Beklentilerimi yüksek tutarak gittiğim Woddy Allen’ın Roma’da geçen son filmi Roma'ya Sevgilerle..
Roma’da geçen dediğime
bakmayın, ortada bir senaryo yok. Bir filmde, birkaç parodi veya hikaye(cik) desek daha
doğru. Hakkını yemeyelim (haddime de değil zaten) yönetmen kendi oynadığı Jerry
rolünde gayet başarılı. Espriler, beden dili, tipik Amerikan üslubu şahane ama
diğer kareleri sadece ‘Şöyle bir Roma’yı göreyim’ ya da daha önce gittiyseniz ‘Biraz Roma’yı anımsayayım’ niyetiyle izlemek daha mantıklı.
Film Roma’nın
merkezi kabul edilen Venedik Meydanı’nda İtalyan trafik polisinin İtalyanca
girizgahıyla başlıyor. Domenico Modugno’nun 1958’deki Eurovision’da üçüncü olan
‘Nel blu di pinto di blu’ yani ‘Volare’ şarkısı ile kamera İtalya sokaklarında
dolaşmaya başlıyor.
Filmdeki hikaye(cik)ler
biri bitip diğeri başlar şekilde değil, birbiriyle ilgisi olmayan ama parça
parça birbirini tamamlayan şekilde kurgulanmış.
Amerika’dan
turist olarak Roma’ya gelen Hayley (The Newsroom dizisinden hatırlayacaksınız-
Kanadalı oyuncu Alison Pill) ile komünist genç avukat Michelangelo (Benim Adım
Aşk filminden hatırlayacaksınız- Flavio Parenti) yol tarif ederken tanışıyor.
Michelangelo
yol tarif etmeyi bırakıp genç kıza Roma’nın ünlü mekanlarını dolaştırmaya
başlıyor ve birbirlerine aşık oluveriyorlar.
Bir süre sonra kızın Amerikalı
annesi ve obsesif-nevrotik babası (Jerry- Woody Allen) kendilerini çocuğun
ailesiyle tanışmak için geldikleri Roma’da buluyorlar. (Allen’ın uçak
sahnesindeki türbülans esprisi iyiydi.)
Aile mütevazı, tipik, gelenekçi
İtalyan ailelerinden. Michelangelo’ın cenaze levazımatçısı babasının sesine
takan eski opera çalışanı Jerry, adamın operada sahne almasını sağlıyor (daha
doğrusu adamı ve aileyi buna zorluyor.)
Sesi aslında o kadar da iyi olmayan dünür,
kendini bir anda sahne üzerindeki duşta arya söylerken, opera dinleyicilerinin karşısında buluyor.
Elbette komünist avukat adayı oğlu ve muhafazakar eşi bu durumu hiç tasvip etmiyor.
Diğer hikayede mimarlık
öğrencisi Jack’in rutin hayatı, sevgilisi Sally’nin Los Angeles’ta tiyatro
sanatçısı olan arkadaşı Monica’nın gelişiyle şöyle bir dalgalanıyor.
Monica, entelektüel görünmeye çabalayarak karşısına çıkan erkekleri kolaylıkla tavlayan, şeytan tüyü yutmuş, daldan dala atlayan, hınzır hatun karakterini canlandırıyor. Jack’i aurasına alması da uzun sürmüyor. Bazı sahnelerde Jack’in akıl hocası eski mimar John (Alec Baldwin) rolünü çok gereksiz buldum, hatta sırıtmış diyebilirim.
Monica, entelektüel görünmeye çabalayarak karşısına çıkan erkekleri kolaylıkla tavlayan, şeytan tüyü yutmuş, daldan dala atlayan, hınzır hatun karakterini canlandırıyor. Jack’i aurasına alması da uzun sürmüyor. Bazı sahnelerde Jack’in akıl hocası eski mimar John (Alec Baldwin) rolünü çok gereksiz buldum, hatta sırıtmış diyebilirim.
Bir diğer
karede ise, İtalya’nın küçük bir kasabasından Roma’ya yeni bir hayat kurmak için
gelen çiçeği burnunda evli çift Antonio ve Milly’nin akrabaları dolayısıyla iyi
bir işe sahip olacakken ‘tatlı’ aksilikler üstüste gelince kendilerini farklı
ortamlarda bulmaları konu ediliyor.
Bu karelerde beni en çok güldüren fahişe Anna rolündeki Penelope Cruz oluyor.
Her zamanki İspanyol edası, kırmızı elbisesi ve kırmızı ayakkabısıyla
göz dolduruyor. Bir ara Milly kaybolup kendini bir film setinde buluyor, aktrist
Ornella Muti’yi görüp ne alaka diyorsunuz..
Son hikaye ise
İtalyan memur Leopoldo’nun bir sabah evinde traş olup kahvaltısını ettikten
sonra arabasına binmek üzereyken üzerine adeta çullanan gazeteci ordusuyla güne
başlayıp birdenbire etrafındaki basın ordusunun, “Bugün kahvaltıda ne yediniz?,
Kahvenizi sütlü mü sütsüz mü içersiniz, uzun don mu slip mi giyersiniz”
türünden absürd sorularıyla boğuşurken sebepsiz şöhreti anlamaya çalışması, önce
isyan etmesi sonra da keyfini çıkarmasıyla devam ediyor. Ünlülere ‘gönderme’
var diyebiliriz.
Filme kaç
puan verdiğimi sormayın J ama
Aşk Çeşmesi’ni, İspanyol Merdivenleri’ni, şehrin meydanlarını görmek, tarihi ve sıcak Roma
sokaklarını koklamak istiyorsanız Woody Allen’in son filmi Roma’ya Sevgilerle
(To Rome With Love) izlemeye değer ve renkli bir film.
Facebook:
Hülya'nın Valizi