Nazara inanır mısınız bilmem ama özel günlerde, bebek doğduğunda,
düğünlerde, yeni ev veya araba alındığında üzerinde nazar boncuğu taşımanın nazarı
ve kötü enerjiyi çektiğine inanan bir gelenekten ve kültürden geliyoruz.
İzmir’in Kemalpaşa ilçesi’ne bağlı bahsetmeden geçemeyeceğim bir köy var ki yıllardır
elimize ve gözümüze değen nerdeyse her nazar boncuğu burada üretilmiş.
Asıl
ismi Boncukköy olan NAZARKÖY, yemyeşil bitki örtüsü üzerine açmış
rengarenk çiçeklerin yarattığı muhteşem görüntünün yanı sıra binbir çeşit nazar boncuğunun eşsiz
renkleriyle adeta bir seramoni sunuyor.
Nazarköy’e ulaşım oldukça kolay. Kemalpaşa’ya geldikten sonra
5 kilometre ilerleyip sağa döndüğünüzde köyün meydanında buluyorsunuz
kendinizi.
Sıra sıra dizilmiş kütük ev şeklindeki dükkanları geçip Boncuk
Kafe’deki boncuk atölyelerine doğru ilerlediğinizde, sabahın erken saatinde boncuk
ocağı denen fırının başına oturmuş gün batımına kadar ateşi sönmeden yanacak ocağın
etrafında el emeğini sanata dönüştüren, bizi o büyüleyici mavi, beyaz, sarı
rengin karışımıyla buluşturan boncuk ustalarıyla karşılaşıyorsunuz.
Boncukların hammaddesi hurda cam. Ocakta eritilen hurda
camlar bir çeşit boya ve kobalt, bakır, kurşun, metel gibi maddelerle karıştırılarak
istenen şekil ve tasarım uygulanıyor. Ocağın sürekli aynı ısıda kalması için
reçine kullanılıyor. Soğuk kış günlerinde işe yarayan ocağın İzmir’in bunaltıcı
sıcağında da durmadan yandığını öğrenince boncukların değeri daha da artıyor
gözümde.
Nazarköy’deki boncuk ustalarının ve köy halkının sıkıntısı
Çin işi, seri üretim, plastik nazar boncuklarının ucuz maliyeti dolayısıyla
daha çok tercih edilir olması ve tek tek üretilen hakiki cam nazar boncuğu
siparişinin gitgide azalarak yok olmaya yüz tutması. Şimdilerde iki ocakla
ayakta kalmaya çalışan köy halkı hem bu el sanatının yok olmasını hem de
küresel ekonomideki değişimin yereldeki etkilerini
üzülerek izliyor..
Yazı: Hülya Meral