi Karşısı Katip Mustafa Çelebi M. Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2510154
Arkeoloji Sanat Yayınları
Bünyesinde arkeoloji ile ilgili yayınları barındırıyor. Kendi çıkardığı yayınlar dışında yabancı dilde kitaplar da rahatça bulunabilir. Hayriye C. N:3 Çorlu Apt. D:4Galatasaray Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2930378
D& R Mağazaları
D&R ilk mağazasını 1997 Mayıs’ında, İstanbul Erenköy’de açtı. Şimdi tüm Türkiye’de toplam 60 mağazası var. Kanyon Alışveriş Merkezi içindeki mağazası 1800 metrekare. Yaklaşık yarısı kitaba ayrılmış. Kafesi ve okuma masaları var. Tüm D&R’lar içinde ürün yelpazesi en zengin olanı. DJ kabini bile var. Arasıra konserler veriliyor. Okuma günleri yapılıyor. Mağazanın tasarımı mimar Hakan Kıran tarafından yapılmış. Ürün gamında 200 binden fazla yerli, yabancı kitap, dergi ve müzik ürünleri, hobi ve multimedya grupları ile güncel ürünler bulunuyor. Tel: 0212 353 08 70
Denizler Kitabevi
Adından da anlaşlacağı üzere, sadece denizlerle ilgili kitaplar, yayınlar var burada. Denizle içiçe olmamıza rağmen denizden bir hayli uzak yaşayan bizler için cesaret isteyen bir iş ve yıllardır ayakta kalmasını bildi.İstiklal C. N:199 D:ATomtom M. Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2498893
Eren Yayıncılık & Kitabevi
Asmalımescit'te lokanta ve kafeler arasında iyice sıkışan kitapevi, özellikle öğretim üyelerinin sık sık ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Roman ve popüler kitaplardan çok araştırma, tarih, sosyal bilimler gibi konulardaki kitapları bünyesinde barındırıyor.İstiklal C. Sofyalı S. N:34 Asmalı Mescit M. Tünel Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2512858
İstiklal
1999’da İstiklal Caddesi üzerinde açıldı. Yazar söyleşilerinin, kitap tanıtımlarının ve imza günlerinin yapıldığı bir çekim merkezi. Müzik ürünlerinde de geniş ve seçkin bir koleksiyona sahip. Sanatsal ürünler, puzzle, maket gibi hobi malzemeleri de satılıyor. 2005 yılının başlarında yayıncılığa da başladılar. Toplam 350 metrekare olan dükkan üç katlı. İngilizce ders kitapları da var. Tel: (212) 292 95 18
İmge Kitabevi
Çizgi romandan felsefeye, geziden romana, kadın sorunlarından mitolojiye hemen her dalda kitap yayınlayan ve internet üzerinden de satış yapan İmge'inn merkezi Beyoğlu'nda olmasına karşın büyük kitabevi Kadıköy'de. Mühürdar C. N:80/A Kadıköy Tel. (0216) 3486058
İnkılap Kitabevi
Neredeyse Cumhuriyet'le yaşıt olan yayınevi, yıllardır Sirkeci'de varlığını sürdüyordu. Daha sonra 1999 yılından itibaren Ümraniye, Beylikdüzü, Suadiye, Acarkent, Ataşehir, Maltepe, Levent semtlerinde açtığı kitabevleri ile geniş bir okur kitlesine de ulaşmayı başardı.Merkez: Çobançeşme Mahallesi Altay Sokak No: 8 Yenibosna Tel : 0212 496 11 11
Homer Kitabevi
Önceleri arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında kitaplar yayınlayan ve satan kitapevi daha sonra yayınlarını çeşitlendirdi. Fotoğrafçılıktan siyasete geniş bir yelpazede kitaplar basılıyor ve satılıyor.Yeniçarşı C. N:12 D:AKuloğlu M. Galatasaray Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2495902
Literatür Kitabevi
Daha çok kendi çıkardığı yayınları bünyesinde barındırıyor. Yayın hayatına mesleki konulardaki kitaplarla başlayan Literatür, zamanla roman, çocuk kitapları da yayınlamaya başladı. İstiklal C. N:47 Emgen Hanı K:4 Şehit Muhtar M. Taksim Beyoğlu(0212) 2492829
Mavi Kum
Akdeniz çevresindeki tüm ülkelere, uygarlıklara ait kitapları, yayınları bulabileceğiniz, kafesinde oturup raflardaki kitapları okuyacağınız, düzenlenen söyleşi ve sergileri takip edebileceğiniz iki katlı şirin kitabevi Cihangir'de hayatını sürdürüyor.Cihangir C. N:13 Yıldız Apt. Cihangir M. Beyoğlu - İSTANBUL(0212) 2514440
Mesele
Cihangir'de Çukurcuma’da Yunan Konsolosluğu’nun sokağından Cihangir’e doğru ilerlerken görülen Mesele, bellibaşlı yayınevlerinden gelen 'indirimli' kitaplar satıyor. Sanat, kültür, teori kitapları, yabancı dilde ikinci dil kitaplar ve hatta gravürler, afişler bile var. Mekânda daha çok satışı azalmış kitapları, ucuz seri adı altında satışa sunuyor. Mesele Kitapçısı’nda yalnızca kitap değil, satışa sunulmuş avize ve aksesuarlara, kaset ve plaklara, gravürlere rastlamak mümkün. Turnacıbaşı sok.
Kabalcı
Beşiktaş’taki kitapçı 1995’te açıldı. Üç katlı dükkanın her katı 1000 metrekare civarında. Kitap, kırtasiye, hediyelik eşya, kozmetik, CD ve kaset satışı yapılıyor. Geniş bir İngilizce, Almanca ve Fransızca reyonları var. Lise ve üniversiteye yönelik ders kitapları da satılıyor. Kafeleri bulunuyor. Kabalcı aslında bir yayınevi. Yabancı kitapları ve yurtdışından gelen ürünleri kendileri ithal ediyorlar. "Kelepir kitaplar" bölümünde piyasada tükenmiş, sahaflık kitapların satışı indirimli olarak yapılıyor. Belli başlı boya ve fırça markalarını burada bulmak mümkün.Tel: (212) 327 33 22

Kağıt Gemi Kitapevi
Daha çok ikinci el kitaplar, dergiler, CD ve plaklar bulunduran kitapçının daha büyük dükkanı Galatasaray'daki Aslı Han pasajda bulunuyor. Ağa Hamam Cad. Altı patlar Sok. No: 2/1Cihangir /BeyoğluTel: 0212 249 80 02

Mephisto
Beyoğlu'nun vaz geçilmez adresleri arasına girdi bile. 2006 yılından bu yana internet üzerinden de hizmet veriyor. Üç kata yayılmış mekanda kitaplar, kafe, kırtasiye ve müzik bölümü yer alıyor. Kendi yayınladığı CD'leri dışında çok geniş bir müzik bölümü de dikkat çekici. Hemen girişte orta yerdeki kitap ve CD'lerin bulunduğu bölümü Beyoğlu'na cıkan herkes karıştırmalı diyoruz.İstiklal Cad. N:125 K:1, D:1 Taksim, Beyoğlu - İstanbul Tel: (0212) 2490696
Tarihçi Kitabevi
Tarihçi Kitabevi Kadıköy Moda’da yeni açıldı. Türk Tarih Kurumu, Tarih Vakfı gibi kuruluşların tüm kitaplarını bulunduran ve Necip Azakoğlu tarafından açılan Tarihçi, araştırmacılara çalışacak bir mekân da vaat ediyor. Üstelik çaya kahveye para ödemek zorunda kalmadan.” Gelecekte de Anadolu tarihine dair ne varsa Tarihçi Kitabevi’nde bulmak mümkün olacak.Moda Caddesi 104/a
Pandora
Beyoğlu 1991’de Beyoğlu Büyükparmakkapı Sokak’ta kuruldu, üç şube daha açtı. İnternet üzerinden de satış yapıyorlar. İngilizce, Türkçe kitap ve süreli yayınlar satılıyor. 30 bin çeşit Türkçe, 20 bin çeşit İngilizce kitap bulabilirsiniz. Her iki dilden üniversite eğitim kitapları da mevcut. Türkiye üzerine yazılan İngilizce kitapların sayısı iki bin civarında. Sanat, arkeoloji, tarih, edebiyat, yemek, hobi kitapları da bulunuyor. Kitap okuma ışığı, ayraç gibi kitap aksesuvarları da var. İstediğiniz kitabı internet üzerinden ayırıp daha sonra gidip alabiliyorsunuz.Tel: (212) 245 16 67
Remzi
1927’de Remzi Bengi tarafından kuruldu. İstanbul Beyazıt’ta açtığı bir dükkanla faaliyete geçti. Yayınevi olarak ilk kitabı Ömer Seyfettin’in "Yüksek Ökçeler" adlı eseri. 1994’te Akmerkez, 1995’te Rumeli Caddesi Nişantaşı şubesini açtı. Hemen bütün AVM'lerde bir şubesi bulunuyor. Rumeli şubesinde bir kafe de bulunuyor. Yabancı ve yerli dergi, ağırlıklı olarak İngilizce kitaplar, ajanda, takvim, DVD, VCD, databank, hediyelik eşya, kart, ayraç gibi ürünler de satılıyor.Tel: (212) 234 54 75
Robinson Crusoe
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde 1994’te kuruldu. Türkçe kütüphaneleri zengin ama İngilizce ve Fransızca kitaplar da bulabilirsiniz. Ortalama 3-4 haftada dünyanın her yanından sipariş getiriyorlar. Nisan Yayınları adında bir yayınevleri de var. Kitap konusunda bilgili olmayan elemanlara tezgahı teslim etmiyorlar. Kitapçıların çoğu yabancı kitapları buradan alıyor. Sanat, sinema, müzik, şiir, roman, resim kitapları da bulabilirsiniz. Dükkanın mimarisi Han Tümertekin’e ait.Tel: 0212 293 69 68
Say Kitabevi
Otuz yıldır Cağaloğlu'nda yokuşun alt tarafında hem binlerce kitap bastılar, dağttılar hem de satıyorlar. Başvuru ve kaynaktan romana, hobiden sanata kadar onlarca çeşit kitap basan yayınevinde çocuk kitapları da yer alıyor.Ankara Caddesi Pamir Han No: 54/4 SirkeciTelefon 0212 - 512 21 58 / 528 17 54
Simurg
Kedileriyle meşhur kitabevini kediseverler de ziyaret ediyor. Beyoğlu’ndaki 21 yıllık kitabevinin sahibi İbrahim Yılmaz. Genellikle kitap kurdu olanların uğrak yeri. Kitap ve süreli yayın dışında hiçbir şey satmıyor. Sahaflık da yapıyor. Simurg adında 74 kitap yayınlamış olan bir yayınevi de var. Türkiye’de basılan yabancı kitaplar bulunuyor, dışarıdan getirmiyorlar. Sipariş alıp çok hızlı bir şekilde servis ediyor, aradığınız her kitabı buluyorlar.Tel: 0212 292 27 12

Tekin Kitapevi
İstanbul'un tarihi semtinde yer alıyor. Sahaf niteliğindeki kitapçı kitap alıyor, kütüphane kuruyor, Osmanlıca kitaplardan ansiklopedilere çizgi romandan üniversite kitaplarına kadar pek çok çeşidi bünyesinde barındırıyor.Süleymaniye Mah. Süleymaniye Cad. No:5Süleymaniye İSTANBUL 0212 528 70 85 0535 823 97 04
Varlık Kitabevi
Cağaloğlu'nda yıllara meydan okuyan yayınevi, zaman zaman parlıyor, zaman zaman geçmişin ağırlığına yeniliyor. Yaşar Nabi Nayır'ın kurduğu yayınevi'nin çıkardığı kitaplar ve Varlık dergisi burada bulunabilir.Piyerloti cad. No: 7/9 Çemberlitaş-İstanbul-Türkiye Telefon : (0212) 516 20 04 Fax : (0212) 516 20 05Nobel Tıp Kitabevleriİşte yıllardır adını ve yerini koruyan bir kitabevi. Elbette tıp alanında kitapları bulunduruyor. Üniversite öğrencilerinin ilk uğrak yeri.Millet Cad. N:111 Denizabdal Mah. Çapa Fatih - İstanbul

Zıppa Kültür Kitabevi
Zıppa Kültür Kitabevi 2007 tarihinde kurulmuş 2008'de Dikilitaş-Bakırköy'e taşınmıştır. Kitabevi, kafe yanı sıra kırtasiye, oyun/oyuncak, müzik market, hediyelik eşya, bilgisayar ve elektronik eşya aksesuarları da bulunmakta,Ahu Sok. N:7/3 Dikilitaş YKB Sokağı Ahu Apt. Kartaltepe Mah. , Dikilitaş, Bakırköy - İstanbul Tel: (0212) 5710696

Galatasaray Sahaflar Çarşısı
Galatasaray Lisesi'nin karşısındaki sokaktan girin, Avrupa pasajının yanındaki pasajın iki katı tıka basa sahaf dükkanı dolu. Eski kitaplar, dergiler, poster ve kartpostallar, plaklar, ansiklopediler, ikinci el kitaplarla birlikte burada.
Akmar Pasajı Kitapçıları
Sadece Kadıköy'un değil, tüm İstanbul'un en ünlü pasajlarından olan Akmar'da onlarca kitabevi yer alıyor. Pek çoğu üniversiteye hazırlık kitapları ya da yabancı dil kurs kitapları satıyor. Bazılarında da ikinci el kitapları bulmak mümkün.
Beyazıt- Sahaflar Çarşısı
Bir zamanlar kitapkurtlarının ayrılamadığı mekan maalesef eski günlerinden çok uzakta. Eski kitaplar, nadir basılı eserlerin bulunduğu Sahaflar çarışı, zamana yenildi ve artık üniversite hazırlık kitapları satan sıradan bir çarşı halini aldı. Artık eski, nadide bir kitabı arayıp bulan kitapçı bile yok. Yine de eski günlerin hatırına dolaşmayı ihmal etmeyin.