AŞK HER YERDE DURU TİYATRO’DA, Ya siz neredesiniz?

Valizimde bu sefer bir tiyatro oyunu var. Romantik komedi Aşk Her Yerde…

Duru Tiyatro’da sahnelenen oyunda, usta tiyatrocu Sait Genay (çılgın ve çapkın baba Gus), zihinlerimize İnce İnce Yasemince parodileriyle yer etmiş Pelin Körmükçü (yayınevi sahibi Harriet Copland), şimdilerde Bosna’yı konu alan Mavi Kelebekler dizisinde Sırp kızı Vesna’yı canlandıran Bahar Yanılmaz (evin asi ve uçarı kızı Dee Dee) rol alıyor. Yönetmenliğini Emre Kınay’ın üstlendiği oyunda Kınay aynı zamanda asosyal, istatistikçi baba (Leo) karakterini kendi üslübuyla harmanlıyor.


Orijinal ismi Nobody is Perfect olan Simon Williams’ın yazdığı Filiz Ofluoğlu’nun çevirisini yaptığı oyun, kimi zaman oyuncuların doğaçlamarıyla köpürdü ve zenginleşti, ortaya tadından yenmez bir performans çıktı. Oyunun konusuna gelince..

Orta yaşlarını sürmekte olan Leonard Loftus’un (Emre Kınay) eşinin kendisini terk etmesinden sonra asosyal ve bilgisayar başında geçen sıkıcı bir hayatı vardır.

Çılgın ve dinamik bir hayat süren, bir türlü yaşlılar evine gönderemediği çapkın babası Gus ve lisede okuyan uçarı kaçarı kızı Dee Dee, aşka küsen ve aşktan umudunu kesen Leo’nun hayatı ıskalamasını engellemek ve sıkıcı hayatını hareketlendirmesini sağlamak için çok çaba harcar, ancak işi sayılarla olan istatistikçi Leo, -iç dünyası öyle demese de- yazarak bilgisayar başında ve mutfakta geçirdiği sade hayatından memnundur.

Yazdığı kitabının bir bölümünü şansını denemek ve çocukluk hayalini gerçekleştirmek için evdekilerden gizli Aşk Her Yerde yayınevine gönderen Leo’ya yayınevinden bir telefon gelir. Sadece kadınların katılabildiği yarışma için basılmaya değer bir kitap seçmeye çalışan yayınevi sahibi Harriet Copland Leo’nun Myrtle Banburry takma ismiyle gönderdiği romanını beğenir ve kitabı basmak, bayan Banburry ile tanışmak ve anlaşmaya varmak istediğini iletir.

Kitap basıldıktan sonra yazarın hayatı değişecek ve herkes tarafından tanınan bir isim haline gelecektir. Şüphesiz kadın ismiyle yarışmaya katılan Leo’nun işi o kadar da kolay olmayacaktır.

Üstelik Myrtle Banburry olarak yayınevi sahibi Harriet Copland’in karşısına çıkan Leo, güzel kadına aşık olur. Köşeye sıkışan Leo ya kadına olan aşkını ya da kitabı yazanın kendisi olduğunu itiraf edip aşkı ile çocukluk hayali arasında tercih yapmak durumunda kalır. Bize de kendisini kıvrandıran bu romantik, komik ve eğlenceli süreci kahkahalarla izlemek düşer..

Duru Tiyatro’da daha önce Suç Ortağı ve Sondan Sonra oyunlarını izlemiştim. Bu oyundan sonra duruclub üyesi olma zamanı geldi sanırım.

Emre Kınay'ın, kızı Duru'nun adını verdiği Duru Tiyatro, Kadıköy Adliyesi’ni geçince sol kolda, Kadıköy Anadolu Lisesi'nin yanında. Oyunu izlemeye biraz erken gidip tiyatronun bahçesinde çay ve kurabiye keyfi yapmanızı tavsiye ederim.

Şimdiden iyi seyirler :)

Aşk Her Yerde Duru Tiyatro’da, ya siz neredesiniz?

Yazı: Hülya Meral

https://twitter.com/hulyameral

KALAYLI KAPLARDA ALAYLI YEMEKLER


Sahrap Soysal'ın yayınevi Doğan Kitap'tan taze taze çıkmış yeni kitabı Kalaylı Kaplarda Alaylı Yemekler. Geleneksel mutfakları ve dünya mutfaklarını ekranlara gülen yüzü ve tatlı diliyle taşıyan Soysal son kitabında, bakır kapları yapan zanaatkârları, Osmanlı mutfağında bakır kapların yerini, özellikle bakır kaplarda pişirilmesi gereken yemekleri anlatıyor. Zaman zaman çocukluğuna gidiyor ve artık bugün unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri bize yeniden hatırlatıyor. Gravürlerin ve Osmanlı döneminde Anadolu’ya gelen Batılı gezginlerin anlatımlarını da içeren Bakır Kaplarda Türk Yemekleri, artık unutulmaya yüz tutmuş bir kültürü bize yeniden anımsatıyor.

Biz bakır kaplarla büyüdük. Bugün dönüp baktığımda çocukluk anılarımın çoğuna mutlaka bir bakır kabın eşlik ettiğini görüyorum. Kışın sobanın üzerinde tıslayan güğüm, yanında ona eşlik eden demlik, tereklerde lengerler, tandıra sarkıtılan, ocağın üstüne asılan zincirli debbeler, çeşmeye suya giden kızların kolunun bir uzantısı gibi görünen helkiler, içine yağ bastığımız badyalar, gelinlerin ellerinden hiç düşmeyen ibrikler, yoğurt mayaladığımız bakraçlar, kışın sarılmak, içine girmek istediğimiz mangallar, pekmez günlerinde başrolü oynayan kazan, yazın buz gibi ayran, kışın ateş gibi salepler içtiğimiz maşrapalar, yıkandığımız testiler, hamur veya köfte yoğurduğumuz leğenler, devamlı göz önündeki sahanlar, fırına gönderilen tepsiler, siniler ve daha nice kap kacak hep bakırdandı ve bu durum o günler için oldukça normaldi. O zamanlar bilmesem de bu görüntü ve anıları sanki bugün için biriktirmişim gibi geliyor bana.” diyen Soysal Tüyap İstanbul Kitap Fuarı 2011'de Doğan Kitap standında yeni kitabını imzaladı.

Sahrap Soysal Yazar Hakkında

1959 yılında Gümüşhane’de doğan Sahrap Soysal, ODTÜ Kimya Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1983-1998 yıllarında çeşitli şirketlerde yönetici olarak çalıştı. 2001 yılında “Mutfakta Keyif” programını hazırlayıp sunmaya başladı. "Bir Yemek Masalı" (2004 Gourmand Dünyanın En İyi Yemek Kitabı Ödülü), "Anne Ben Acıktım!" (2004) ve "Sevgilim, Akşama Ne Pişirdin?" (2007 Gourmand Yılın En İyi Yemek Kitabı Onur ödülü) adlı kitapları Doğan Kitap tarafından yayımlanan Soysal, halen televizyon programlarının yanı sıra Hürriyet, Milliyet, Posta gazeteleri ile Seninle dergisinin yemek konusunda yayın danışmanlığını ve editörlüğünü yapıyor.


HÜLYA MERAL

https://twitter.com/hulyameral

ZÜMRÜT YEŞİLİ CENNET: NATURKÖY



Ayağımı uzun süredir yeşile ve toprağa basmamıştım. Yeşile ve doğaya doymak için İstanbul’dan erken bir saatte çıkıp Sapanca’ya doğru yola koyuldum yine. Sapanca Gölü’ne yaklaşık 2 kilometre mesafedeki gizli vaha Naturköy’ü bulmam zor olmadı.


Sapanca Arifiye Otoban çıkışından sonra üçe ayrılan sapaktan soldaki Mahmudiye Köyü tabelasını takip ederek köyün girişindeki ormanlık bölgeye ulaştım. İki tepenin ortasına kurulmuş köy, Osmanlı- Rus Savaşı sonrasında yani yaklaşık 120 yıl önce Kafkasya’dan göç eden Gürcülerin bir kısmının gelip tıpkı Kafkasya’daki dağlık ve ormanlık alana benzerliği sebebiyle bu alana yerleşmesiyle kurulmuş.



Zengin bitki örtüsü, toprağı, bol ve gür su kaynakları ve iklimi yıllarca burada yaşayan halka o kadar cömert davranmış ki nereyi kazsanız adeta bereket fışkırıyor.


Dağların arasına kurulmuş onlarca alabalık tesisiyle ünlenmiş köyde alabalığın yanı sıra et ve balık yemeyi tercih edenler için geniş alana yayılmış ve orman içindeki 4 kilometrelik yürüyüş parkuruna sahip mesire alanı Naturköy, bahçesindeki gölet ve ördekleriyle




ziyaretçilerine sunduğu nitelikli hizmet ve servis kalitesiyle diğerlerinden ayrılıyor. Henüz üç yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen hem İstanbul’dan hem çevre illerden özellikle haftasonu ziyaretçi yoğunluğu olan tesis 12 ay açık.


Çeşit çeşit peynirleri, Artvin’den gelen kestane balı ve Trabzon tereyağıyla donatılmış göz dolduran köy kahvaltısı ve leziz çay keyfinin ardından çevreyi dolaşmak ve keşfetmek üzere öğlen saatlerine doğru hep birlikte ormana yürüyüşe çıkıyoruz.





Solumuza akan Mahmudiye deresini ve ağaçları, sağ tarafımıza yeşilin her tonunu kendinde barındıran zaman zaman da kaplumbağa, kurbağa gibi doğadan arkadaşlarımızın eşlik ettiği dağ yolunu alarak yürüyüşümüzü tamamlayıp tekrar nehir kenarından Naturköy’e geri dönüyoruz. Samanlı Dağları’nın karlarından beslenen dere, köyün her daim yemyeşil kalmasına olanak sağlıyor.





Naturköy’ü Naturköy yapan isim Fikret Bey bize tesislerini ziyaret eden misafirlerinin en çok tercih ettikleri tereyağlı kuzu saç kavurma ile kaşar peynirli mantar güveci tavsiye ediyor.



Övüldüğü kadar leziz saç kavurmayı yedikten sonra Fikret Bey tarihte Bitinya yarımadası olarak bilinen Kocaeli yarımadasında yaşamış Romalıların ve sonrasında Bizanslıların verimli toprakları keşfedip burada uzun yıllar yaşadığını anlatıyor.



Yapılan arkeolojik kazılar sonucu çıkan çanak, çömlek, su yolu ve mermer mezar kalıntıları bunun kanıtı.

Oksijene doymak, ayağımı toprağa basıp rahatlamak, biraz da kuş sesleri eşliğindeki doğa yürüyüşüyle efor harcamak istiyorum diyorsanız Naturköy, zümrüt yeşili bahçelerin içine saklanmış İstanbul’a yakın cennet gibi doğa alanlarından biri.




Hazır gitmişken yakınlardaki Sapanca Gölü, Maşukiye, Kartepe ve Kuzu Yaylası’nı da görmenizi öneririm.


Keyifli seyahatler,

Yazı ve Fotoğraflar: HÜLYA MERAL

https://twitter.com/hulyameral
























BAMTUR VE SUYA DÜŞEN KURBAN BAYRAMI TATİLİ



Kaputaş Plajı
  Bundan birkaç yıl önce kullanamadığım yıllık iznimi değerlendirmek için Nisan’da Bozcaada ve Kaz Dağları turu yapmaya karar verdiğimde bırakın günleri, saatleri sayıyordum bir an önce Ada’da olabilmek için. Gelin görün ki turdan sadece 3 gün önce çalan telefonumdaki ses turun iptal olduğunu hatta bahsi geçen tura sadece benim isim yazdırdığımı ve ilgili tutarı kredi kartıma iade edeceklerini söylüyordu.

Bütün planlarımı yapmış, yıllık iznimi sırf bu tatile gidebilmek için harcamışken aldığım telefonun yarattığı hayalkırıklığını anlatmam mümkün değildi. Henüz tatil mevsimi başlamadığı için birine hadi gel birlikte gidelim deme şansım da yoktu..

Koca hayalkırıklığım bir anda zihnimin daha hızlı çalışmasına vesile oldu. Sonra bir o geziden bir bu geziden tanıştığım, ortak ilgi alanı seyahat etmek ve yeni yerler görmek olan bir koca otobüs dolusu insanla birlikte (45 kişi) Bozcaada ve Kaz Dağları gezisini el yordamıyla yapmaya karar verdik. Otobüsümüzü bulduk, otelimizi ayarladık, gidilecek yerlerin güzergahını ve saatini düzenledik. Velhasıl Bozcaada’ya gitmek için planladığım ama tur iptal olduğu için boşa geçmek zorunda bırakılan günleri bu geziyi koordine etmek için kullandım. Bir ay sonra kendi arkadaşlarımla ve onların arkadaşlarıyla gerçekleştirdiğimiz geziyi hala dimağımızda bıraktığı o güzelim tatla hatırlarız.

Elbette gezilerimiz son bulmadı. Eskişehir’den Polonezköy’e Mürefte’den Ağva’ya sürdü gitti. Artık takvimimizi ayarlayıp seyahatlerimizi tur şirketlerine bağlanmadan kendimiz planlar olduk.

Dolayısıyla Bamtur’un tam da Kurban Bayramı arifesinde tüm yurtiçi ve yurtdışı turları iptal ettiğini okuduğumda aklıma yakın geçmişte yaşadığım tur iptali geldi ve kendimi tatilcilerin yerine koydum ister istemez.

Yurtiçi ve yurtdışı turlarının iptalini şirketin zarar etmesini engellemek için alınmış önlem olarak açıklayan Bamtur, kaçınılmaz olarak hepimizin zihnine ‘tur iptal eden seyahat acentesi’ olarak kazınmış durumda. Bu imajı nasıl düzeltirler bilemiyorum.



Okuduğumuz haberlere göre TÜRSAB’ın gazetelerde ilan çıkmalarının önüne geçtiğini söyleyen Bamtur yetkilileri, son 3 haftadır gazetelerde ilan çıkamadıkları için turları dolduramadıklarını ve zarar etmemek için tüm turları iptal ettiklerini söylüyor.

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ise 6 yıldır süren müşteri şikayetlerine dayanarak gazetelere tavsiye
mahiyetinde bilgi verildiğini, üzerlerine düşen görevi yaptıklarını ancak halen önlerine gelen bir açıklama veya evrak olmadığını belirterek ‘Bu evraklar ve bilgiler gelirse Bakanlığa bildiririz, acentenin belge iptali gerekiyorsa bunu Bakanlık yapacaktır. Bizim için müşteri memnuniyeti önemli. Acentenin ödeme güçlüğü varsa bu onların problemi, kendilerinin çözmesi gerekir‘ diyerek konuyla ilgili süreci değerlendirmiş.

Her tur şirketini aynı kefeye koymanın ne kadar yanlış bir davranış olduğunu görerek tüm bu yaşananlardan deneyimlediğim şeyler böyle bir durumla karşılaşmamak veya riski en asgariye indirmek için iki çözüm arayışına itti beni.

Şayet bir şehre veya ülkeye gitmek için organize olacak zamanım yok ya da oteldi uçak biletiydi uğraşmak istemiyorum, dolayısıyla tur şirketi ile gitmek zorundayım diyorsanız gideceğiniz tur şirketindeki rehberin tamamen şans olduğunu belirtmekle birlikte sektörün %65’ini temsil eden ETS’yi tercih etmenizi tavsiye ederim. Elbette işini iyi yapan başka tur şirketleri de vardır ama katıldığım bunca turdan sonra benim seçimim ETS.

İkinci seçenek ‘kendi tatilini kendin planla’. Herşeyin kendi kontrolünüz altında olduğunu bilerek, keyfinize göre program yapıp gitmeyi planladığınız yeri dolaşmak, belki müzikallere, konserlere, gösterilere katılmak, gittiğiniz şehrin ünlü müzelerini görmek de turdan bağımsız olmanın özgürlüğünü yaşatabilir size.

Dilerim Bamtur olayı diğer tur şirketleri için örnek teşkil eder ve kalite standartlarını ve çalışma sistemlerini daha nitelikli duruma getirmek için yatırım yaparlar.


Turizm gibi önemli ve rekabetin güçlü olduğu bir iş kolunda hizmet veren seyahat acentelerinin Robert Bosch’un ‘İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim.’ mottosunu benimsemediği sürece piyasada varolmaları zor.

Tur şirketiyle veya bağımsız seyahat etmek..Hangisini tercih ederseniz edin önemli olan sizin seyahatten bir valiz dolusu huzur, dinlence, eğlence ve keyifle dönmeniz.

Hepinize güzel seyahatler…


HÜLYA MERAL

https://twitter.com/hulyameral