çiğ köfte etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çiğ köfte etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Siverek Kebabı, İçli Köfte, Çiğ Köfte, Lebeni, Bostana, Külünçe ve Şıllık Tatlısı ile Adeta Cennete Düştüm

Sıcak mı sıcak bir Urfa sabahında iniyorum şehre. Havaalanından merkeze bir saatlik bir yol katettikten sonra kendime kahvaltı edecek bir yer arıyorum. 


Gitmeden önce Faruk'un Yeri kahvaltı salonunun ismini duymuştum. Lokantanın önüne boylu boyunca dizili, geleneksel sedirlerle süslenmiş mini divanlara yerleşiyorum. Önümde soğandan domatese bir yığın sebze var. Burada adet müşterinin canı ne istiyorsa istediği sebzeyi kendisinin seçip doğramasıymış. Masalarda biberler, baharatlar.. 


İlk kez kahvaltıda bol soğanlı ciğer yiyorum ama hiç pişman değilim. Güzelce kahvaltımı edip hemen çarşının sokaklarına dalmak için sabırsızlanıyorum.


Beni benden alan şahane baharat kokularının arasındayım. Her şey o kadar taze ki hangisinden alsam şaşırıyorum. Elbette isot ve salça önceliğim. 


Urfa'da nerdeyse her evde biber kurutuluyor, bu nedenle evlerin herbirinin, evin alanı kadar balkonu oluyor. Yazları balkondaki geniş alana hem kuruması için tonlarca biber seriyorlar hem de yazın kavurucu sıcağı geçmek bilmediği için çoğu zaman püfür püfür esen balkonda uyuyorlar. 


Sokaklarında yürüdükçe önüme 'meyankökü şerbeti' ikram eden gençler çıkıyor. Meyankökü otu burada çok meşhur. Yazları evlerde şerbeti hazırlanıp bol bol tüketiliyor, hazıma iyi geldiği söyleniyor. Biraz genzimi yaktı ama yürürken ferahlamamı sağladı.


Dolaşırken vitrinlerdeki altınlara takılıyor gözüm. Küçük bir Kapalıçarşı gibi burası. Bizi gezdiren Urfalı dostumuz sevgili Fatoş'un söylediğine göre Urfa'da her geline en az 6-7 KİLO altın takılırmış. 


Bakırcılar Çarşısı'ndan geçip Hz. İbrahim'in Mağarası'na doğru yürürken Urfa'ya özgü 'Külünçe' ve 'Tulumba Tatlısı'ndan paketletmeyi ihmal etmedim. 

Külünçe, tarçın, mahlep, muskat, karanfil, rezene gibi birkaç baharatın biraraya gelmesiyle ortaya çıkan bir baharat karışımı. 


Mahlep ve tarçın kokusuna bayıldığım için lezzetini ve gevrekliğini sevdim. Bu çörek bayatlamıyor, uzun süre sonra da tüketebiliyorsunuz. 

Mağara oldukça kalabalık, geniş bir bahçeyi yürüyüp avluya geldikten sonra mağaraya ilerliyorsunuz. Burada Urfalı ve çevre köylerden gelen Arap kadınlarla kısa sohbet ediyoruz. 


Hemen yanıbaşındaki Balıklıgöl'e gidip Göl'ün yıllardır dinlediğimiz hikayesini gözümüzde canlandırıyoruz. 


Gölün içinde balıklar, çevrelerinde onları görmeye gelen misafirler ekmek attıkça biraraya geliyor, tekrar dağılıyor, görmeye değer. 


Öğlen yemeği için sabırsızlanıyorum çünkü Urfa'nın geleneksel tatlarını ilk kez yerinde deneyeceğim. Çarşı içinde yıllardır hizmet veren Gülhan Restoran'a geliyoruz. İşletme sahibi Yusuf Gülhan, Urfa'nın mesleğine aşık esnaflarından. 250 kişi kapasiteli, 2 katlı restoran her saniye vızır vızır işliyor. 


Bu kadar yoğunlukta karnı zil çalan bizlere siparişlerimiz kim bilir ne zaman servis edilir diye düşünürken hiç bekletmeden yarma buğday ve yoğurt karışımıyla yapılan 'lebeni' ile acılı ezme 'bostana' geliyor. 



Yanında yayık ayranımız ve içi irice parçalanmış cevizle dolu 'içli köfte'lerimizle önlük yapıyoruz. 


İçli köfteler bitmek üzereyken 'Urfa lahmacunu' geliyor. İyi ki yarım söylemişim, tam isteseydim siverek kebabına yerim kalmayacaktı. Lahmacun uzunlamasına ve şehirde yediklerimizin aksine oldukça büyük, iç malzemesi bol.


Sıra anayemeğimiz 'Siverek kebabı'nda. Bu kebaba lezzetini veren yağlı koyun kıyması. Koyun kıymasının kokusunu sevmeyenler pek sıcak yaklaşmayabilir ama sırf tuz ve karabiber eklenerek yapılan kebabın lezzeti 'bu kadar yol gelmemize değdi' dedirtiyor. Safranlı, fıstıklı, bademli pilavlarının ününü duymuştum ama onu kuzu sarma ile servis ediyorlarmış. Bizim kebaba bulgur pilavı eşlik ediyor. 


Urfalıların eli boldur, sofralarında çeşit o kadar çok ve bolcadır ki tabak koyacak yer bulamazlar kimi zaman. Gelenekten geliyor olsa gerek Siverek Kebabı'nın porsiyonu o kadar büyük ki bitiremiyorum. 



Normalde denediklerimizin tümünü şehirde yesek üstümüze ağırlık çöker, uzun süre yerimizden kıpırdamak istemeyiz. Bu kadar yemekten sonra hala hafif hissediyorum, kapanışı yine Urfa'nın yöresel bir tadı olan 'Şıllık tatlısı' ile yapıyoruz. 


Tadına bakmakla yetiniyorum zira hava sıcak, gezecek bir yığın yer, akşama da Sıra Gecesi planımız var. Çiğ köfteye yer kalmalı :)

Akşamüstü Eski Urfa denilen, Urfa'nın en eski konaklarının, evlerinin, sokaklarının olduğu bölgeyi gezip 'eyvanlı evler'i görmeye gidiyoruz. Yıldız Sarayı Konuk Evi'ni de gördükten sonra akşamki Sıra Gecesi için yerimizi ayırtıyoruz.



Sıra Gecesi en son ziyaret ettiğimiz Yıldız Sarayı Konuk Evi'nde. Bu şekilde pek çok yerde hem turistler hem de diğer şehirlerden, Avrupa ve Amerika'dan tatile gelen Urfalılar için her gece Sıra Gecesi düzenleniyor. Yöresel kıyafetleriyle Urfa'nın nağmelerini misafirlerine sunan müzisyenlere yanık sesli bir Urfalı sanatçı eşlik ediyor. İbrahim Tatlıses'in bu topraklardan çıkması tesadüf değilmiş diyoruz. Bence çocukluklarından itibaren her yemekte bolca biber tüketen Urfalılar seslerindeki ahengi bu bibere borçlular :)

Biz yer sofralarında yerimizi alırken müzik başlıyor, 'çiğ köfte' yoğrulmaya başlıyor. Daha önce de çiğ köfte yemiştim ama burada yediğimin tadı çok farklıydı. 


Çiğ köftede yoğrulma süresi kadar yoğuran 'el' de önemlidir, lezzeti değiştirir. Bunda biberin, baharatın tadını yoğun bir şekilde alıyorsunuz. 



Köftelerden sonra kendi özel fincanlarında servis edilen 'mırra' geliyor. 


İtalyanların espressosu gibi, tek içimlik. Fincanı servis edenin eline vermeyip yanlışlıkla masanın üzerine koyarsanız servis eden kişiye 'bahşiş' vermek adetten. 

Sıra Gecesi'ne katılıp da halaya girmemek olmaz. Davullar çalınıyor, zurna ona eşlik ediyor. Biz de geceyarısını geçmesine rağmen halaylarla, zılgıtlarla eğlencemize devam ediyoruz. 


Sabaha Mardin yolculuğumuz var.

Hülya Meral

GURMEBÜS SİRKECİ'DE

Geçtiğimiz haftalarda Gurmebüs isimli bir oluşumdan bahsetmiş, yeni yılda düzenledikleri ilk gezi olan Fatih semtinde hangi lezzet noktalarını ziyaret ettiklerini ve neler tattıklarını paylaşmıştım.

Cnntürk'te Mehmet Yaşin'i, NTV'de Vedat Milor'u izlerken eminim pekçoğunuz içinizden hayıflanıp 'neden bu lezzet turu toplu olarak gezi şeklinde yapılmıyor ki' diye düşünmüştür. İşte tam da bu noktada yeni lezzetleri keşfetmeyi seven ve damak tadına önem veren, damak tadını geliştirmek isteyenlerin imdadına Gurmebüs yetişti.

Armada Otel'in 1957 model Mercedes marka otobüsü pastel pembe-mavi tonlarıyla restore ederek yeniden hizmete soktuğu Gurmebüs'ün Sirkeci gezisinde bu şirin otobüse binmek ve lezzet noktalarını keşfetmek, baktığım ama görmediğim pek çok mekanı tanımak çok çok keyifliydi.
Taksim'den 13.00'te kalkan otobüs Sirkeci'ye doğru yola çıkarken gideceğimiz mekanların herkesin bildiği ve Sirkeci'ye Eminönü'ne gidildiğinde yemek yediği, bildik tarihi mekanlar olacağını düşünmüştüm. Fena halde yanılmışım :)

İlk durağımız çocukluğumdan beri gittiğim ama ismini hiç duymadığım Mısır Çarşısı'nın hemen girişindeki PANDELİ RESTORAN idi. 1901'de Çömlekçiler'de ayazmanın yanındaki zamanın mum ardiyesinin lokantaya çevrilmesiyle açılmış olan Pandeli'nin 110 yıllık bir geçmişi var.
Niğde doğumlu Rum kökenli Türk vatandaşı olan Pandeli Çobanoğlu tarafından kurulmuş lokanta kısa zamanda herkesin sevdiği bir mekan olur. Mustafa Kemal'den Adnan Menderes'e, Melina Mercouri'den Tony Curtis'e, Mikhail Gorbachov'dan Ahmet Hamdi Tanpınar'a, Robert De Niro'ya kadar pek çok ismi ağırlar.
Savaşlar, mahkemeler derken 6-7 ylül olayları sırasında lokanta tahrip edilir. Bir süre hayata küsen Pandeli'yi dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan'ı Adnan Menderes ikna eder ve oğlu Hristo Çobanoğlu ile Mısır Çarşısı'nda Haliç manzaralı şimdiki yerlerini açarlar.
Pandeli'nin değişmez kuralı lokantaya dışardan eleman alınmıyor. Lokantada yetişmiş emektar Cemal Biberci ve İsmail Usta 69 yıldır hiçbir yere ayrılmadan hizmet vermeye devam ediyor. Restoranın şefi Naşit Aydınhan'ın anlattığına göre 30 sene önce önce balayında ağırlanan kişi şimdi çocuklarıyla geldiğinde aynı aşçı ve aynı garsondan hizmet alıyor. Buradaki lezzetimiz dönerli patlıcan börek ve demirhindi şerbeti idi.
2. durağımız MALATYA PAZARI. Mısır Çarşısı'nın en eski baharatçısı ve tarihin en eski kuruyemişçisi 40 yıldır burada 3 şubesiyle hizmet veriyor. Kayısısıyla ünlü olduğunu belirtmeme gerek var mı bilmiyorum. Şimdilerde Almanya, Kuveyt, Katar gibi ülkelere ihracata başladıklarını öğreniyoruz.
Mısır Çarşısı'ndaki bir diğer tarihi baharatçı da DEVELİ BAHARAT. Şimdilerde özellikle kadınların ilgi odağı Argan Yağı hakkında merakımızı gideriyor ve ismini duyduğum ama hiç göremediğim İran Havyarı hakkında bilgi alıyoruz. Sadece bilgi almakla yetiniyoruz keza bu nadide (!) yiyeceğin kilosu 1.100 Euro'dan başlıyor. Develi'de onlarca çeşit aromaterapik yağ da mevcut. Yağların laboratuarda hazırlandığını öğrenip diğer durağımıza yöneliyoruz.

4. durağımız HACIBEKİR LOKUMCUSU'ndayız. Şimdiye kadar Sakızlı ve çifte kavrulmuş lokumu favorimdi ama Gurmebüs ile ilk kez tarçınlı kaymaklı lokumu tadıyorum. Badem ezmesini de es geçmiyoruz.
Ardından Mısır Çarşısı'nın çıkışında Kral Kokoreç'in karşı solunda çiğ köfteyle (dans eden mi demeliyim dövüşüyor mu demeliyim bilemedim) haşır neşir olan ÇİĞ KÖFTECİ ALİ USTA'ya uğruyoruz.

Ali Usta'dan çiğ köfte almaya gelen bir kadın -sanırım- Uğur Dündar bastı sanıp faltaşı gibi açılmış telaşlı gözlerle neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Gurmebüs'ten bahsedince yüreğine su serpiliyor. Bu kadar kalabalık bir çiğ köfte güruhu görmemiştir tabii:)
Ali Usta'yı Okan Bayülgen nasıl ıskaladı bilmiyorum. Adeta çiğ köfte şov yapıyor. Giderseniz köftelere limon isterken bir kere daha düşünün derim:)
6. lezzet noktası HOCAPAŞA KASABI. Yıllardır buralara gelip hiç girmediğim bir semtteyiz şimdi. Bu ana kadar yediklerimiz -önlük-tü. Şimdi sıra ana yemeklerde. Burada tadacaklarımızı beklerken BOLU LEZZET LOKANTASI'ndan zeytinyağlılar geliyor.

Ardından Hocapaşa Kasabı'ndan sırasıyla tavuklu, pastırmalı, sucuklu, kıymalı, kaşarlı pideler önümüzde. Hepsinden tadımlık alıyoruz nitekim gerisi geride..



Hocapaşa Döneri, Cağ Kebabı ve NAMLI KÖFTE'den top köftelerle damaklarımızı şenlendirdikten sonra Hocapaşa semtindeki keşfimize noktayı irmik helvası ve mis gibi demlenmiş çayla koyuyoruz.

7. lezzet noktası neresi olacak acaba diye beklerken çocukluğumdan beri defalarca geçtiğim soldan Gülhane Parkı'na sağdan Cağaloğlu'na ayrılan yolun köşesindeki HAFIZ MUSTAFA'ya giriyoruz.

Nerdeyse 150 senedir aynı noktada hizmet verdiklerini öğrenince şimdiye kadar hiç denemediğime hayıflanıyorum. Düşünsenize Osmanlı'ya da savaş zamanındaki çalkantılı günlere de Cumhuriyet'e de tanıklık etmiş 1,5 asırlık bir yerdeyiz. Akide şekeri ile yola çıkılmış, lokum, baklava, reçel, helva derken kocaman bir tatlı cenneti haline gelmiş bu pastane.
Hafız Mustafa güllü lokumu ile ünlü ama kaloriye doymayan Gurmebüs ekibimizle çeşit çeşit fıstıklı baklavayı tadıyoruz.
Veeee son dinlenme ve vedalaşma noktamız Sirkeci Garı içindeki ORIENT EKSPRES RESTORAN. Orient Ekspres şimdilerde 'raylar üzerindeki saray' olarak geleneksel turlar düzenlenen tarihi trenden alıyor ismini. Keza 4 yıl süren 1. Dünya Savaşı'nı bitirme kararının alındığı bu trenden geliyor ismi. Savaşı sonlandıran komutanlar trenden inince burada büyük ve tarihi bir kutlama gerçekleştiriyorlar.
Orient Ekspress aynı zamanda Agatha Christie'nin 'Doğu Ekspresi Cinayeti' isimli romanı da dahil pek çok edebi esere, belgesele, fotoğrafa konu olmuş, yabancıların ilgi odağı bir yer. Burada yanında fıstıklı lokumuyla Türk kahvelerimiz geliyor. Kahvelerden sonra nane ve muz likörü ikram ediliyor.

Böylelikle istemeye istemeye Gurmebüs gezimiz sona eriyor ve şirin otobüsümüz yolcularını aldığı noktaya bırakmak için yeniden yola çıkıyor.

Gurmebüs şimdilik Fatih, Beyoğlu, Sirkeci, Kadıköy, Üsküdar'a lezzet turları düzenliyor ama lezzet avcıları arttıkça alanlarını genişletip başka semtlere ve şehirlere de yayılmayı düşünüyorlar.
NASIL KATILIRIM?
Ben de Gurmebüs'e katılmak istiyorum, ne yapmalıyım derseniz işte web sayfaları ve sosyal medyadaki adresleri..



Twitter hesapları: @gurmebus @s_gurmeler


Facebook hesabı:



Keyiflİ lezzet turları..


Yazı ve Fotoğraflar: HÜLYA MERAL