Gidişlerin her zaman bir sebebi vardır. Kimi bilinmeyenin ardını kovalar, kimi zirveye diker gözünü, dağlar tırmanır, kimi yaylalarda, ovalarda gezinir, rüzgara, yağmura verir yüzünü, kimiyse damak tadının peşinde nice coğrafyalar keşfetmeye çıkar. Ben de bu sefer rotayı uçsuz bucaksız coğrafyamızın Zonguldak’tan Artvin’e kadar olan tüm kıyı sahil şeridine çevirip sizleri de bir nebze olsun Karadeniz’in yeşilinde, denizinde, tarihinde ve kültüründe kısa bir seyahate çıkarmayı umuyorum.
Yıllardır fotoğraflarından ve şarkılarından tanıdığım, çoğumuzun ah şimdi Karadeniz’de olmak vardı diye iç geçirdiği bu yeşil örtü kuşanmış ve gözü alabildiğine manzaraya doyuran şehirlerde gezerken daha önce gelmediğime hayıflanıp durdum. Özellikle sıcaktan bunaltan yaz aylarında alternatif tatil arayanlara önerebileceğim bu seyahat, eminim unutamayacağınız anılarla dolu bir hafta yaşatacak size.
Hey Gidi Karadeniz, suların ne karadır Karadeniz..
AMASYA
İlk keşif noktamız Anadolu kültürünün kronolojik tarih sıralamasını görebileceğimiz ender kentlerden biri olan Amasya. Hazeranlar Konağı, Amasya Kalesi, Kral Mezarları, Yeşilırmak, Ferhat-Şirin efsanesine ait su kanalları, II. Beyazid Külliyesi, Saat Kulesi, Gök Medrese, Mumyalar Müzesi, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Burma Minareli Camii, ve Bimarhane (Darü-şifa)’yi görünce yüzyıllardır 12 ayrı medeniyettin yaşadığı bu şehirde adeta büyüleneceksiniz.
Çakallar Tepesi’ne çıkıp manzarasıyla bütün konuklarını büyüleyen Ali Kaya Restaurant'ta Tokat Kebabı yiyebilir özellikle gece Kral Mezarları üzerine vuran ışığın yarattığı görüntüyü izleyerek keyifle kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
SAMSUN
Havza üzerinden Kurtuluş’un başkenti Samsun'a geçip tarihi Bandırma Gemisi’ni ve içindeki küçük müzeyi gezebilirsiniz. Atatürk’ün kişisel eşyalarını, silah arkadaşları ile toplantı yaptığı odayı ve Balmumu Heykelleri ile İlkadım Anıtı’nı görüp o günü yaşayabilirsiniz. Samsun’un simgesi Atatürk Anıtı, Arkeoloji ve Etnografya Müzeleri’ni de ziyaret edebilir şayet vaktiniz varsa Samsun sahillerindeki plajlarda denize de girebilirsiniz.
Tabii Samsun’a gelip de Samsun Pidesi yemeden olmaz, Bafra Karayolu’na 17.km’deki Gülhan Tesisleri tam aradığınız adres, Samsun Pidesi haricinde başka pide çeşitlerini de tadabileceğiniz tesiste pideyi yerken diğer kenarından uzasın gitsin isteyeceksiniz, ölçüyü kaçırabilirsiniz, aman dikkat!
ORDU- GİRESUN- TRABZON
Samsun’dan sonra istikametimiz Ordu’da bulunan 475 mt. yükseklikteki manzarasına doyamayacağınız Boztepe. Burada verebileceğiniz çay ve fotoğraf molasından sonra sahile inip palmiyeler altında, denizden gelen serin rüzgar eşliğinde yapacağınız yürüyüş sonrası Mıdı Restaurant’ta soluklanabilir, deniz kenarında yüzen ördekleri ve tüm Ordu’yu seyrederek mevsim balıklarını, özellikle hamsi tavanın tadına bakabilirsiniz.
Daha sonra Gülyalı, Piraziz ve Bulancak üzerinden, fındığın memleketi, kirazın ise anayurdu olan Giresun'a geçip hava durumu müsaitse Eynesil Kalesi görülebilir. Şarkılara konu olan Gelivera Deresi’ni takip edip Harşit Vadisi'ne giriş yaptığınızda Kürtün Baraj Yolu üzerinden Zigana Tüneli’ne gelebilirsiniz.
Trabzon Yolu’nun 60.km’sinde bulunan Zigana, yazları çim kayağı, kışları kayak turizmine elverişli ender iklime sahip bir belde. Kayalık dağların ardından bambaşka bir iklime sahip geçit sonrasına geldiğinizde ladin ormanları arasından Trabzon’a doğru sürecek yolculuğunuz. Osmanlı döneminde tamamen bir Rum köyü olan Maçka’ya bağlı Hamsiköy’e geldiğinizde kendinizi sisler içinde masaldaymış gibi hissedeceksiniz. Adına aldanmayın, hamsi yok belki ama denize uzak bu köyde sisler zamanını yaşayıp yeşilin her tonunu görebilir, temiz havasını ciğerlerinize çekebilirsiniz. Önerim Hamsiköy sütlacını yemeden ayrılmayın! Daha sonra yolunuz düşerse alışkanlık yaratabilir.
Maçka’dan sonra Karadağ'ın eteklerine oyularak 1.250 mt. yüksekliğe inşa edilmiş, zamanında Hristiyanlar tarafından manastır olarak olan Sümela’nın mimari harikasını gördüğünüzde şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz.
Araçla veya dolmuşla belli bir yerine kadar gelip sonrasında kolay bir parkurla yürüyerek çıkılabilecek Manastır’ı gezerken bir kez daha büyüleneceksiniz. Sümela’da damak tadınıza hitap edebilecek, yöresel Karadeniz yemeklerinin sunulduğu Sümer Restauran’a uğrayabilir, Karabakan Dağı’ndan kopup gelen derenin huzur veren sesinde Trabzon kuymağını tadabilir, kendinizi bu damak çatlatan tatla şımartabilirsiniz.
RİZE
Sümela’dan sonra Karadeniz’in çay bahçeleri ile süslenmiş, reklamlardaki deyişiyle “en cüzel çay”ın halis toprağı Rize’ye varıyoruz.
Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene, Of, Güneyce ve İkizdere üzerinden gelebileceğimiz bu sahil şehrinde Rize Kalesi ve Botanik Parkı panoramik olarak görüp manzaraya karşı ünlü çayını içip meşhur laz böreğinin tadına bakabilirsiniz.
Vaktiniz olursa Çaykur Çay Müzesi ve Rize’nin merkezinden 5 dk.da dolmuşla ulaşılabilecek Dağmaran’a da gidebilir çay bahçelerine karşı saç kebabını ve karalahana dolmasını deneyebilir, nargilenizi tüttürebilirsiniz.
İnerken de Şahin Tepesi’nde fotoğraf çekmenizi salık verebilirim.
Daha sonra Çayeli yolu üzerindeki meşhur Rize bezlerinin üretildiği atölyelerde (Kurular Rize Bezleri) Rize bezi yapımını izleyebilir, atölyenin altındaki mağazalarda vereceğiniz alışveriş molası sonrasında Pazar yolunu takip ederek ve Ardeşen'den geçip, Çamlıhemşin ilçesine gelebilirsiniz.
Yol üzerindeki Kale (Hala) Köprüsü’nde durup gürül gürül akan dereyi izlemeyi ihmal etmeyin. Fırtına Deresi kenarında Pınar Alabalık Tesisleri’nde verilebilecek mola sonrasında tavsiyem Kırmızı Benekli Alabalık ve Muhlama'nın tadına bakmanız.
Bu doyulmaz lezzetler için 1 porsiyon muhtemelen yetmeyecektir. Yemek sonrasında yediklerinizi eritmek üzere hep beraber tulum horonu edebilirsiniz. Unutmadan Karadenizlilerin söylediğine göre horon tepilmezmiş, oynanırmış. Sonrasında içtiğim çay, suyundan ve çayından olsa gerek hayatımda içtiğim en leziz çaydır diyebilirim, mutlaka tadın derim.
Yemek sonrasında, dünyanın en yeşil noktası olarak bilinen Fırtına Vadisi'ne giriş yapıp Fırtına Dizisi'nin ve Sonbahar Filmi'nin de çekildiği, Fırtına Vadisi içerisinde yer alan binbir çeşit bitkiyi görerek kendinizi Karadeniz'in en güzel yaylalarından biri olarak bilinen Ayder Yaylası'nda bulacaksınız.
Şenlik zamanı yürümeye zorlanacağınız yaylada, Gelintülü (Büyük) Şelalesi, Küçük Şelale, Galer Düzü ve Şenlikdüzü’ne bakmaya doyamayacaksınız.
Yöreye özgü ahşap evler pansiyona çevrilmiş, mutlaka bir gecenizi orada geçirmenizi öneririm. Sabahın erken saatinde yaprağa düşen damlaları izlemek ve sabahın tazeliğini ciğerlerinizde hissetmek büyük keyif olacaktır.
ARTVİN
Ayder’den sonra durağımız Artvin. Gürcistan ile sınırımızı oluşturan Sarp Sınır Kapısı’nın geçiş noktası olan ve artık yakın şehirlerden düzenlenen turlarla daha da hareketlenen Artvin’e gelmişken, yanınızda pasaportunuz varsa, vizesiz gezebileceğiniz Batum’u da günübirlik görebilir, hristiyanlığı ilk kabul eden topraklardaki tarihi Gürcü Evlerini fotoğraflayabilirsiniz. Sonrasında Artvin Hopa’dan Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Çayeli Yolu’nu takip ederek dönüş yoluna geçebilir sağınıza denizi, solunuza yeşili alarak doyumsuz manzara eşliğinde Rize üzerinden Uzungöl’e gelebilirsiniz.
TRABZON
Uzungöl Çaykara ilçesine bağlı 1.090 mt. Yükseklikte eşsiz doğaya sahi bir köy. Yayla evleri ve doğal bitki örtüsü ile sizi büyüleyecek gölün etrafında yürünebilir, kondisyonluyum derseniz biraz tepedeki 2-3 km’lik parkura da tırmanabilirsiniz.
Yürüyüş sonrasında köyün içindeki alabalık tesislerinde taze balık tadabilir, göl manzarasına karşı çayınızı yudumlayabilirsiniz. Sonrasında ise Trabzon şehir merkezine gelip Soğuksu Mevkii’ndeki Atatürk Köşkü’ne gelip Mustafa Kemal'in 1930 - 1937 yılları arasında çeşitli dönemlerde konakladığı ve Dersim (Tunceli) İsyanının bastırma planlarını yaptığı bu muhteşem mimariyi gördükten sonra, Anadolu'nun üç Ayasofya'sından biri olan Ayasofya Kilisesi'ni gezebilirsiniz.
Bizans döneminin önemli fresklerini görebileceğiniz bu kilisenin çıkışında ise, Trabzon el sanatı olan telkari ve hasır işlerini görüp, dünyada sadece üç aile tarafından icra edilen ve ismini bu aileden alan Kazaziye Sanatı hakkında bilgi alıp elyapımı takılardan satın alabilirsiniz.
Trabzon’a gelip Akçaabat Köftesi’ni tatmadan olmaz, şayet Uzungöl’deki alabalıkla doymadım derseniz Trabzon’un en eski ve en güzel ilçesinde yapılan bu köftenin tadına bakmak için Nihat Usta’nın Yeri’ne gitmenizi öneririm. Köftenin yanında adeta damacana büyüklüğündeki bardakla ikram edilen ayranın tadı damağınızda kalacak, şimdiye kadar içtiklerim sahiden ayran mıydı diyeceksiniz.
Akçaabat üzerinden sahilyoluna devam edip ünlü Vakfıkebir ekmeklerinin üretildiği ilçeye uğrayıp ekmeğinizi satın aldıktan sonra Giresun’un fındığı ile ünlü Görele’ye gelinebilir.
GİRESUN
Burada dünyaca ünlü pikolo fındık ve fındık ezmesi, fındık sarma gibi fındığın yan ürünlerinden edinip sahil şeridinin bakmaya doyamayacağınız manzarasını izleyerek Tirebolu çay fabrikasına geçmenizi önerebilirim. Fabrikada çayın toplanmasından paketlenmesine kadar gerçekleşen süreci gıda mühendislerinden dinleyip çay tatma bölümünde özel yapım Tirebolu çayından almayı ihmal etmeyin. Hediyelik 200- 500 gr.lık çay paketleri, çay kolonyası, tek kullanımlık çay çubuğu da mevcut.
Giresun Kalesi’ni de görüp Bulancak üzerinden Ordu, Fatsa, Ünye, Samsun yolunu takip edip yol üstündeki Bafra Sigaralarının kurutulmak üzere serildiği arazileri görebilirsiniz.
SİNOP
Samsun Bafra yolunu takip ederek Gerze üzerinden ulaşabileceğiniz, mitolojide hikayelere konu olan ve Büyük İskender'e "Gölge etme başka ihsan istemem" diyen Diyojen'in doğduğu yer olan Sinop'a ulaşıyoruz şimdi de. Türkiye’nin haritadaki en kuzey ucunu gösteren İnceburun ile ünlü bu şehirde, ülkemizdeki tek fiyord olan ve kenarında gençlerin kamp kurabildiği alana sahip Hamsilos Koyu mutlaka görülesi yerlerden.
Fiyord, son buzul çağında Karadeniz'in tamamen donduğu dönemde buzullar erirken oluşmuş. Koyu gezdikten ve manzarayı fotoğrafladıktan sonra tarihi Sinop Kalesi’ni ve yanındaki Gemi Maketi Yapım Atölyelerini gezebilir, Sabahattin Ali’ye “Dışarda deli dalgalar, gelir duvarları yalar” sözlerini yazdıran, zamanında düşünce suçlulularına barınak olmuş, şimdilerde ise Parmaklıklar Ardında Dizisi’ne evsahipliği yapan Tarihi Sinop Cezaevi’ni ziyaret edebilirsiniz.
KASTAMONU
Milli mücadele döneminde lojistik destek sağlamada sonsuz faydalar sağlayan güzergaha ve denize kıyı 6 ilçeye sahip Kastamonu, 1925’te Mustafa Kemal Atatürk’ün şapka inkılabını gerçekleştirdiği, sokaklarında şapka ile dolaşılan ilk şehrimizdir.
Türkiye’nin yetiştirdiği ünlü heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’in Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk ve Şerife Bacı Heykeli görülmesi gerekli yerlerden. Hükümet Konağı, Zınbıllı Tepe, Nasrullah Kadı Külliyesi, Yakup Ağa Külliyesi, İsmail Bey Külliyesi, Dokuma Atölyesi ve El Sanatları Atölyesi'ni de görmeden ayrılmamanızı öneririm.
Kastamonu’da dillere destan etli ekmek ve biryan yemeden ve hediyelik çekme helva satın almadan dönerseniz aklınız kalabilir. Benden söylemesi..
Yazı ve Fotoğraflar: HÜLYA MERAL